En çok merak ettiğim konulardan biridir…
Okuryazarlığı zaten düşük bir ülkede, artık bir moda ya da dillerde pelesenk haline gelen “bir alana özgü okuryazarlığın” yükseltilmesi ya da daha insaflı deyişle öğretilmesi ne derece mümkün olabilir?..
Esasında bu iş biraz da küreselleşme çağının; ‘sen aslansın kaplansın, sen bireysin, sen her şeyi çözersin, kimseye ihtiyacın yok, her halt sende başlar sende biter zaten, her şey sende gizli hadi canım yürü kim tutar seni’ kabilinden egosantrik yönlendirmelerinden birisidir ama zamanede bu iş başka türlü yutturulmaktadır.
Biliyorsunuz bu okuryazarlık türlerinin en ünlüsü ise; sağlık çalışanları ve sağlık akademiyasının giderek bütün kabahati yüklemesinin an meselesi olduğu şu ünlü sağlık okuryazarlığıdır…
Nerdeyse “yok canım sağlık okuryazarlığı çok düşük bu ülkede, hatta hiç yok,” tabii gider millet üfürükçüye, hacıya hocaya, tabii gitmez doktora, tabii doktorun dediklerini yapmaz, tabii doğru kullanmaz ilacı diye uzayan sohbetleri ibadullah duyarsınız.
Topu vatandaşa, pardon taca at, sonra da git kumda oyna…
Sağlık bilimlerinin yetersiz kaldığı, daha doğrusu bir hastalığın gerçek kök nedeni bilinemediği ya da bulunamadığı durumlarda, o, sağlık okuryazarlığı konusunda ali mektep bile görmemiş garip vatandaşa “yaşlılıktan bu” veya “psikolojik bu” diyerek yüksek lisans tezi düzeyinde sağlık okuryazarlığı manipülasyonu yapanları çok gördüm.
Kaldı ki hangi gidin bir hekime deyin ki; efenim ben internetten şunları şunları okudum, bunları bunları gördüm… Oooo hekimlerin çok yüksek bir oranı siz tepki gösterecek, internetten bu işlerin olmayacağını, oranın aslında bir bilgi çöplüğüne dönüştüğünü, o halde doktora niye geldiğini çoğu da kızarak anlatacaktır.
İyi de interneti doktorlar, eczacılar, fizyoterapistler, psikiyatristler, psikologlar doldurmuş; adeta yarışıyorlar sosyal medyada, onlardan öğreniyoruz vatandaş olarak her şeyi. Başka bir yer var mı öğrenebileceği vatandaşın. Var mı “sağlık okuryazarlığı” denen şeyin mektebi? Nereye bakacak, Meydan Larousse da yok artık, hatta çocukluğumuzdaki beyaz kaplı sağlık ansiklopedileri de yok. Elbette internetten öğrenecek her şeyi…
Doktorlar, eczacılar, diğer sağlık çalışanları kongreleri, kursları Antalya’da, Kıbrıs’ta güzel otellerde kendi aralarında yapıp duruyorlar, gel ey sağlık okuryazar adayı 12.500 TL aylıklı mütekait Mehmet Aga bu kongreye sen de katıl, sen de bir şeycikler söyle, bir şeycikler öğren, bilmediklerini sor diyen de yok!..
Şimdi efeniim sağlık okuryazarlığı demek sadece bu demek değildir kii deyişinizi duyuyor gibiyim. Hemen referans vereyim konu netleşsin. Sağlık Bakanlığı’nda Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü var. Onun web sitesindeki tanımı alalım; önce soruyor başlıkta “Sağlık Okuryazarlığı Nedir” diye, sonra yanıtlıyor: “Sağlık okuryazarlığı; bireylerin sağlıkla ilgili bilgilere ulaşması, bu bilgileri anlaması ve bu bilgileri sağlıkla ilgili kararlarında kullanabilmesi için gerekli olan zihinsel ve sosyal becerileri olarak tanımlanmaktadır.”
Vay vay vay, Türk eğitim sistemini yeniden yazacak hazret…
Son okuduğu kitap, en son bitirdiği okuldaki ders kitabı olan milyonlarca insan var bu ülkede ve buna fena halde üniversite mezunları da dahildir.
Ülkenin 15 yaş üstü nüfusunun 4’te 3’ü kitaba elini sürmüyor. Gazete işi de bitti. Kitap okuyan dörtte bir nüfusun yarısı 18-27 yaş grubundan, yani ağırlıklı olarak yüksek okulda zorla okutulanlar var içinde.
Gelelim belki de sağlık okuryazarlığının taban verisi olabilecek istatistiğe: En çok sağlık sorunları yaşayan 65 yaş ve üzeri grup ise en az kitap okuyan kesim: Tüm nüfusun değil kitap okuyanların içinde yüzde 14 civarında.
Eee siz şimdi hangi sağlık okuryazarlığından söz ediyorsunuz o zaman. Basit şeyleri okumayan, anlamaya çalışmayan insan, sağlığı mı anlamaya çalışacak.
Bu ülke kitap okumayı küçümseyen, kitap özetleri okuyan, tahtaya yazı yazamayan başbakanlar, cumhurbaşkanları, siyasetçiler gördü dostlar, yineleyerek soralım e peki siz hangi sağlık okuryazarlığından söz ediyorsunuz?...
Geçiniz…
Sıradan bir vatandaş olarak, işin künhüne varamayıp kulağa güzel gelişinden hareketle kervana katılanları tenzih ederek söyleyelim; bu anda, bu koşullarda ve bu ülkede “sağlık okuryazarlığı ezberi” tam bir safsata değilse bile safsataya çok yakındır.
Bu kadar sağlık eğitimi, bu kadar sağlık bilimleri fakülteleri, liseleri, kursları, dersleri sadece tedavi etmek için mi var; yoksa önlemek, yol göstermek, öncelemek, riskleri bertaraf etmek, kontrol etmek, gözlemlemek, paylaşmak yok mu işin içinde. Halk sağlığından ne anlıyorsunuz? Anlatılsa anlamayacak mı Kibele’nin has çocukları nasıl kendini koruyacağını, nasıl tedavi olacağını, nasıl ilaç kullanacağını…
Savunma savunma diye kerameti kendinden menkul sanayiye bu kadar parayı gömmeyi bırakıp, insanı yaşatmak için, hastaya yol göstermek için, itibardan az biraz tasarruf edip; işi sadece kişiye bırakan organizasyon, para ve pazarlamadan birazcık vazgeçsek “sağlık okuryazarlığı da sağlık okuryazarlığı” diye tepişmeden sağaltamayacak mıyız toplumu, bireyi, genci ve yaşlıyı. Ne yani yapamaz mı sağlık çalışanları bunu?
Bu kadar sağlık çalışanının olduğu ülkede, bu işi sadece ve sadece sana/bana/bireye yıkma illüzyonunun adı sağlık okuryazarlığıdır. Aslında çıkışı itibariyle kıymetli bir kavram olabilecek iken, içi boşaltılarak modern zamanların oyuncağı ve gerçekleri perdeleyici kavramlarından birine dönüşmüştür. Tıpkı içi boşaltılan “sivil toplum” ya da “demokrasi” kavramları gibi.
Her nerede ve hangi pozisyonda çalışıyorsa çalışsın sen sağlık çalışanının; yapacaklarını, çalışma koşullarını, güvencesini, ücretini, gelirini, iznini, insana ve emeğe yaraşır biçimde düzenle, bak bakalım sağlık çalışanları halk sağlığı bakımından “sağlık okuryazarlığı” ile filan uğraşacak mı...
Ne yani bunlar yapamayacak da…
Tamamen finansal nedenlerle normal doğumu pohpohlamak için bebeği anne karnından konuşturanlar mı sağlık okuryazarlığını geliştirecek, yoksa vantrologları kıskandıracak düzeyde kendi karnından konuşanlar mı?!..