Akreditasyon parasız olmaz…

İlk cümle budur; ondan sonra yapılan her açıklama ve her iş bunun altını doldurmaya yarar.

Dünyanın her yerinde böyledir.

Hele eğitime girince, iş daha da çatallaşır.

Eczacılık eğitiminde akreditasyon modelini kurmak isteyen oluşumun adı ECZAK, yani Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu. Bu Kurul’un, kuruluşu ve yaptıkları ile web sitelerindeki beyanlarından, eğitimde özelleştirme ve ticarileşmeye aracılık edecekleri görülüyor. Hatta bu Kurul’un, üç beş hamle sonrasını düşündüğü; uzak hedefinin serbest eczanelerin ruhsat süreci olduğu seziliyor.

Nitekim bu çerçevede başka bir gelişme yaşanıyor ve Kurul aslında ilk baştaki “tatlı ve görünüşteki hedefinin” üzerine çıkarak, gelecekte yapmak istedikleri ve doğal olarak bu yazının “akreditasyon parasız olmaz” şeklindeki ilk cümlesini doğrulamak için ECZAKDER adı altında bir dernek kuruyor. Kurucular ve yürütücüler aynı… Ağırlık noktası üniversite öğretim üyeleri, araya birkaç kendi deyişleriyle “paydaş” da sıkıştırmışlar. ECZAKDER, parasal işleri halledecek ve üniversite dışı tüzel kişiliğiyle ECZAK olarak yapılamayan işleri kotaracak.

Eczacılık fakültelerinin önde gelen öğretim üyelerinden oluşan bu ekip, akreditasyon adı altında eczacılık fakültelerini, “soğuk, belirsiz ve tornistan kriterler” çerçevesinde denetlemeye başlıyor. Hocalar, İşletme Tipi Eczacılık Fakültesi’ni gerçekleştirmek ve üniversiteyi piyasaya açmak için kan ter içinde çalışıyorlar.

Peki bunu bedava mı yapıyorlar? Maalesef değil; forma aşkı, eğitim sevdası yok işin içinde…

Dedik ya akreditasyon parasız olmaz diye; aynı şekilde ECZAKDER’ciler de denetim için denetçilerin masraflarından maada “eczacılık fakültelerinden” hatırı sayılır bir para istiyorlar. Üstelik o kadar aceleci davranıyorlar ki, dernekleri bu iktisadi faaliyet için gerekli süreci tamamlamamış bile…

İşte tam burada, üzgünüm ama bir kara kehanetimin daha tuttuğunu görüyorum.

Zira, eğitimde akreditasyonun neye hizmet ettiğini, 20.05.2013 tarihinde “Hastadan Müşteriye, Eczacılık Fakültesinden Paydaşa: Üniversite Piyasaya Açılıyor” başlıklı upuzun (http://eczacininsesi.com/?yon=siscani&id=10) bir yazıda anlatmıştım. ECZAK’ı eleştirmiş, akreditasyonun parasız olmayacağını, aslında sürecin ve varılacak noktanın farkında olunmadığını, öğrenci bilincinde tahribata yol açacağını, akademinin bu konuda herkesten çok dikkatli olması gerektiğini belirtmiştim.

Anlaşılan o ki akademi, “yayın ve atıf fetişizminden” dolayı başka yazıları okumuyor veya görmüyor ya da görmek istemiyor. Ama ECZAK’ın, eczacılık eğitimindeki işletmecilik ve yönetimi geliştirme taktikleri hız kesmeden devam ediyor. Dernek kuruluyor, parayla eczacılık fakülteleri denetleniyor. 

Yukarıda anılan yazıda aslında akreditasyon işinin büyük bir oyunun eczacılık fakültelerinde oynanan küçük bir kısmını anlatmaya çalışmış; bunun ülkemizdeki sağlıkta dönüş(tür)üm politikalarının bir uzantısı olduğunu göstermeye uğraşmıştım.

Tekrarda yarar var:

Bir kere ortada sadece ECZAK yok; Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Komisyonu (YÖDEK), T.C. Sağlık Bakanlığı “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde kurulan “Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı” da var. Ve bunların ana amacı, sağlık eğitiminin özelleştirilmesi ve toplam kalite uygulamaları, paydaşlık, tatmin, standart, müşteri odaklılık, karşılıklı fayda, sürekli iyileştirme adları altında ticarileştirilmesidir.

Bütün bunlar için ECZAK üstüne düşeni hakkıyla yapıyor. Faaliyetlerini artırmış, yetmemiş dernek kurmuş, şimdi sırada fakültelerin denetlenmesi ve derneğin iktisadi işletmesi aracılığıyla denetledikleri eczacılık fakültelerinden alacağı paralar var… Fakülte başına denetime gidecek “uzman akreditörler!”in masrafı hariç 10 bin TL isteniyormuş galiba. Buyrun, işte akreditasyonun özeti!...

Görünen o ki ECZAK ve derneği ECZAKDER artık “Sağlıkta Dönüşüm’de” son nokta durumunda. Son fırça darbeleri hocaların yani. Bana kalırsa, bir sistemi bu kadar güzel içselleştiremezsiniz… Hocalarını bu işin içinde gören öğrencinin saygısını düşünün.

Bari açıktan söyleyin ve kabul edin, evet biz bu politikayı benimsiyoruz deyin. Yıllarca tam tersi şeyler söyledikten sonra tam tamına “işletme tipi eczacılık fakültesini” kurmaya çalışmanız büyük çelişkidir. Olmuyor böyle. Küreselleşme döneminde şimdi uygulanan akreditasyon uygulamaları için hiçbir ekonomik arka plan üzerinde düşünmeden 1930’ların ABD’sini örnek göstermek ise hiç olmuyor.

Bu gidişle, eczacılık kongrelerinde “Hastalar Risalesi” standlarının yanında yeriniz garanti…

Kimbilir, belki de üniversitelere kalmadan “ücreti mukabilinde” bu risaleyi de siz akredite edersiniz olur biter.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat