Türkiye’de medya iklim krizinin ne kadar farkında?
Türkiye'de iklim değişikliğinin de etkisiyle her yıl daha fazla aşırı hava olayı görülüyor.
Bunların başında orman yangınları geliyor.
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, Türkiye’de 1 Ocak-19 Ağustos 2023 döneminde 1419 orman yangını çıktı.
Bu yıl aynı dönemde ise bu rakam yüzde 78'lik bir artışla 2 bin 529 oldu.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), orman yangınlarının neredeyse yüzde 90’ının insan kaynaklı olduğunu vurgulayarak iklim değişikliğinin etkisiyle yangınların şiddetinin ve etkisinin arttığını ifade ediyor.
Peki Türkiye'de medya iklim krizini okuyucularına ne kadar ve nasıl yansıtıyor?
BBC’nin medya analizleri konusunda uzman birimi BBC İzleme Servisi, 5 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında medyanın orman yangını haberlerini nasıl işlediğini mercek altına aldı.
BBC İzleme Servisi'nin araştırmasına göre Türkiye'de pek çok yayın organı, orman yangınları ile iklim krizi arasında bağlantı kurmuyor.
İklim değişikliği bağlantısı yüzde 20'nin altında
BBC İzleme Servisi araştırma için 23 dijital haber sitesinin ve üç büyük televizyon kanalının bu tarihlerdeki yayınlarını inceledi.
Dijital kaynaklar arasında büyük gazetelerin internet siteleri ile birlikte bağımsız yayınlar da vardı.
Araştırma, orman yangınlarıyla ilgili dijital haberlerde 5 Ağustos-3 Eylül döneminde iklim değişikliğinden bahsetme oranının yüzde 20’lerin altında seyrettiğini tespit etti.
Sadece 2 Eylül'de yüzde 20’nin üzerinde, yüzde 31’lik bir oran tespit edildi.
Yangınların en yoğun yaşandığı 15-19 Ağustos döneminde iklim değişikliğinden bahsetme oranı yüzde 2’ydi.
Haberlerin çoğunda yetkililerin ve bakanların yangın söndürme çalışmalarıyla ilgili verdikleri demeçler vurgulandı.
Yangınların en yoğun yaşandığı günlerden 17 Ağustos'ta incelenen 297 makaleden sadece ikisi iklim değişikliğini vurguluyordu.
Televizyon kanallarında da durum çok farklı değildi.
Yine 15-19 Ağustos döneminde orman yangınları haberlerinde iklim değişikliğinden bahsetme oranı ortalama yüzde 5,7’ydi.
Bunun tek istisnası 28 Ağustos günü Habertürk bültenleri oldu. Habertürk'te o gün “orman yangınları” kelimesinin geçtiği haberlerin yüzde 50’sinde iklim krizinden bahsedildi.
Araştırmaya göre, iklim değişikliği ve orman yangınları arasında bağlantı kuran haberlerde dahi bunda fosil yakıtların kullanılmasıyla ortaya çıkan sera gazlarının oynadığı role neredeyse hiç vurgu yapılmadı.
Bu araştırma kapsamında ana akım medyada iklim değişikliği bağlantısı zayıf kalsa da bazı gazete ve kanallar iklim krizini gündemlerine özel programlarla veya “çevre” sayfalarıyla taşıyabiliyor.
Bağımsız dijital medyada da bu konuda haber ve köşe yazılarına sık sık yer veriliyor.
'Uzmanlaşması zor, emek yoğun bir konu'
İklim ve çevre odaklı Yeşil Gazete Genel Yayın Yönetmeni Alev Karakartal'a göre Türkiye medya dünyası henüz iklim krizinin önemini kavrayamadı.
Karakartal, iklim haberciliğinin "Özellikle bilimle yakından ilişkisi nedeniyle diğerlerine oranla biraz daha zahmetli ve uzmanlaşması ve sonrasında üretim yapılması zaman alan ve emek yoğun bir konu” olduğunu vurguluyor.
Karakartal'a göre Türkiye'de bu alanda çalışmak isteyen habercileri destekleyecek bir medya ortamı henüz yok.
Karakartal ayrıca sıra yetersiz mali koşulların, düşük ücretlerin, uzun çalışma saatlerinin, son dakika haberciliğinin yaygınlaşması gibi unsurların özel alanda haber yapmayı zorlaştırdığını söylüyor.
Karakartal’a göre göç, yoksulluk, yoksunluk, iklim adaleti, adaptasyon gibi iklim bağlantıları olan meseleler ise henüz ana akımın gündemine girebilmiş değil.
Habertürk meteoroloji editörü Hüseyin Öztel de iklim haberciliğinin daha çok iklim zirveleri olduğunda yapıldığını, diğer zamanlarda haber merkezlerinde reyting kaygıları yüzünden gündeme çok getirilmediğini söylüyor.
Akademisyen ve dijital gazetecilik akademisi News Lab Turkey'nin Kurucu Direktörü Sarphan Uzunoğlu'na göre haberlerde doğal afetler ve iklim değişikliği arasında bağlantı kurulamamasının çeşitli nedenleri var.
Uzunoğlu'na göre medya kuruluşlarında iklim alanına odaklanan muhabirlerin olmaması bunların başında geliyor.
Akademisyen, Türkiye’de büyük medya gruplarının sahiplik yapıları karmaşık olduğu için bazı holdinglerin enerji, kömür madeni ve doğal gaz gibi farklı fosil yakıt enerji üretim alanlarında yatırımlarının olmasının da iklim değişikliği haberciliğini etkileyen bir unsur olduğunu düşünüyor.
Uzunoğlu, Türkiye de dahil tüm dünyada basılı ve dijital medyanın fosil yakıt şirketlerinden reklam aldığını, bu yüzden fosil yakıtlara yönelik eleştirilere haberlerde çok yer verilmediğini iddia ediyor.
Öztel ise enerji yatırımı yapan şirketlerin bünyesindeki yayınların iklim haberciliği yapmayı zorlaştırdığı yorumları ile ilgili kendi üzerinde böyle bir baskı veya sınırlama hiç hissetmediğini ifade ediyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres da haziran ayında insan kaynaklı iklim krizinin yıkıcı etkilerinden kurtulmak için fosil yakıt şirketlerinin reklamlarının yasaklanması gerektiğini söylemişti.
‘İklim haberleri daha yerel anlatılmalı'
Peki daha iyi bir iklim haberciliği nasıl yapılabilir?
Uzunoğlu, iklim krizinin yerelleştirilmeden anlatıldığını söylüyor:
“Lokal meseleler, karpuz mahsülleri veya çöp meseleleri üzerinden konuşmak yerine 'Kuzey Kutbu'nda neler oluyor?' gibi evrensel haberler tercih ediliyor."
Meteoroloji editörü Öztel “Giderek büyüyen bu tehlikeyi anlatmaya çalışıyoruz" diyor, ama iklim krizinin "daha çok gelecekle ilgili bir sorun" olmasının bunu zorlaştırdığını söylüyor.
Öztel'e göre reyting kaygıları nedeniyle iklim haberciliği daha çok iklim zirveleri olduğunda yapılıyor, diğer zamanlarda çok gündeme gelmiyor.
Benzer kaygılarla, bir sel felaketinde veya orman yangınında haberlerde en korkutucu görsellerin seçildiğini ekliyor.
'En değerli branşlardan biri olacak'
Uzunoğlu, İklim Haber, Yeşil Gazete, Bianet ve Gazete Duvar gibi bağımsız ve ekoloji odaklı iklim ve çevre haberleri yapan kuruluşlar olduğunu hatırlatıyor.
2008’de kurulan Yeşil Gazete, aylık ortalama 400 bin kişiye ulaşıyor.
Yayın yönetmeni Karakartal, iyi iklim haberciliğinde sadece yaşanan sorunları ve felaketlere değil çözümlere de yer verilmesinin elzem olduğunu söylüyor.
Ayrıca ilgili terminolojiye ve bilimsel gerçeklere hakim olmanın ve olası bir çıkar çatışması halinde güvenilir ve yüksek standartlı bir “tarafsızlık” anlayışına sahip olmanın iklim haberciliğinin vazgeçilmez değerleri arasında olduğunu vurguluyor.
Karakartal’a göre iklim krizi her geçen gün etkisini artıracak ve iklim haberciliği en değerli uzmanlık branşlarından biri olacak.
Yeşil Gazete genel yayın yönetmeni, Türkiye’deki büyük haber odalarında en az birkaç donanımlı iklim gazetecisine ihtiyaç duyulacak günlerin çok uzak olmadığını düşünüyor.
İklim krizinin Türkiye’ye etkileri
Meteoroloji verilerine göre Türkiye’de sıcaklık ortalamaları 1997 ve 2011 yılları hariç 1994 yılından beri normalin üzerinde seyrediyor.
Geçtiğimiz Haziran, Türkiye'de son 53 yılın en sıcak, son 23 yılın ise en kurak Haziran ayı olarak tarihe geçti.
Uluslararası araştırma kuruluşu Climate Central’ın verilerine dayanan bir Anadolu Ajansı haberine göre ise Haziran-Ağustos döneminde Türkiye’de 76 milyon insan iklim değişikliği nedeniyle en az 30 gün aşırı sıcaklara maruz kaldı.
Orman Genel Müdürlüğü’nün 1937-2023 arası 87 yıllık verilerine göre yılda 1408 yangında 21 bin 607 hektar, son 10 yıllık verilerine göre ise yılda 2 bin 568 yangında 23 bin 326 hektar ormanlık alan yangınlardan etkilendi.
Konda araşıtırma şirketi ve İklim Haber’in yaptığı “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı 2023” raporuna göre, Türkiye toplumunun yüzde 73’ü iklim değişikliğinin nedeninin insan faaliyetleri olduğuna inanıyor.
Her dört kişiden üçü iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu, toplumun yarısından fazlası da iklim değişikliği ile mücadelede en büyük sorumluluğun hükümet ve/veya cumhurbaşkanında olduğunu düşünüyor.
* BBC İzleme Servisi'nin veri analizi birimi bu habere katkıda bulundu.
Kaynak:https://www.bbc.com/turkce/articles/c748r0lrjkeo