30 Ocak 2015 Cuma günü gazetede, kişiye özel bir tedavi yönteminin sonucuna ilişkin ilginç bir haber vardı…
“Yuttuğu Canlı istavrit Öldürüyordu” başlıklı haber aynen şöyleydi: “İstanbul’da geçen hafta geliniyle Eminönü’nde gezintiye çıkan kadın, sahilde balık tutanların kovasından aldığı 16 cm uzunluğunda, 3,5 cm enindeki canlı istavriti ‘mide hastalığına şifa olsun” diye yutunca ölümle burun buruna geldi. İstavrit, daha önce de küçük alabalıkları canlı canlı yuttuğu öğrenilen kadının nefes borusunu tıkadı…Kadına acil serviste müdahale edildi ve balık çıkarıldı. Hastanın yakınları, annelerinin canlı balık yutmayı daha önceden de yaptığını ama küçük alabalık yuttuğunu, yutulan canlı balığın hastalıklara iyi geldiğini düşündüğünü söylediler”
“Kozmik bilimle bilinç ve yaşam enerjisi” veren Ahmet Maranki ise ne eğitimi almıştır bilir misiniz, sıkı durun, tütün eksperliğiyle başlayıp, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri ile devam eden ve sonra da özgeçmişinden tam anlaşılmayan kendisinin yazdığı bir dolu endüstri mühendisliği, ekonomi, pazarlama falan filan eğitimleri... Ancak sağlık tıp, eczacılık ya da bitkibilim gibi alanlarla hiçbir ilgisi yok… Pek tabi, doğaldır ki kozmik bilim uzmanı birisi niçin eğitim alsın, mutlaka herşey içine doğmuştur. Web sitesinin altına, tam anlamıyla “dostlar alışverişte görsün” kabilinden tedavinin sadece hekimlerin görevi, ürünlerinin ise ilaç değil besin destek ürünleri olduğunu yazmakla birlikte gerek sitenin içeriği, gerekse tv programları ile kitaplarından bu kişinin handiyse bitkilerle açık kalp ameliyatı yapacak duruma geldiği anlaşılıyor.
Son zamanların en çok konuşulan televizyonbitkibilimcilerinden bir diğeri de İbrahim Saraçoğlu’dur. Saraçoğlu kimya mühendisidir. Web sitesinde o da 40 yıldır bitkiler üzerinde çalıştığını belirtiyor. Ama anlaşılan en büyük çalışmalarını televizyon programlarında gerçekleştirmiş. Terfi ediyor ve cumhurbaşkanı danışmanı oluyor. E tabi Atatürk Orman Çiftliğinin kalan üç-beş metrekare arazisinde böylesine önemli(kırk yıl) bitki uzmanına doğrusu ihtiyaç var. Web sitesinde satmadığı doğal ürün yok. Hatta çok arayanlar için 100.-TL’ye testeredişli aslanpençesi bile var, düşünün artık, her eve lazım…
Bir başka tv ve internet fenomeni ise Ömer Coşkun… Çıkmadığı pazarlama kanalı hemen hemen yok gibi. Sattığı şeyler ise mübalağasız dünyada bütün hastalıkları oluşmadan önlüyor, oluşursa tedavi ediyor. Hele davul tozunu, hele minare gölgesini bir satışı var ki, insanın şakk diye alası geliyor. Herşeyi ama herşeyi tedavi ediyor yahu… Bir tıp doktoru mu?... Galiba…Tıp Fakültesi diploması varmış ama... ama doktor olmaya yeter mi dersiniz. Hukuk fakültesini bitirmekle son zamanlarda hukukçu olunmadığı gibi.
Televiyonbitkibilimcisi, televizyondoktoru, televizyonkimyacıları web sitelerinde hemen herşeyi, her derde deva diye, yani ilaç diye satıyorlar. Sadece adı ilaç değil sattıklarının. Ama hepsi ilaç niyetine satılıyor ve alınıyor. Televizyondan satıyorlar, web sitelerinden satıyorlar, zincir dükkanlarından satıyorlar, yetmiyor danışman oluyorlar. Abuk sabuk, yazım hatalarıyla dolu boş kitapları da yok satıyor.
Bu simgesel olaylardan/örneklerden görüyorsunuz ya ilacın sahibi eczacılar değil artık; o, bu, şu, onlar, bunlar, şunlar… İlaç eczaneden çıkmış, kontrolsüz, serseri bir divane gibi orada burada.
Eczacı ilaca olan hakimiyetini kaybetti. İlacı, herkes mülküne almaya çalışırken gerçek sahibi olan eczacılar toplum nezdinde ilacın tek hakimi olduklarını benimsetemeyecek noktaya geldiler.
İlacın eczaneden çıkışı, eczacıdan kopuşu bugün olmuş birşey değil… Geçenlerde eczacılar “Fatih Portakal Vakası” yaşadılar ve bu örnek olayda bariz bir şekilde görüldü ki yine yanlış politize oldular. Daha önce benzer olaylarda sesi çıkmayanların da bu olayda kıspet giymesi ilginçti. Bu süreçte, konuyu ayrı bir yazıda değerlendirme hakkımı saklı tutarak, özetle, yanlış ağaç baltalanmıştır diyebilirim. Dolayısıyla gelecek günlerde eczacıların bu türden olaylarla, hatta daha vahimleriyle karşılaşmaları sürpriz olmayacaktır. Hatta maalesef olağan hale gelecektir.
Oysa…
Bir ülkede, bir şehirde, bir semtte, bir yol kenarında… eczanenin birinde… içerde yasak diye değil mesleki duyarlıktan olacak, kapı önüne attığı taburede bir eczacı oturmuş ve karanfil kattığı cigarasını yakmış, öylece düşünüyor.
Uzun uzun düşünüyor…
Düşünüyor…
https://twitter.com/_FevziCakmak_