19.09.2013 tarihinde imzalanan Ek Protokol’le, eczacı indirim oranlarını gösteren 3.4 maddesinde değişiklik yapılarak, en alt eczacı iskonto grubunun üst sınırı 600.000.-TL’den 700.000.-TL’ye yükseltildi. Bu gruba, “hizmet bedeli” adı altında reçete başına yapılan ödeme ise 25 kuruştan 75 kuruşa çıkarıldı.
Bilindiği üzere, eczane iskonto grupları 2012-2015 TEB-SGK Protokolü ile 0-600, 601-900, 901-1500, 1500-üzeri bin TL ciro (KDV hariç satış hasılatı) şeklinde sınıflandırılmış ve bu gruplara göre iskonto oranları 601-900 bin satış hasılatı olan gruptan başlanarak % 1, %2,5, %3 şeklinde kademelendirilmiştir.
Ek Protokol’ün 1 Kasım 2013 tarihinde yürürlüğe girecek değişikliği ile bir önceki yıl KDV hariç 600.000 TL'ye kadar satış hâsılatı olan eczaneler tarafından %0 indirim uygulamasında, 600.000.-TL üst sınırı 700.000.- TL’ye yükseltilmiş oluyor.
Bu yükseltme neticesinde, tahminen 100.000.- TL’lik cirodan dolayı yaklaşık 3-4 bin civarındaki eczane iskontosuz satış kapsamına girecek.
Bu bir yanıyla iyiymiş gibi görünen uygulamanın arka planında serbest eczanelerin giderek tükenişi de tescillenmiş oluyor. Zira 600.000 ile 700.000.-TL arasındaki eczanelerin devreye girmesiyle, en alt ciro grubu, kabaca 13 bin küsur eczaneden 17 bin küsur eczaneye çıkıyor.
2011 satış hasılatına göre 0-600.000.-TL grubundaki eczane sayısı 12.300 civarındayken 2012 yılı satışa hasılatına göre bu sayı 13.400’e yükselmişti. Bu durum bir yılda yaklaşık bin eczacının somut biçimde yoksullaştığını göstermektedir. Ancak “hizmet bedeli” adı altındaki ödemenin bu grup için artırılma girişimleri sırasında üst sınırın 700.000.-TL’ye çıkarılmasıyla, bu grupta(0-700.000.TL) kabaca 17 bin küsur eczanenin olduğu ortaya çıktı.
Toplam sözleşmeli eczane sayısının yaklaşık 24 bin küsur olduğunu dikkate alırsak eczacıların 3’te 2’sinden fazlasının artık en alt grupta savaşım verdiğini söylemek mümkündür.
Bu gruptaki eczacıların tahminen, ayda ortalama bin civarında reçete fatura ettiği dikkate alındığında, 50 kuruş eklemenin mali yapısı ortaya çıkmaktadır. Hizmet bedeli adı altında yapılan bu ödemeye ayrı bir yazıyla değinileceğinden, şimdilik bu değişikliği, eczacıların bir yandan yoksullaşırken bir yandan eczacılık dışı yardımlarla yapay ayakta kalma çabaları olarak belirtip geçeceğiz.
İskonto gruplarına dönersek, nesnel ve panoramik bir bakış açısıyla baktığınızda; serbest eczacılığın finansal yol ve yöntemlerle tedip ve terbiye edilerek yoksullaştırıldığını, yoksun(l)laştırmanın odak noktasını mesleki ilkelerin yıkıcı ve yaratıcı yöntemlerle yok edilmesinin oluşturduğunu, bu genel çerçevenin aslında bir meslek grubunu yeni ve baştan bir toplumsallaştırma, dizayn etme süreci olduğunu kabul etmek gerekir.
Eczacılar bu yeni toplumsallaştırma sürecinde sona gelmiş bulunmaktadırlar. Gelinen noktada, yabancılaşma ve anomi durumunun yarattığı genel eğilim; sürtüşme değil, gereğinden fazla uyum, hatta yakıcı bir konformizm olmuş, sosyal ve halkla içiçe olan eczacının aşırı uyumu, özgün kimliğini yitirmesini ve devamında çaresizlik, direnç kaybı, güçsüzlük, rıza, umutsuzluk gibi sosyo-politik ve psişik sorunlar yaratmıştır. Sadece eczacı odası seçimlerine katılım oranları bile bizi bu sonuca götürmeye yeterlidir.
Bu yeni toplumsallaştırma süreci, bir meslek grubunu, önce mesleki ilke ve kurallardan arındırmış ve sadece finansal yol ve yöntemlerin rehberliğiyle yürüyebileceğine inandırmıştır. Yoksun(l)laştırıla yoksun(l)laştırıla daralan seçenekler dünyasında, bir süre sonra eczacılık mesleğini yetkin biçimde yaparak kazanma gibi üretimin tam içinden bir yöntem yerine “yardım alma” ve “yardımla yaşama” şeklinde pasif, üretim dışı, yıkıcı ve kimse dokunmasa bile “bu kaset kendi kendini yok edecektir” şeklindeki ünlü dizi repliğini hatırlatan kazanırken kaybetme sevinci yaşatılmaktadır.
Şimdi, zevahiri bırakıp, eczacı indirim oranları, hizmet bedeli gibi yol ve yöntemlere geniş bir pencereden bakma zamanıdır.