Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
Eczacı, eczacılığın babası sayılan Galenostan 1800’lere kadar tıbbın iki ana hem de daha üstün dalıydı. Eczacı sağlığın iki temel taşından biri ve birinci basamak sağlık sunucusudur; eczanesi de sağlığın uç kalesi veya ilk kapısıdır. Cumhuriyet döneminin başlarında (1927 ) İstanbul’da dağılmış ciddiyetsiz hale gelmiş eczaneler birleştirildi, eczane vasfını yitirenler kapatıldı, belli bir yerde toplananlar dağıtılarak disiplin altına alındı, eczane sınırlaması getirilerek eczanelerin ülke geneline yayılması öngörüldü. 1950’den sonra devletçilikten soğuyup “Serbest Piyasa” yolunu tercih eden D.P. Hükümeti 1954 yılında, halen geçerli 6197 sayılı yasa ile eczane açma sınırlamasını kaldırdı, ilaçları ucuzlatma, hizmet kalitesini artırma gerekçeleri ile eczaneleri de rekabete-ticarete açtı. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan dip dibe, diş dişe, göz göze her diplomaya bir eczane yolu açıldı. Stratejik ürün olan ilaç ticari ürün haline, ilaç üreticisi, eczacılık bilim ve sanatını uygulayıcısı eczacı da ilaç bulma-dağıtma-satma konumuna indirgendi. Girişi ve çıkışı en zor olan İ.Ü Eczacılık Fakültesine başladığımızda (1965) bir de baktık ki yüksek binaların herhangi bir katında, üniversiteye giriş genel sınavında başarılı olamamış zengin çocukları için, gece gündüz vardiyalı birçok eczacılık, diş, mühendislik yüksekokulları açıldı. Babasının maaşı-parası ile veya gündüz çalışıp maaş alanlar-para kazananlar sınırsız-sırasız-sınavsız o okulları doldurdular. Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL ve diğer bazı hocalar öncülüğünde o okulların Anayasaya Aykırılığı davaları açıldı. Boykotlar, gösteriler, tutuklamalar, suçlamalar, yürüyüşler devam ederken ne olup bittiği, anlaşılamadan, yüksekokulun yasal, pratik, uygulama farkı olup olmadığı, eşit haktaki diplomaların nasıl verilebildiği anlaşılmadan fabrikasyon eczacı yetiştirildi. Fakülte bütün baskılara rağmen “Laboratuvar ve Hoca yetersiz” gerekçesi ile kontenjan artıramazken paralı okullar ansızın devletin 50 yılda yetiştirdiği eczacıdan fazla eczacı yetiştirdi. Paralı yüksekokullar anayasaya aykırılığı kanıtlanınca hiç ceza almadıkları gibi bir gecede devlete devredildi-yüklendi. Devletin eczacılık fakültesi sayısı rekor artışla bir gecede %300 artmış oldu (1972). Eczacılık fakültesi çoğalması hükümetlerin de hoşuna gitti. 30 yıl düşünüp taşınan özel sermaye ABD de yaygın yeni formüllerini buldular, vakıf üniversitelerinde eczacılık fakülteleri açtılar. Eczacılık eğitimi, diploması bollaştı, kolaylaştı, sanki ticarileşti. 1970’den sonra dip dibe, diş dişe, göz göze kültür mantarı gibi eczaneler açılıp saçıldı. Gelişen ve uluslararası sermayelerce pompalanan ilaçlar karşısında doktor hastaya özel ilaç yazmayı bırakıp sanayi ilaçlarına, eczacı da ilaç yapmaktan kaçınarak laboratuvarlarını küçültüp, meydanlarını, vitrinlerini sanayi ilaçları ile süsleyip ilaç ticaretine başladılar; kıran kırana, vuran vurana, Pazar yerinde satar gibi acele acele torbalara doldurup ilaç satış yarışı yapıldı. Eczacı, eczane, ilaç ve toplum konularında hiç çekinmeden, inandıklarını istediği gibi bağırıp, konuşup, gazetelere yazan, o zamanki adıyla Galenik dersi hocamız, hocaların hocası Prof. Dr. Kasım Cemal Güven Eczacılık Mevzuatı ve Deontoloji dersinde fena öfkelendi, “eczane ticarethane değildir” diye bağırdı; demek ki 69’larda eczane ticarileşmişti. 1980’lerde çok net belirginleşen bu duruma eczacı kurumları, hükümetler, partiler gerçekçi, köklü, sahici bir çözüm aramadılar, üretemediler. 2012 yılında yapılan yasa düzenlemesi ile çok gecikilmiş olarak eczane açıma sınırlandı ve bazı iyileştirmeler öngörüldü. 2014 yönetmeliği ile getirilen “iyi eczacılık uygulamaları” eczacının yüzünü güldürecek, “eczacı hakkı” istenecek andı, alınamazsa kepenk kapatılacak zamandı. Ne yazık ki altı doldurulmadan öne sürüldü, özürlü ve ölü doğdu; bir broşür, bir kitapçık halinde ortalıkta kaldı. 1954 doğumlu yasamızda majistral (taze hazırlama) ilaç fiyatlandırmasında “ECZACI HAKKI” var. (O hak da şimdi bâtıl oldu). Yasa çıkarken eczaneden çıkan sanayi ilaçları için eczacı hakkı unutulmuş; akla geldiğinde de ‘eczacı kaç sanayi ürünü ilaç satıyor ki, ondan da eczacı hakkı almayıversin’, denmiş. O gündür bu gündür “eczacı onu da bunu da almayıversin” deniyor. 60 yıldır Ecz. Kazım Dinç’in (28.11.1993 - 15.8.1994 ) de olduğu 32 Sağlık Bakanı geldi geçti. Hiç birisi eczacı-eczane-sağlık konusunu ciddi ele almadı. Eczacılık Genel Müdürlüğü bile kaldırıldı. Yeni bakanımız, dilinin ucu ile ‘az ilaç kullanmaktan yanayız, ‘klinik eczacı’ ‘farmakolog eczacı’ gözden geçirilecek gibi asılsız, hazırlıksız, inandırıcılıktan uzak, temelsiz bir şeyler söyledi. Hükümetler eczacılara sık sık aba altından sopa gösterdiler, örtülü tehdit ettiler. Yirmi beş bin değil üç bin eczane ile eczacılık hizmetlerini daha iyi yürütürüm, diyen bakan oldu; yürürlükteki hükümetimiz de zaman zaman örtülü gözdağı verdi.
Nerede Hata Yaptık?
1. Yanlış durakta mı bekledik? Toplumda ve Hükümette eczacı algısı ile ilgili bir sorun mu var?
2. Elli yıldır geçerli yasamızın köküne, kültürüne, niyetine meslek politikacılarımızla niye inemiyoruz, yasamızı güncellemek için tasarlayıp en azından taslak halinde memleket politikacılarına, partilerimize neden sunamıyoruz?
3. Eczacı hakkı, kamu kurum iskontosu, kâr hâddi, majistral ilaç fiyatlandırma formülü vb yasa, yönetmelik, kural, gelenek olarak son derece açık, anlaşılır ve kamu olarak yadırganamayacak hak ve hukuklarımızı neden alamıyoruz, anlatamıyoruz, inandıramıyoruz?
Çok ilaç da çok yemek gibi sağlığa önemli zararlar verebilir, biri olmazsa biri diye doktor doktor, eczane eczane dolaşmak sağlıklı bir yol mu?
4. İlaçlar birbirleriyle geçimsiz olabilir, birbirine zarar verebilir. İlacın sahibi, sorumlusu eczacının esas görevi fazla ilaç satmak değil varsa fazla ilacı önlemek olabilir mi?
5. İstediğin yere istediğin zaman istediğin kadar eczane açmak, eczane nakletmek dünyanın hiçbir yerinde bizdeki kadar kolay olmamıştır. Kolaycılık ve serbest rekabet aldatmacası ile eczacılar birbirlerinin önlerine atılmış ve kuralsız yarıştırılmış olabilir mi?
Soruları çoğaltmak kolay.
Ne Yapmalı?
1. Eczane “İlaç Satışı Odaklı” değil “Eczacı Hizmeti--Eczacılık Bilimi-Toplumsal Sağlık Odaklı” olmalı…
2. Eczacı-eczane köprüsü, doktor- eczacı döngüsü tekrar ele alınarak her eczacılık diploması alan, bulan, kapan eczane açmaya koşmamalı. Eczacı Hakkı ve eczane açma hakkı ayrı ayrı ele alınmalı, ayrı ayrı eleme-sınavlardan geçirilmeli.
3. Yardımcı eczacılık, ikinci eczacılık gibi çalışma alanı, eczacı hakkı, görev ve sorumluluğu belirlenmemiş, formaliteden öteye geçememiş, sahici olmayan, yeni muvaazalar, daha doğrusu yeni bir Eczacı ve Eczaneler veya Bütüncül Sağlık yasası içinde ele alınmalı.
A. Eczanede reçeteyi “iyi eczacılık uygulamaları” kurallarına göre hazırlayıp, gerekirse uygulayıp kullanıcıya teslim edebilecek eczacı.
B. Belirli süre görev ve reçete sorumluluğu yapan eczacılar da “Eczane Açabilir” belgesi alarak sıraya girme.
Gibi mümkün olduğunca paraya önem veren değil bilgiye ve sıraya önem veren kurallar konmalı..
4. Reçeteli, reçetesiz ilaç, vitamin-mineral, gıda, gıda takviyesi, sağlık destekleyici ürünler yasa ve yönetmelik veya ne ile oluyorsa net belirlenmeli..
5. İlaç ve gıda kardeştir; gıda üretimi, depolama, kalite kontrol konularında eczacıya önem ve öncelik verilmeli, teşvik edilip önü açılmalı.
6. Doktorların “Aile Hekimliği” disiplini gibi eczacılara da “Aile Eczacısı-Eczanesi” disiplini getirilmeli.
Eczacının olan eczane açma hakkını eczacı olmadan kullanan küçük sermayeli meraklıların muvaazalı (gizli anlaşmalı) eczaneleri günümüzde oranları %5-10’lara kadar düşse de devam ediyor. Bunlar önemli değil, bu defa uluslararası emperyal patronlar 30 bin eczacıyı asgari ücretle çalıştırmak için kapıda. Çekmecelerinde çeşitli ülkelerde denenen uygulanan modelleri sistemleri hazır, planlarına ‘yapay zekâ’ monte edip bir gece yarısı ansızın gelebilirler…
Bütün bunlar malı meli ile oluvermiyor elbette…
Akıl, bilim, demokrasi, uzun süreli disiplinli, gündemli kesintisiz süreçlerle yasa, yönetmelik, genelge, sözleşme vb hazırlıklar, taslaklar, tasarılar ile bir ihtimal…. Kim, kimler, ne zaman, nasıl, nereden başlayacak?
56 Eczacı Odamız geçen Eylül ayında %3-5 eczacı katılımı ile genel kurul yaptı, yenisine on bir aydan az kaldı, hiçbir kıpırtı yok, hepimiz Godootu bekliyoruz.
“Ne olacak halimiz” sohbetine rakı masasına oturmadan konuşmaya başlamamız, gündemli toplantılarla eczacı odalarımızı ve Türk Eczacıları Birliğimizi güncellenebilen çalışma mekanizmaları ile yasa yönetmelik kural üretebilir kurumlar haline getirebilmeliyiz
Ömer Hayyam: “Leyla isteyen kişi Mecnun olmalı”.
40 bin eczacıdan elbette Leyla da Mecnun da bulunacak, çıkacak…
Bu süreci pazartesi başlarız, bayram sonrası başlarız diye savsaklarsak, istismarcılar her alanda her konuda istismara çok yakınlar.