Reçetesiz ilaç konusunda Türk Eczacıları Birliği’nin görüşü var mı?
Elbette var… Hem de kendi web sitesinde.
Ama biraz yetim galiba, sahiplenilmiyor gibi…
Dikkat edin bu konunun alevlendiği zaman herkes bir şey söyledi, yorumladı, spekülasyon yaptı; sadece Sağlık Bakanlığı ve Türk Eczacıları Birliği uzaktan, eh şöyle böyle seslendi… Hiçbir sorun yok, herşey eskisi gibi anlamına gelen bilmece gibi yazıları Orhan Murat Arıburnu’nun Şifre şiirini hatırlattı: “Kaşın şifre/Gözün şifre/Gülmen konuşman şifre/Yaradan şifre yaratmış/Seni çözmek için/Şifre müdürü mü olmalı?”
Netice olarak iş yine arada derede bırakıldı, çözülmeden uykuya yatırıldı… Sessizlik... aman aman…şiişt.
İki yerde var reçetesiz ilaç satılamayacağı: 1928 tarihli İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ve 1953 Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun… İki kanunda bulunan her iki madde de tartışmalı; bütün ilaçların reçetesiz satılamayacağı sonucu çıkmıyor.
Aslında bu türden konular kötü konjonktür malzemeleridir. Koz her zaman bellidir. Çakar geçersiniz. Yani birini kızdırdınız mı, istenen olmadı mı yandınız demektir. Alırsınız rafın arkasına ittiğiniz ya da buzluğa attığınız bu konuyu, ısıtıverirsiniz yeniden. Uykudaki canavar kaldırılır ve çocukların keyifle izledikleri çizgi film kahramanları gibi birden fazla can verilir, güç doldurulur, koruma kalkanı yapılır ve eline ateş topu verilerek sahaya sürülür.
Halbuki reçetesiz ilaç konusunda TEB’in ciddi ve anlaşılır bir görüşü var. Üstelik çok eski de değil. 2006 yılında kabul edilmiş ve yayınlanmış. Web sitesinde halen aktif olarak bulunduğuna ve girip okuyabildiğimize göre bu görüş halen geçerli. Ayrıca sadece basit bir görüş olmayıp, başlığına göre bu bir “İlkeler Beyanı”... Yani üst meslek örgütü tarafından reçetesiz ilaç konusuyla ilgili ilkeler konulmuş ve deklare edilmiş.
Aslında bu yazının girişi şöyle olmalıydı: Reçetesiz ilaç satışı konusunda herkesin bir görüşü var. Hatta TEB’in bile… İnanmayan TEB web sayfasına girsin, ardından TEB Yayınları ve Kütüphane” bölümünü tıklasın, oradan “Yayın Rapor” bölümüne geçince, Raporlar başlığı altında 3 numaralı sırada “Reçetesiz İlaçlar ve İlaç Dışı Ürünler” başlığını tıkladığınızda “Türk Eczacıları Birliği Reçetesiz İlaçlar İlkeler Beyanı”nı ve “Reçetesiz İlaçlar ve İlaç Dışı Ürünler” yazısını göreceksiniz, ayrıca aynı dosyada yine önemli diğer yazılara da bakabilirsiniz. (http://www.teb.org.tr/recetesizilaclar.php)
17-18 Kasım 2006 kabul tarihli TEB Reçetesiz İlaçlar İlkeler Beyanı önemli açıklamalar içeriyor. Halen benimseniyor mu benimsenmiyor mu bilmiyorum, pek üstünde durulmadığına göre benimsenmeme olasılığı var. Ama TEB’in web sitesinde olduğuna göre, geçerli görüşü olarak kabul etmek zorundayız.
İlkeler Beyanı’nın başlangıç kısmı şöyle;
“Baş ağrısı ve diğer ağrılar, gastrointestinal bozukluklar, öksürük ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklar hastaların günlük hayatta sıklıkla karşılaştığı semptomlardır. Eğitim seviyesinin artması ve bilgiye ulaşımın kolaylaşması, kişilerin, bu tür rahatsızlıkları bir doktora veya eczacıya başvurmadan, kendi kendilerine tedavi etme oranını artırmaktadır. Reçetesiz bakım ve reçetesiz tedavi uygulamaları ise, kişilerin seçtikleri ilacın ihtiyaçlarına uygun, güvenli ve verimli olmasının sağlanması konusunu gündeme getirmektedir. Ancak; OTC (Tezgah Üstü İlaçlar) sadece eczacının tavsiyesi ile eczane ortamında hastaya ulaştırılmalıdır. Zira kullanımında sakınca olmasa da güvenli ve belirtilen dozlarda kullanılabilirliğinin sağlanması için önerilen doz ve sürenin, uygulama şeklinin, eczacı tarafından değerlendirilip önerilmesi gerekir.
Prelüd; açık, anlaşılır, net.
Devam edelim…
“…Reçetesiz ilaçla tedavi” neleri gerektirir?
Kullanılan ilaçlar kanıtlanmış kalitede, güvenlikte ve etkinlikte olmalıdır.
Kullanılan ilaçlar kendiliğinden fark edilebilen durumlar ile, bazı kronik ve tekrar eden durumlarda (başlangıçtaki bir tıbbi teşhisi takiben) kullanım için belirlenen ilaçlar olmalıdır. Hastanın başvurusu halinde eczacı, hastalığın hikayesi ve hastanın şikayetlerini değerlendirmeden bu ilaçları vermemelidir. Bu ilaçlar, amaca özel tasarlanmalıdır; uygun dozda ve dozaj formunda olmalıdır.
Pek çok ülkede, kamu bütçesi üzerindeki sağlık koruma yükünün azaltılmasının bir yolu olarak reçetesiz ilaçla tedaviyi teşvik etme yönünde artan bir eğilim görülmektedir. Diğer açıdan hükümetler ve endüstri, reçetesiz ilaçla tedaviyi, ekonomik gelişmenin bir yolu olarak ekonomik döngünün artması için teşvik etmektedir. Reçetesiz ilaçla tedavinin artması,
- sosyo- ekonomik etkiler
- ilaca ulaşımda kolaylık
- tüketim
- yaşam stili
- eğitim statüsü
- demografik faktörleri de kapsayan çok sayıda faktöre bağlıdır. Reçetesiz ilaçla tedavinin toplum içinde giderek yaygınlaşması, ilaç düzenleyici kurullara, tıbbi konsültasyon olmadan alınabilecek ilaçlarla ilgili kanuni düzenlemenin tasarlanması, uygulanması ve aynı zamanda halkın onaylanan bilgiye uymak üzere eğitilmesi adına daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Reçetesiz ilaçla tedavi, rasyonel ilaç kullanımı üzerine tüketicileri bilinçlendirmek adına eczacının ve hekimin daha fazla çaba göstermesine ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, kesinlikle, mesleki yetkinin azalması şeklinde algılanmamalıdır. Eczacının halk sağlığı sorumluluğu nedeniyle eczacılara daha fazla görev düşmektedir.
Çalışmalar, eczacılar ve hekimler tarafından uygun şekilde tasarlanan ve uygun hedef kitleyi amaçlayan tüketici eğitiminin, reçetesiz ilaçla tedavinin kalitesini arttıracağını ve zaruri olmayan ilaçların aşırı kullanımını azaltacağını göstermektedir…”
Pek de sahiplenilmediği izlenimi veren, en azından reçetesiz ilaç tartışması olduğunda hatırlatılmayan görüş böyle işte… Ciddi bir yaklaşım içeren görüşün devamının web sitesinden okunması, incelenmesi, geliştirilmesi yararlı olacaktır.
Umarız, 17-18 Kasım 2006’da, Denizli’de yapılan 35. Dönem 2. Bölgelerarası Toplantı’da kabul edilen bu görüşü iyisiyle kötüsüyle eleştirecek, revize edecek, izah edecek ve bu konudaki fikir düzeyinde olgunlaşmaya katkı sağlayacak birileri çıkar.