Ecz. Hüsnü KAYA

 

 

 

Kooperatifçilik sözcüğü ile ilgili olarak; akademik, hukuki, ticari, düşünsel tarifler vardır ama en iyi anlatım Türk Kooperatifçilik Cemiyeti’nin Kasım 1934 tarihli aylık mecmuasındaki bir manşettedir: ”Birbirine Yardım Etmek, Beraber Çalışmak Kendine Yardım Etmektir!”. Bu tarif İstanbul eski Milletvekili Alâettin Cemil’e aittir.

 

İnsanların birbirine yardım edip, birlikte çalışmalarının tarihi milattan önce üç bin yılına kadar dayanır. Ortak arazi kullanımı böyle bir “co-operasyon” dur.

 

Türk eczacılık tarihinde eczacıların birlikte iş yapma isteği 1926 yılına dayanır.

5 Haziran 1926 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Osman Bahadır imzalı bir haberde

Eczacılar Cemiyeti’nin altı aylık genel toplantısından bahsedilir. 

 

Gazetedeki tıpkı basımı şöyledir: “Cemiyet’in istikbale ait tasavvurlarından bahsolunarak ezcümle bütün eczacıların hissedar olacakları umumi bir şirket tesis edilerek Avrupa’dan doğrudan doğruya kimyevi ecza getirtilmesi ile eczacılara daha ehven fiyatla ecza tedarik edilmesi görüşülmüş ve bu kabul edildikten sonra hariçten getirtilen eczanın safiyetinden emin olmak için umumi bir laboratuvar tesisi ile bilumum eczanın tahlil edilerek safiyeti anlaşıldıktan sonra eczacılara tevzi edilmesi kararlaştırılmıştır”.

 

Haberdeki “Şirket” sözcüğünü açmak gerekirse;Türk Ticaret Kanun’a göre kooperatifler  de bir şirket türüdür.

 

1926 yılındaki bu fikir birliği 1928 yılında hayata geçer; kuruluş aşamasında ismi Türkiye Eczacıları Darülistihzarı Kooperatif Şirketi olarak geçerse de, Türkiye Eczacıları Darülistihzarı T.A.Ş. adıyla kurulur. Bir süre sonra ise adı Türkiye Eczacıları Lâboratuarı T.A.Ş. olarak değişir. (Dar-ül = Yeri, İstihzar = Hazırlama)

 

Yirmi yedi eczacı tarafından oluşturulan bu kuruluş, amacını şu tanımlarla açıklar:

Bu müsesse kâr amacıyla kurulmamıştır hatta zarar da edebilir. “Türkiye ilaç pazarını ecnebi hegomonyasından kurtarmaktır”.

 

Her ne kadar anonim şirket olsa da kuruluş felsefesinde kooperatifçiliğin izleri olan bu kuruluş müstahzar adedinin çoğalması, majistral ilaç talebinin azalması ile varlığını 1940 yılından sonra sürdürememiştir.

 

Bugünkü bildiğimiz anlamda ecza kooperatifçiliği ilk kez 11 Aralık 1978 tarihinde MEDAK adıyla Manisa’da kurulmuştur.

 

TÜRK ECZA KOOPERATİFÇİLİĞİNİ OLUŞTURAN İKİ TEMEL ETKEN

 

İki temel alt yapı vardır. Çağdaş Eczacılık Hareketi ve Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar.

 

ÇAĞDAŞ ECZACILIK HAREKETİ

 

Ankaralı, eczacılık fakültesi kökenli genç idealist eczacılar 1976 yılında Ecz.İlker Aksüyek önderliğinde Ankara Eczacı Odası seçimlerine hazırlanırken, kendilerine Çağdaş Eczacılar Grubu sıfatını uygun görmüşlerdi. Seçimleri kazanıp yönetime geldiklerinde, çalıştıkça başarmanın güveni ile büyük kent eczacı odalarına çağrı yapmaya başladılar.

 

Bu çağrıyı İzmir’e taşıyan Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Erçin Erciyas bakın nasıl anlatıyor: “Ankara’dan bir grup arkadaş 1970’lerin sonlarına doğru (1978) Çağdaş Eczacı Hareketini başlatarak Ankara Eczacı Odası’nın yönetimine gelmişti. Dönemin Oda Başkanı Ecz.İlker Aksüyek ile Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanlığı’nda halef selef durumunda idik. Ecz. İlker Aksüyek 1968–69 döneminde, ben ise 1969–1970 dönemlerinde Öğrenci Derneği Başkanlığı yaptık.

Tarihleri dönemin özelliklerine gönderme yapmak amacıyla özellikle belirtmek istedim. Çağdaş Eczacı Hareketinin Türkiye geneline özellikle büyük kent eczacı odalarına yayılmasını istedikleri için Ankaralı arkadaşlar İzmir’den benimle ilişki kurdular. Böylece Çağdaş Eczacı Hareketinin Ülke genelinde güç kazanmasının önünün açılacağını ve süreç içerisinde üst meslek örgütü olan TEB’in yönetiminde bu anlayışın belirleyici olabileceğini düşünüyorduk”.

 

Bu çağrı 1978 yılı eczacı odaları seçim döneminde cevap buldu. İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir ve daha başka odalarda da Çağdaş Eczacıların listeleri yönetime geldi.

 

Çağdaş Eczacılar 1978 Kasım’ında yapılan T.E.B. 18. Büyük Kongresi’nde yönetime aday oldular. Listelerini açıkladılar, umutluydular fakat seçimlerden önceki gece yemeğe gelen CHP’li eczacı bir milletvekili ile durum değişti. Üçüncü bir grup çıkınca oylar dağıldı ve eski yönetim yine kazandı.

 

Ancak bu kongrede Çağdaş Eczacılar’ın kürsüden ifade ettiği “Çağımızda demokratik ve ekonomik kazanımların bireysel çabalarla değil, örgütlü savaşımlarla elde edilebileceği gerçeğini meslektaşlarımız iyi anlamalıdırlar.” İfadeleri örgütlülüğe vurgu olarak tarihte yerini aldı.

T.E.B. çatısı altında sesini duyuramayan Çağdaş Eczacılar kendi aralarında belli periyotlar ile toplanmaya başladılar.

Bu toplantılarda sağlık ile ilgili konuları tartışarak:

ü  Türkiye’nin sağlık politikası nasıl olmalıdır?

ü  Türkiye’nin ilaç politikası ne olmalıdır?

ü  İlaç firmaları bilimsel araştırma yapmalıdır,

ü  İnsan sağlığı ticari meta olmaktan çıkarılmalıdır,

ü  Koruyucu aile hekimliği sağlanmalıdır (Günümüzdeki aile hekimliğinden çok farklı bir kavramdır).

ü  Meslek yasaları 1961 Anayasası’nın lâfzına uygun ve ülke gerçeklerine göre yeniden düzenlenmelidir,

ü  Hammadde ithalatı devlet eliyle yapılmalıdır.

 

Sonuçlarına ulaştılar ve savunmaya başladılar.

 

ÇAĞDAŞ ECZACILARIN BU ÇALIŞMALARI BAŞLADIĞINDA ÖNCELIKLI HEDEFLERI IÇINDE ECZACILIK MESLEĞININ SORUNLARINI ÇÖZMEK VE MESLEĞI YARINLARA TAŞIMAK VARSA DA KOOPERATIF KURMAK YOKTU. ANCAK ÜLKENIN SICAK GÜNDEMI IÇINDEKI ILAÇ YOKLUĞU ONLARI KOOPERATIFÇILIK ILE TANIŞTIRACAKTI. 

 

 

TÜRKİYE’NİN İÇİNDE BULUNDUĞU ŞARTLAR

 

Yetmişlerin sonunda tek etken bu olmamakla birlikte 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında Türkiye’ye konulan ambargonun izleri halâ devam etmektedir ama asıl durumu dönemin gazete başlıklarından izleyebiliriz.

 

ÜLKEYİ YÖNETENLER (Gazete başlıklarından)

“Demirel ve Ecevit birbirini suçladı” başlıklı haberin alt başlıkları şöyledir:

·         Demirel: ”CHP’nin anarşistleri kınadığı hiç görülmemiştir. Kınayamaz, çünkü anarşinin içindedir.”

·         Ecevit:”Anarşik olayların hükümetteki temsilcisi bellidir. Demirel, hükümet üyelerinden gelen uyarılara kulaklarını tıkamakta,  sağ eylemcileri bir kez bile kınamamaktadır”.

 

Diğer haberler

·         Demirel:”Borç batağındayız”.

·         Borçlanma hızı kaygı vermeye başladı.

·         Beklenen kredilerle öncelikle piyasadaki yokluklar giderilecek.

·         Meclis yine toplanamadı.

·         Demirel: ”Buna hükümet demek caiz değildir. Bu bir enkazdır.

·         AP engelleyince Meclis yine toplanamadı.

 

 

 SOKAKTAKİ DURUM (Gazete başlıklarından)

·         Anarşistler üç İngiliz’i öldürdü.

·         36 anarşik eylemi üstlenen “HDÖ” adlı örgütün bildirisini polis araştırıyor.

·         İstanbul’da sekiz anarşist yakalandı.

·         Çeşitli anarşik eylemlerden sanık 17 “Ülkücü” yakalandı.

·         Hatay’da anarşistlerle polis çatıştı.

·         İzmir’ ÜGD ve İGD’li gençler çatıştı, bir çocuk yaralandı.

·         Kahvehane tarandı, üç kişi öldü biri ağır sekiz yaralı var.

 

 

 

ÜNİVERSİTELERDE (Gazete başlıklarından)

·         6 üniversitede olay

·         Polis üniversitede

·         Bazı üniversiteler kapatıldı, bazı okullarda boykot var

·         İTÜ’de boykot

·         Gaziantep’te tüm orta ve liseler boykotta

·         Üniversiteler yine kaynamaya başladı

·         Eczacılık ve Kimya Mühendisliği öğrencileri boykotu destekleme kararı aldı

 

 

FABRİKALARDA (Gazete başlıklarından)

·         12 bin işçi grev ve direnişte, 80 bin işçi her an başlayabilir

·         Grev kar-kış dinlemiyor

·         Hükümet “Genel Grev” dedi

·         Karabük Demir-Çelik’te 24 saatlik grev yapıldı

·         Maden-İş, dün de MESS’e bağlı 3 işyerinde greve gitti

 

 

YOKLUKLAR (Gazete başlıklarından)

·         En önemli ilâçlar bulunamıyor.

·         Fuel-oil yokluğundan Bursa’da 20 fabrika üretimi durdurdu.

·         Petrol yok.

·         Demirel:Dikkat 20 günlük tüpgaz stoğu var.

·         Hammadde yokluğundan gübre fabrikalarında üretim çok düştü.

·         Renault’ta çalışanlar parça yokluğundan 15 gün toplu izne çıkarılacak.

·         Benzin karneleri dağıtıldı ama benzin yok.

 

Bu yokluklar arasında bir tanesi vardı ki, can yakıyor, can alıyordu: İlaç yokluğu

 

HASTA PENCERESİNDEN İLAÇ YOKLUĞU

 

Bunun karşılığına gelen söz ölümdür o demlerde -ki gazetelerde bunu anlatan haberler eksik olmazdı.

 

Gazete başlıklarından:

 

ü  Eczacıbaşı: ”İlaçsızlıktan 3 hasta öldü”

ü  İlaç yokluğu da anarşi gibi tırmanıyor.

ü  İlaç yokluğundan çocuklar ishalden kurtulamıyor.

 

O dönemde eczacılık yapanların tanık olduğu ilaç yokluğundan kaynaklanan ölüme ben de şahit oldum.

 

Akşam nöbetimde geç vakit şiddetli bir patlama önce anarşiyi aklıma getirdiyse de çevrenin güvenli olduğuna kanaat getirdikten sonra hızla çıkıp baktım. Eczanemin çapraz karşısındaki bir evden feryatla çıkan insanlar vardı. Tüp patlamış. Koştum elimden geldiğince yardımcı olmaya çabaladım. Köy enstitülerinin mimarlarından İsmail Hakkı Tonguç’un kardeşi, emekli öğretmen Zekeriya Bey’in durumu kötüydü, ambulâns ile gönderdik. Ertesi sabah hastaneden kızı Emek telefon etti: ”Şekeri yüksek olduğu için babamı ameliyata alamıyorlar, insülin lâzım” dedi.

 

Eczanemde yok, depoda da olmadığını biliyorum ama yine de “Merak etme Emek, ben hastaneye getireceğim” diyerek telefon başına oturdum. İzmir’deki eczaneleri taramaya başladım. İki saat sonra Güzelyalı’da bir meslektaşımda bulunca hemen Emek’i aradım. “Buldum, birazdan getireceğim”. Emek çökmüş bir sesle zor cevap verdi: ”Babamı kaybettik”.

 

 

 

ECZACI PENCERESİNDEN İLAÇ YOKLUĞU

 

İlaç yokluğu kadar bir diğer sorun da alım şartlarının saat bazında borsa gibi değişmesiydi. Genel olarak iki tür satış şartı bulunurdu. Birincisi peşin satış ki; tüm bir ay içinde alınanlar ertesi ayın onbeşinci günü tek seferde ödenirdi ve PSF üzerinden %20’den sonraki %7 iskonto teorik olarak vardı. İkinci alım şekli olan vadelide ortalama 180 gün üzerinden sadece %20 iskonto ile alınabilirdi. Bir diğer alım şekli; az da olsa ilaç sanayinin eczaneye doğrudan satışı idi. Bunda ise fiyat oluşumu ile ilgili genel bir kural bulunmazdı.

 

Telefon tek önemli iletişim aracı ama herkesin elinin altında kolayca bulunmazdı. Çocuk doğduğunda sıraya yazılır, evlilik çağına geldiğinde ancak çıkardı. Eczanelere özel “tercihli telefon” ise bir ayda bağlanırdı. Ecza depoları şehir içindeki eczaneleri günde bir kez arar, akşamüzeri de sevkiyat yapardı. Şehir dışındaki eczaneleri ise deponun elemanları haftada bir kez ziyaret eder ve yine bir kez, şehirler arası araçlarla sevkiyat yapılırdı.

 

Az miktarda gelen ilâca ulaşmanın en sağlam yolu ecza deposuna bizzat giderek almaktı fakat ecza deposu içerisine serbestçe girilemezdi. Eczacılar, muhtemel sigortasız çalışan 13-15 yaşındaki çocuklar tarafından sıraya sokulurdu. Bizzat tanık olduğum bir olay vardır.

 

İzmir’deki, o zamanın en büyüğü olan bir ecza deposunun müdürü olan “Şato” lâkaplı Orhan Bey’in masası...

 

Karşısında orta yaşın üzerinde eczacı bir bey, kravatlı ve ceketinin önü ilikli, ellerini birbirine kavuşturmuş, boynu hafif kırılmış vaziyette... Az önce Orhan Bey’e uzattığı sipariş listesi için Orhan Bey’in ağzından çıkacak lâfı bekliyor...

 

Koltuğuna yaslanmış Orhan Bey, iki parmağı ile eğreti tuttuğu sipariş kâğıdını masanın üzerine fırlatarak “Rafa girmemiş malı siparişe yazıyorsunuz, Olmaz kardeşim” dedi. Eczacı bey “Ama Orhan Bey ben her zaman buraya gelemiyorum ve bunların aşağıda kamyondan indiğini gördüm”. Orhan Bey’in cevabı netti “Olmaz”.

 

Sabah %20+7 ile aldığınız bir ilacı öğlen %20+5, akşamüzeri %20+3 ile veya sadece %20 ile alabilirdiniz.

 

İzmir’de küçük bir veteriner ecza deposu sahibi olan Rasime Hanım’ın eşi de beşeri ilaç bölge müdürü idi. Rasime Hanım’dan, az bulunan bir ilâçtan alabilmek için eşinin ilâçlarından da almak zorundaydınız.

 

Sanki Rasime Hanım’ın bu yöntemini duymuş gibi, biri yabancı diğeri yerli iki ilaç firması yeni bir yöntem ortaya çıkardılar. İki farklı boyuttaki kolide çok aranan ilacından üç tane, satmakta zorlandığı ilaçlardan beş tane şeklinde karma bir ilaç satışı. Biri üç lira diğeri beş lira. İster al, ister alma.

 

VE ECZA KOOPERATİFLERİ DOĞUYOR

 

Çağdaş Eczacılar tartışıyor, ülkenin sıcak gündemi ilaç yokluğuna çare arıyorlardı. Bu tartışmalar onları sahibinin eczacılar olduğu, ecza deposu kurma fikrine getirmiş, en uygununun da kooperatif tarzındaki bir yapılanma olduğu düşüncesine taşımıştı.

 

İlk davranan Manisa’dan Neş’e oldu. 11 Aralık 1978 tarihinde MEDAK (S.S. Manisa Tüm Eczacılar Temin ve Tevzi Kooperatifi) kuruldu. Ardından 19 Haziran 1979’da EDAK (S.S. İzmir Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi) geldi.

 

Tüm ecza kooperatiflerinde öyle oldu ama ben tanığı olarak EDAK üzerinden  anlatacağım. Bir çok yerde okuduğum ve duyduğum “13 eczacı bir araya gelerek EDAK’ı kurdu” söylemi yanlıştır. Öncelikle kooperatifçilik felsefesine uygun bir ifade değildir. Çünkü kooperatifçilikte “ben” yoktur, “biz” vardır. EDAK resmî kimlik kazandığı sırada 8-10 kişi elimizde dip koçanlı makbuz ile meslektaşlarımızı dolaşıp üye kaydetmeye başlamıştık. Nasıl gelişeceğini hiç beklemeden tereddütsüz bir şekilde çıkartıp parasını veren bu meslektaşlarımız riske ortak olan yüz civarındaki eczacıların hepsi kuruculardır.

 

Ecza kooperatifçiliği hareketinde Neş’e Gülersoy’un, Naci Doğan’nın ve Işık Boyacıgiller’in önderlikleri ve liderlikleri tartışılmaz bir gerçektir.

 

Ecza kooperatiflerimiz çok demokratik ortamlarda tartışılmış, herkese açık plâtformlarda paylaşılmış ve ortaklaşarak bu günlere getirilmiştir.

 

O günlerde kurulan ancak bu günlere gelemeyen, kendilerinden çok ders aldığımız ecza kooperatiflerimiz de vardır: Ayek, Tes-Koop (İstanbul), Medak (Manisa), Silifke, Eskişehir, Antalya, Giresun, Samsun, Sakarya, Pamukkale (Denizli), Başkent (Ankara), Trabzon, Tekirdağ, Gaziantep, Balıkesir, Çukurova gibi.

 

Ecz. Hüsnü KAYA

 

01.02.2012

 

Not: EDAK’ta Türk ecza kooperatifçiliğinin oluşumunu inceleyen bir çalışma grubumuz vardır. Yarına ait borcumuzu ödemek adına belge ve bilgi toplanmaktadır. Ecza kooperatifçiliği olgusu şimdiden, eczacılık tarihindeki yerini almıştır. İleride bu tarihi yazacak olanlara bilgi ve belge bırakmak şimdi bizim borcumuzdur.

 

Türk ecza kooperatifçiliğine katkı koymuş ilgili meslektaşlarımız EDAK vasıtası ile bizimle irtibata geçerlerse birlikte çalışabiliriz. Bu anlamda tarafımıza iletilebilecek (sureti dahi olsa) kooperatifçilikle ilgili her türlü belge ve bilgi çok önemlidir. (Eski bir fatura, tabela veya diğer fotoğraflar, pay senedi, kimlik kartı veya sair evrak gibi).

 

 

İletişim:

husnu.kaya@edak.org.tr

0533 341 38 64

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat