Ecz. Mustafa AL
Meslektaşlarımın çok kızdığı bir uygulama var, bilmeyen sadece sağır sultan... Eczaneler arasında farklı iskontoların uygulanması ya da eczacı odasına gittiğinde önceki yıl cirona göre pembe, mavi ya da farklı bir renkte sözleşmeyi yan komşu meslektaşın, eşin, okul arkadaşınla alıyor olmak. Elbette daha ucuzunu alan daha pahalısına geçene kadar sessiz kalıyor, yanlışı görse de. Bunu kim yapıyor dersiniz? Hani o eczacıyı yok sayan bakanlık var ya o bakanlık yapıyor işte.
Elbette bu uygulamanın eşitler arasında yarattığı eşitsizlikler, onlar üzerinde tahakküm kurmayı planlayanların ucuz ama kurnaz projeleridir. Bunun önüne geçmek siyasal bir tercihtir. Güçlü irade istiyor bunun aksini güçlü kılabilmek.
Daha fazla ciro yapan daha fazla personel çalıştıran ya da daha fazla sayıda hastaya hizmet verenin daha fazla kazanıyor olmadığı Kafdağı’nda sağır sultanın dahi bildiği bir konudur. Umudumu kestiğim sağlık bakanlığı ve Siyasal otorite için yazmıyorum bu yazımı. Yüreğimde o sayfa kapanalı çok zaman geçti….
Esas konu sürüde koyun olmakla ilgili biraz.
Hani ülkemizin bazı bölgelerinde tarım işçileri vardır, yaşadıkları şehirlerden başka şehirlere dönemsel olarak giderler, emekleriyle ve alın terleri ile ekmek paralarını kazanmak için. Ama onlar kendilerini sömürmesi için aracılık edecek ara patrona da ihtiyaç duyarlar. Aslında patronun işçisidir o kişi ama işçilerin de patronudur. Taşeron onların akrabası ya da dostudur çoğu zaman. Onlarla aynı otobüse binip aynı şehirden gelmiş olsa da herkesten önce yalnız giderek pişirmiştir işi en büyük patronla.
Şimdi gelelim konunun özüne. Yardımcı eczacılık mevzusu oldukça tartışmalı ve önemli bir mevzu olumlu yanları olmakla birlikte düzeltilmesi gereken yanları da var. Meslektaşlarıma birbirleriyle aynı mekânı paylaşmasını öğreten ve yaygınlaştıran bir olgu. Evet hizmet kalitesini de artırıyor. Ve daha da arttıracak.
Ama burada yardımcı eczacıların büyük sorunları var. Bir de kendisine atama yapıldığından habersiz ama her yıl yeniden ilk sıralarda öncelikli atama kabul zorunlusu eczane eczacısını karşı karşıya kaldığı yanlış tablo var.
Okulunu bitirip yardımcı eczacılık görevini icra etmek isteyen yeni mezun bir eczacı Türk Eczacılar Birliği kontrolünde yapılan ataması sonucu kendisinin geleceğinden hiç haberdar olmayan eczacıyı arıyor ve ona yeni bir iş gününün sabahı CEEEE😁 der gibi atamam sizin eczanenizde çıktı diyor. Ama eczane eczacısı ilk o anda haberdar oluyor kendi eczanesine birinin dahil olacağından. Peki niçin böyle oluyor dersiniz. Gönüllülüğü önceleyen ve de adaletli bir sıranın olması gerekmez mi? Gerekir elbet. Mesleğini icra etme kabiliyetine sahip her eczane eczacısı yeni mezun meslektaşını geleceğe taşımaya katkı vermelidir. Dükkân onun olsa da meslek mezun olunan tarih itibarı ile tüm meslektaşlarımızındır.
İşte burada meslek kuruluşlarımızın kabiliyet eksikliği ve düşünce eksiklikleri ortaya çıkıyor. Evet bunu tekrar vurgulamak istiyorum kabiliyet eksikliği ve beceri yoksunluğundan muzdarip meslek örgütlerinin eczacılar için yapabileceğinin sınırları çok düşüktür. Demokrasi ve adalet duyguları gelişmemiş yapıları ile çöküş ve kötüye gidişte siyasal irade kadar sorumludurlar.
Sayın meslek kuruluşu, sen hangi kafa ile benim meslektaşımı cirosuna göre sıralıyorsun. Daha fazla ciro yapıyor olmak kürkünün kalın olması demek midir? Eğer öyle ise senin sokaktaki konulardan bihaber vatandaştan farkın nedir? Sen ki eczacının sorunlarını çözmek üzere ortaya çıkmışsın. Ama sen ayrı bir sorunsun.
Bakanlıkların eczacı meslektaşlarımıza dönük eleştirdiğimiz uygulamalarının yanında, meslek örgütlerimizin de bizlere karşı onlar gibi davranmaları anlaşılır değildir. Yardımcı eczacılık atamalarında her eczacı sorumluluk almalıdır. Yardımcı eczacılık uygulamasına ruhsat sahibi her eczane buraya dahil olmalıdır. Belirli bir sıra ile ya da farklı bir yöntem ile mutlaka herkes konunun ortağı olmalıdır. Biz hep kimsenin kimseye bir üstünlüğü olmadığını savunuyoruz. Eğer ki biz işimize gelen yerde eşit diğer yerde de eşsiz olmayı tercih edeceksek, eşitsizlik üzerinden bize yapılan eziyeti hak ediyoruz demektir.
Yardımcı eczacılık atamaları sonucu atandığı eczane kabul etmezse, yeni mezun meslektaşımızın bir sonraki atamasının bir ila üç ay sonra olduğunu biliyor muydunuz? Hayata bir an önce başlaması gerekiyor. O kişinin belki babası kanser belki kredi borçlarını öderken gücünün son noktasına gelmiş. Ama atandığı eczaneyi arıyor ve o eczanenin yardımcı eczacısının olduğunu ya da başlayacağını öğreniyor. Ve hayalleri en az bir ay ya da üç ay öteleniyor. Burada ne atandığı eczane ne de kendisinin bir kusuru var. Kusur nerede derseniz; bizi bilinmezliklere mahkûm edenlerde derim.
Neden daima cirosu daha yüksek olan eczaneyi her yıl atamalarda en öncelikli sıra ile görevlendiriyor meslek örgütümüz. Yoksa eczacılar arasında cirosu yüksek olanı daha iyi ve güçlü eczane mi sayıyor. Sağlık bakanlığının mesleğimizi çökerten uygulamalarına temel teşkil eden yaklaşımlardan değil midir bu? İki personeli olan eczanenin dört personeli olana göre klasmanı daha mı düşük! Yüksek ciro yapan, daha fazla personel çalıştıranlar daha mı başarılı. Daha mı iyi öğretici? Nedir bu aynı azınlığın sırtına basan ve hiç rahatsız etmemeye gayret ettiği kitleler üzerinden egemenliğini muhafaza etme alışkanlığı meslek örgütlerimizin?
Burası Kuzey Kore mi!!!
“KİM” nerede? “YOUNG” nerede.