TEB’in yaprak kıpırdatmayan sosyal medya videosu #EczanelerKapanmasın #EczanelerYaşasın #EczanemYaşasın başlık etiketiyle (hashtag) “Eczaneler Kapanmasın” “Şimdilik Açık” alt/ana vurgusuyla sosyal medyada eczacılar tarafından paylaşılıyor.
Maalesef eczacılar ve acaba ne oluyor diye bakan yakınları dışında kimse bu videoya bakmıyor. Hatta bakıyor paylaşıyor ama eczacıları bile etkilemiyor. Elbette, sadece videonun hareket noktası ve yaklaşımının zayıflığı veya eksikliğinin değil; halkın başkasının derdini anlayacak mecalinin kalmadığı bir dönemden geçtiğimizi de şerh düşmek gerekiyor.
İzleyenler arasında, videoda harita üzerinde tek tek silinen eczaneleri görüp, “iyi o zaman serbest piyasa bir kısmını ayıklıyor, kazancımız artabilir” diyen eczacı da var, çok kazandılar çokk diyen vatandaş da… Hatta “eskiler ‘eczacılık fakülteleri çoğaldı’ deyip duruyordu, bize imkân doğdu” diyen yeni mezun eczacı da var.
Konuya ekonomik sorunlar orijininden çıkarak yaklaşırsanız, benzer tepkilerin alınması kaçınılmaz…
Emredici, tok bir arka plan sesiyle “Eczaneler Kapanıyor” vurgulu ekonomik sloganlarla “algı yaratmaya” ya da “kamuoyu yaratmaya” ya da moda kişisel gelişimci diliyle “farkındalık yaratmaya” çalışılıyor!...
Konuya “At Kadehi Elinden” şarkısıyla girip şarkının en can alıcı yeri olan “Bu gece son gecemiz acı günler yakında/Bir ömür böyle geçti olamadık farkında” kısmının üstünü basa basa söyleyerek girilse kanımca daha etkili olurdu.
Yapılan bu tipten “farkındalık çalışmaları”; eczanelerin kapanma olasılığı nedeniyle kendi kitlesi, ilaçların bulunamama olasılığı nedeniyle de “şu an arayıp da ilaç bulamayan kişiler” dışında maalesef hiç kimseyi ilgilendirecek çapta, beceride ve yetkinlikte değil.
Coronavirüs günlerinin üstüne şiddetli bir enflasyonla hırpalanan halk, bu işin ucunun kendilerine de dokunacağını hissedene kadar kılını kıpırdatmaz gibi görünüyor.
Videoyu seyreden necip milletimizde emin olun algı şöyle işler: “Yahu bunlar da zaten çok kâr ediyordu, ne kapanacak, biraz daha az kâr ederler olur biter.”
İlacı, ilaç üreticilerini, tedarikçilerini, danışmanlarını ve emekçilerini basite indirgeyen ve eczacıların ya da ilaç/eczacılığın sorunlarının aslında derinden gelen bir halk sağlığı sorunu olduğunu algılamayan herkes bu yaklaşımı gösterir. Ve maalesef halkın baskın çoğunluğu, siyasetçilerin hemen tamamı, ilaç/eczacılık bürokrasisinin ise kahir ekseriyeti bu işi böyle algılıyor.
Algılıyor dedim, çünkü zamanın ruhunun olguları terk ederek algılar üzerinden işletilebileceğine ilişkin belirtiler yine çoğaldı. Herkes, her yerde, algı oyunlarıyla; gerçeği ya da zamanın bilimsel doğrularını manipüle etmeye, çıkarları için yönlendirmeye çalışıyor.
Oysa ilaç eczacılık sorunları, halk sağlığı sorunlarıdır ve yapılması gereken gerçeğin halka algılatılması, anlatılabilmesidir. Sadece eczacıyı, sadece ilaç tedarikçisini, üreticisini ve çalışanlarını değil bütün toplumu ilgilendirir.
Yineleyelim, kapı girişlerine ve her yere asalım; ilaç-eczacılık sorunları çözülmezse halkın sağlığı tehlikeye girer. Şu hâlde bu konunun anlatılmasındaki ana mecra -gerçek bir sorun olmasına karşın- eczanelerin ekonomik sorunları, kapanması değil, halk sağlığının tehdit altında olmasının vurgulanmasıdır. Bu ise sadece ekonomik değil siyasal ve sosyal bir sorundur.
Sağlıklı bireylerin üretime, yaşama ve huzura sağlayacağı dışsal faydayla birlikte açıklanabilir. Eczanelerin doğası gereği coğrafi yayılışı, yarı ticari faaliyetleri onları sağlık kuruluşu olmaktan çıkarmaz, tam tersine ilke olarak halkın tam içinde gerçek bir sağlık kuruluşuna dönüştürür. Bu yaygınlık ve erişim kolaylığı gerçek bir halk sağlığı hizmeti olarak planlanabilir ve daha etkin işlevsellik kazandırılabilir.
Ben olsam “Halk Sağlığı Tehdit Altında” diye slogan atardım. Buradan başlayan mücadele, yani halkı odağına alan bir süreç hem siyasal iktidara hem halka derdini anlatabilmek açısından daha kolay olacaktır.
Başka bir deyişle olgulardan hareket ederek gerçekleri anlatmak ve manipülatif oyunlarla böyle baş etmek, doğru deyimle algıyla gerçeği örtüştürmek ya da gerçeği algılatmak gerekiyor.
Sonra ilaç/eczacılık ve eczanelerle ilgili halktaki bu algı açığını gidermek için çok ciddi bir bütçe ayırmak gerekir. Diğer meslek kuruluşlarına oranla bütçesi daha iyi olan TEB bunu yapabilecek durumda. Sadece bu işle ilgilenecek görevliler, basın danışmanları, uzmanlar olmalı… Meslek mensuplarının kendi aralarında yaptıkları kongreler değil, halkla ve tüm üniversite ve tüm bölümlerle bağlantılı kongreler, toplantılar, paneller...
Ama bütün işlerde başlangıç noktası; “eczaneler batıyor, kapanıyor” şeklindeki ekonomik/ticari konsept değil, “halk ilaç eczacılık hizmeti bakımından sıkıntı yaşayacak, halk sağlığı çöküyor, hastaların salt bu nedenle tedavileri aksayacak” şeklindeki halk sağlığı/sosyal politika konsepti olmalı.
Bu bütüncül bir yaklaşımdır. Ben ya da biz zamirini bırakalım, bu iş olursa sen zor durumda kalırsın, siz batarsınız deme zamanıdır.
Ülkenin en önemli halk sağlığı konularından birisi olan ilaçların bulunamaması bile halen daha doğru dürüst anlaşılmış/anlatılabilmiş değil. Sokağa çıkın vatandaşa sorun, yüksek oranda, bunun siyasal iktidarın ilaç ve ekonomi politikasından kaynaklandığına hiç değinmeden doğrudan eczacılardan kaynaklandığını söyleyecektir.
Hani nerede, hangi televizyon açık oturumunda bu konu uzun uzadıya eczacı kökenli akademisyen ve örgüt yöneticileri ile tartışıldı, hangi üniversitede en önemli ilaç sorunları değerlendirildi, hangi sokak röportajcısı sokaktaki insan bunu soruyor, bu yönde kaç proje ilaç şirketleri ya da devlet ya da eczacı örgütlerince desteklendi.
Eğitimli ve güçlü bir kitle, halkın içinde meslek mensupları, kanunla kurulmuş geniş etkinlik şansı olan örgütler ve sonuç: “o yapsın, bu yapsın, o yapılsın, bu yapılsın, devlet nerede” serzenişleri…
Başkasından yardım isteme dönemlerimde internette çok sevilen şu sözü, ben de bir severim ki: "Ağaçta oturan kuş, asla dalın kırılacağından korkmaz; çünkü onun güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır."
NOT: Yazmadan geçmek olmazdı, çünkü kimsenin oralı olmadığı bir konudur: Ülkemizde her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası kutlanır. Hafta, halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin unutulduğu bir siyasal dönemde, geçen hafta hemen hemen hiçbir şey yapılmadan, neredeyse kimsenin duymadığı bir şekilde sözümona yine kutlandı!..