Bazı hizmetlerden katılım payı alınması uygulaması, geçmişte istisnai bir durum iken son zamanlarda olağan bir uygulama haline gelmiştir. Bu durum, özellikle sağlıkta dönüşüm politikalarının, “hizmetten yararlananın maliyetine katlanma” anlayışının doğal bir sonucudur.
Katılım payları arttıkça ve uygulaması genişledikçe, hem sigortalılar, hem sağlık hizmeti sunanlar, hem Sosyal Güvenlik Kurumu ve diğer kamu kurumları için sıkıntılı bir kırtasiyecilik, geri ödeme ve tahsilat sistemi ortaya çıkmıştır.
Bu süreçten en çok etkilenenlerin başında kuşkusuz eczaneler gelmektedir. Eczaneler bir yandan ilaç temin sözleşmesinin asıl amacından uzaklaşılarak bir çeşit tahsilat birimi haline getirilirken, diğer yandan da katılım paylarının tahsil edilmemesi halinde yaptırıma uğramaktadırlar.
Dolayısıyla katılım paylarının genel olarak tartışılmasından önce, yürürlükteki eczane sözleşmesine göre bu konudaki düzenlemeyi incelemek gerekir.
01.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren SGK-TEB Eczane Protokolü’nde katılım paylarının tahsiline veya iadesine ilişkin düzenleme, “Sözleşmenin Feshi ve Cezai Şartlar” başlıklı bölümünün 5.3.6. maddesinde yapılmıştır.
Protokol’ün 5.3.6 maddesi, “Kurumun mahsup suretiyle tahsilini yaptığı haller hariç olmak üzere, alınması gereken ilaç katılım payları ve/veya poliklinik muayene katılım payı tahsil etmeyen veya hastaya iade eden eczacılara, ilk tespitte 500 (beşyüz) TL cezai şart uygulanarak eczane yazılı olarak uyarılır, yazılı uyarıya rağmen tekrarı halinde sözleşme feshedilir ve 1 (Bir) ay süre ile sözleşme yapılmaz … Provizyon sisteminde, eşdeğer ilaç uygulaması nedeniyle oluşan fiyat farklarının eczane tarafından tahsil edilmediğinin tespiti halinde, bu madde hükmü uygulanır.” şeklindedir.
Görüleceği üzere sözleşmede, katılım payı almayan veya iade eden ya da eşdeğer ilaç farkı almayan eczacıya doğrudan 500.-TL cezai şart uygulanmakta ve bir yıl içinde fiilin tekrarı halinde bu kez 1 aylık fesih uygulanmaktadır.
Bu uygulamada çok düşük tutarlar için, 3-5 lira için 500.-Tl cezai şart uygulandığına tanık oluyoruz. Özellikle eşdeğer ilaç farklarının 1-2 liraya kadar düştüğü ve eczacının bu farkları yüksek reçete bedelleri veya sosyal ilişkiler nedeniyle isteyemedikleri görülmektedir. Buna karşın bu düşük rakamlar için cezai şarta muhatap olan eczacı çok sayıdadır.
Kabul edelim ki; eczanelerin yapısı, işleyişi, ekonomik durumu farklıdır. Bazen bulunduğu yerleşim yeri, bazen bu yerdeki konumu, bazen hasta profili, eczaneleri katılım paylarının/eşdeğer ilaç farkının tahsili konusunda zor durumda bırakmaktadır.
Öte yandan, geçmişte sözleşmelere aykırı biçimde sadece ilaç katılım paylarını almayan eczanelere hastaların hücum ettiğine tanık olunmuştu. Rekabet kurallarına aykırı bu türden uygulamalar nedeniyle bazı eczanelerin bu durumu fırsata çevirmeleri sözkonusu olabiliyordu.
Uygulamadan edinilen deneyim göstermiştir ki, bilerek ve sürekli biçimde katılım paylarını almayan eczane ile sosyal ve kimi zorunlu durumlar nedeniyle istisna kabilinden katılım paylarını alamayan eczanenin ayıklanması ve sadece kasıtlı tutumların sözleşme çerçevesinde yaptırıma bağlanması adil bir tutum olacaktır.
Bu da ancak yaptırımın, alınmayan katılım payı/eşdeğer ilaç farkı tutarı ve adedi için sayısal bir sınır konularak belirlenmesi ve bu sınırın üzerine çıkıldığında uygulanmasıyla gerçekleştirilebilir.