Ek Protokol’le, çok tartışmalı ancak eczacılar tarafından bir o kadar sık karşılaşılan bir uygulamada değişiklikler yapıldı: Önceki sözleşme döneminde oluşan bir fiille ilgili olarak sonraki sözleşme döneminde yaptırım uygulanması halinde yürütülecek hükmün hangi sözleşme dönemine ait olacağı konusu, biri 2009 sözleşmesine dönüşü gösteren kısmen eczacı lehine, diğeri ise talep süresini ve sayısını kısıtlamak yoluyla eczacı aleyhine olacak şekilde değişikliğe uğramıştır.
Eczane ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında sözleşme kesintisiz devam ettiği için, ilaç temin süreci de anlık değil devam eden bir ilişkiyi göstermektedir. Dolayısıyla bir sözleşme döneminde Kurum’a fatura edilen, ancak işlemleri sonraki sözleşmenin yürürlüğünden sonra tamamlanan reçetelerle ilgili yaptırım sözkonusu olduğunda, lehe hüküm içeren sözleşmenin mi yoksa ne olursa olsun en son sözleşmenin mi uygulanacağı önem kazanmaktadır.
Geçmiş sözleşmeler döneminde fatura edilen, ancak işlemleri 2012 sözleşmesine taşan reçeteler için hangi sözleşmenin uygulanacağı sorunu, Protokol’ün “Cezai Şart ve Feshe İlişkin Genel Hükümler” başlıklı bölümün 6.10 maddesinde düzenlenmiştir.
Bu madde dikkate alındığında, geçmiş dönemlerde fatura edilen bir reçete için, şayet yürütülecek işlem ve işlemin tebliği, 2012 sözleşmesinin yürürlüğünden sonraki tarihe taşıyorsa, bu fiiller için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından öncelikle reçetenin fatura edildiği tarihte yürürlükte bulunan sözleşme hükmü, ancak eczacının yazılı talebi halinde eski sözleşme değil, 2012-2015 sözleşmesi ile getirilen hükümler uygulanmaktaydı.
Buna karşın, 1 Kasım 2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan Ek Protokol ile sözleşme uygulama sırası tersine döndürüldüğü gibi, artık sınırsız biçimde “eczacının yazılı talebi üzerine istediği sözleşme uygulanmaktaydı” dememiz güçleşecek.
Çünkü 6.10 maddesinin ikinci fıkrası olan “Ancak eczacı tarafından Kurumdan yazılı olarak talep edilmesi halinde, bu protokol hükümleri uygulanır.” şeklindeki hüküm, Ek Protokol’ün 14. maddesi ile “Ancak eczacı tarafından Kurumdan tebligat tarihinden itibaren iki yıllık süre içinde bir defaya mahsus olmak üzere yazılı olarak talep edilmesi halinde, ilgili protokol hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmiştir.
Buna göre önceden süre ve sayı kısıtlaması olmayan istemde bulunma hakkı, “tebligat tarihinden itibaren iki sene içinde” ve “sadece bir defa” olmak üzere sınırlandırılmıştır. Bu düzenleme, eczacılar bakımından bir hak kaybıdır. Diğer yandan uygulamada, bu düzenlemeyi yapacak denli çok sayıda olumsuz olay ve güçlü bir ihtiyaç da olduğu söylenemez.
Ancak asıl dikkatlerden kaçan, hatta değişiklik olarak hiç değinilmeyen, hangi sözleşmenin öncelikle uygulanacağı hangisinin talep üzerine uygulanacağı yönündeki değişikliktir. 6.10 maddesindeki birinci fıkrada “… tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca ilgili protokol hükümleri uygulanır” hükmü Ek Protokol’le “…tespit edilen fiil/fiiller için Kurumca bu protokol hükümleri uygulanır” şeklinde değiştirilirken, ikinci fıkradaki “…talep edilmesi halinde, bu protokol hükümleri uygulanır” şeklindeki düzenleme, “…talep edilmesi halinde, ilgili protokol hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmiştir.
Dikkat edilirse bu değişiklik üzerinde yeterince durulmadığı gibi, bazı çevreler tarafından değişikliğin farkında olunduğu bile kuşkuludur. Nitekim yayınlanan karşılaştırmalı değişiklik tablolarında bu önemli değişiklik belirtilmemiş ve işaret edilmemiştir.
Karmaşıkmış gibi görünen uygulama değişikliği anlaşılacak şekilde şöyle belirtilebilir:
Geçmiş sözleşme dönemlerinde gerçekleşmekle birlikte, işlemlerinin sonuçlanması Ek Protokol’ün yürürlük tarihinden(1 Kasım 2013) sonraya sarkan fiiller için öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından halen yürürlükte olan sözleşme (2012-2015 SGK-TEB Protokolü) hükümleri uygulanacak, ancak tebligattan sonra iki yıl içinde eczacının talep etmesi halinde fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan sözleşme uygulanacak.
Değişikliğin özü budur. Bu değişlikle, sonuçlanmamış işlemlerle ilgili uygulama için 2009 Protokolü’ne dönüş yapıldığını görüyoruz.
Buna karşın, halk deyişiyle “turpun büyüğünün heybede” kaldığını söylemek yanlış olmaz. O da sözleşmenin 6.10 maddesindeki dolaylı anlatım ve hukuki boşluktur.
Dikkatle incelendiğinde madde; tamamlanmamış işlemler için uygulanacak yaptırım için bir ayrım yokmuş gibi başlayıp, sadece “fesih uygulamaları” için uygulanacağı görüntüsü uyandıran bir şekilde bozuk bir anlatımla bitmektedir. Bu nedenle SGK, maddeyi, sadece fesih işlemi için uygulanabileceği yönünde değerlendirerek, 6.10 maddesini “cezai şart” için uygulamamakta, sadece fesih sözkonusu olduğunda işlem yapmaktadır.
Böyle olunca, cezai şart konusunda eczacıların lehe herhangi bir talebinin 6.10 maddesi çerçevesinde değerlendirilmeyeceği, Kurum’un geçmiş uygulama ve yorumundan anlaşılmaktadır. Ancak öncelikle uygulanan 2012-2015 SGK-TEB Protokolü’ndeki “cezai şart” uygulamasındaki boşluğun, açıkça aksi düzenlenmemiş olması nedeniyle eczacı lehine sayılmasıyla bu sorun aydınlığa kavuşturulabilir.
Ancak bu kadar karışık işlemlere ve kırtasiyeye bulanmadan, hem eczacıyı hem de Kurum uygulayıcılarını rahatlatacak şekilde, geçmiş yazılarımız incelendiğinde, bu konudaki “Kurum tarafından eczacı lehine hüküm uygulanır. Ancak eczacı yazılı başvuru yaparak istediği sözleşmenin uygulanmasını talep edebilir.” şeklindeki basit, bir cümleden ibaret önerimizin dumanının üstünde tüttüğünü söyleyebiliriz.