Sosyal Sigorta Sistemi Üzerine 1: Niye Hedefte?

Küresel kapitalist düzenin en büyük manipülasyonlarından birisi sosyal sigorta sistemi üzerinden yürümektedir.

Bu yanıltma operasyonunun görünür gerekçesi çok basittir: Sosyal sigorta sistemleri gerek emeklilik fonları gerekse sağlık sigortası bütçesi ile kamuya yüktür ve sağladığı hizmetler giderek zayıflamaktadır.

Sosyal sigorta sisteminin, özellikle refah devleti uygulamalarının artması ve çeşitlenmesiyle 1970’lerden itibaren yüksek maliyetlere ulaştığı, nüfusun artmasıyla aksaklıklarının olduğu doğrudur. Ancak sosyal sigorta sistemlerinin ve anlayışının zayıflatılmak istenilmesinin asıl nedeni bu değildir. Asıl neden ekonomi politiktir ve finans kapitale hizmet eder. Sermayenin girdiği kâr krizi ve genişleyeceği alan yetersizliği bu alana saldırının ana nedenidir. Başka bir deyişle sanıldığı gibi sosyal sigorta sistemlerinin zayıflatılmasına neden olan asıl unsur teknik sorunlar, hizmetlerin yetersizliği değil doğrudan değişen ideolojik tercih ve dayatmalardır.

Artık moda haline gelen ve yürütülen kara propagandayla halkın da kendi gerçeği olduğuna inandırılan; “sosyal sigorta da nedir, çok prim alınıyor hiçbir işe yaramıyor” şeklindeki kampanyayla sosyal devletin en belirleyici unsurlarından olan sosyal sigorta sistemleri mecalsiz bırakılacaktır.

Bu konuyu ülkemiz üzerinden giderek biraz açalım.

Kamu hizmeti anlayışı çerçevesinde, kamunun elinde olan sosyal sigorta sisteminin kullandığı büyük bütçe, yerli ve yabancı sermayenin iştahını kabartmaktadır. 1980’lerden sonra neoliberal kapitalist söylem, devletin küçültülmesini, bu yolla sermayenin yükünün azaltılmasını ve piyasanın işleyişine müdahale edilmemesini istemektedir. Bu nedenle ulusötesi sermaye ve yerli ortakları, devletin elindeki emeklilik ve sağlık sigortası fonlarının kamusal alandan çıkarılmasını, bu boşluğun kendileri tarafından doldurularak fonların piyasanın işleyişine katkıda bulunmasını istemektedir. Elbette bu formülde insanın, toplumsal refahın ve sosyal devlet anlayışının yeri yoktur, tekil amaç sermayenin kârlı bir alana daha girmesi ve kârını artıracak enstrümanları kullanmasıdır. Olay, mal piyasalarında kamu iktisadi teşebbüslerinin başına gelenlerin sosyal alandaki yansımasıdır.

Bu yapılırken, vatandaş üzerinden de bu kurumların verimsiz, yetersiz ve işletmecilik sorunları olan yerler olduğu kara propagandası yapılmaktadır. Bunun somut dayanağını oluşturmak da zor değildir: Emekliliği zorlaştırır, emekli maaşını düşürür, sağlık hizmetini kaderine terk eder, işletmecilik sorunlarını çoğaltır ve yeni yatırım yapmazsanız doğal olarak bu kurumların hizmet yeterliliği zayıflayacak, halk nezdinde güveni azalacak ve itibarı kalmayacaktır. Başka bir deyişle zemin zaten kolaylıkla hazırdır.

Öte yandan gelişmiş ülkelerde de, kalkınma iktisadı dönemi olarak adlandırılan 1930-1970 arası refah devleti anlayışının sonucu olarak sosyal sigorta ve sosyal hizmet yüklerinin arttığı gerçektir. Ancak buralarda kurumsallaşmış güçlü çalışma ilişkileri vardır ve bugünden yarına değişikliklere kolayca izin vermemektedir. İşçi-işveren örgütleri ile sosyal sigorta örgütlerinin genel yapısı ve sosyal refah devleti anlayışının yerleşmiş veya yazılmamış kuralları neoliberallere ve bunların kontrolündeki uluslararası örgütlere karşı daya dayanıklıdır. Fransa’da 2016’da yeni iş kanununun protestosuyla başlayan ve çok sayıda ülkeye yayılan Gece Ayakta hareketini ya da 2018’de Sarı Yelekliler Hareketi’ni, 2023’te emeklilik yaşının artırılmasına karşı yapılan büyük eylemleri hatta İspanya’da 2011-2012 yıllarında Öfkeliler Hareketi’ni, Belçika’da 2010 yılındaki eylemleri hatırlarsınız.

Küreselleşme döneminde, gelişmiş ülkelerde de kısıntılar, kesintiler olmasına karşın, küresel sermayenin ilk ve hızlı çözümü; tıpkı devletin elindeki mal ve hizmet üreten kamu iktisadi teşebbüsleri ile birlikte sosyal alan da hedefe oturularak, azgelişmiş ülkelerdeki ağırlıklı olarak devletin elinde olan sosyal sigorta uygulamalarının özelleştirilmesi ya da özel sektörleştirilmesi yoluyla kamudan çıkarılması ve boşalan alana yerli ve ulusötesi sermayeyi yerleştirmek olmuştur.

Türkiye’de 1990’lardaki Stand-by anlaşmalarının ve 2000’lerden itibaren tüm ekonomik uluslararası ilişkilerin ana omurgasını, hep emeklilik yaşı ve sağlık sigortası merkezli sözde sosyal güvenlik “reformları” oluşturmuştur. 1999 yılında aynı dönemde çıkarılan yaş kanunu ve bireysel emeklilik yasasını da içeren kanunlarla ilk dalga, 2006-2008 yıllarında sosyal sigorta organizasyonunu ve sağlık sigortasını değiştiren ve kadın erkek emeklilik yaşını 65’e çıkaran kanunlarla ikinci dalga düzenlemeler yoluyla sosyal sigorta sistemi küresel sermayenin istediği şekilde dönüştürülmüştür.

Bu düzenlemelerin hedefi sosyal değil finansaldır. Yaşın yükseltilmesiyle emeklilik zorlaşmış ama bireysel emeklilik yasasıyla alternatif işaret edilmiştir. Aynı “reform” dalgalarıyla; arkadan diğer gelir ve ödemelerin azaltılması, katılım paylarının yükseltilmesi ve sağlık sigortası uygulamalarının zorlaştırılması yürürlüğe konulmuştur.

Unuttuysanız hatırlatalım; hem 1999 ve hem de ilkinden daha tehlikeli olan 2006-2008 düzenlemelerinden önce, zamanın çalışma bakanları emeklilik yaşını artıran kanunlar çıkmazsa ülkenin batacağını bağıra bağıra her yerde söylemiştir. Sonuç ne oldu peki? Yaş kanunları çıktı, teşhis baştan beri yanlış olduğu için sahtebilime dayalı tedavi sonuç vermedi ve sosyal güvenlik bakımından ülke düze çıkmadığı gibi siyasi bir koz olarak 2023 seçimlerinden önce 2 milyon küsur EYT’li “kaybettirilen eşek buldurularak” emekli edildi. Peki ülke battı mı? Batmadı, çünkü sistem, zaten o zaman da şimdi de sadece finansal olarak değil sosyal olarak yerlerde sürünmekteydi ve yaşın artırılmasının ekonomiye, sosyal sigorta sistemine olumlu katkısı olmadı.

Emeklilik yaşını, ülkenin sosyo-ekonomik yapısı ve çalışma ilişkilerine ve verilerine dayalı olmayan gerçek dışı yöntemlere ve amacı baştan belli, bireysel emekliliği cazip kılacak neoliberal uygulamalara gerekçe yaparsanız; 2023 seçimlerinde olduğu gibi, seçim kazanmakta kolaylıkla manipülatif bir enstrümana dönüşüverir.

Tekrar etmek de yarar var; Sorun teknik bir esasa değil, yapay gerekçelerle neoliberal kapitalist düzenin istediği ideolojik tercihle ilgilidir. Bu siyasal tercihle, teknik sorunları ve işletmecilik sorunlarını da düzeltmeniz mümkün olmayacaktır.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat