Ecz. Hüsnü KAYA
Başlıkta “heklediler” diye yazdım ama güzelim türkçemizi iğdiş edip yerine koydukları hibrit lisanımıza göre benim “hecklediler” diye yazdığımı siz nasıl olsa heklediler diye okuyacaktınız zaten. Aslında eczanemizi “hakladılar” kelimesi daha uygun düşer durumumuza...
***
İlacın karekodunu okuturken ekran kendiliğinden karardı ve hemen başka bir görüntü belirdi: En üstte bir asma kilit, altında ise “tüm dosyalarınız şifrelendi” başlığı. Aşağıya doğru talimatı uzatmış da uzatmış hekırımız. Eğer istersek 24 saat içinde, pepsi666@protonmail.com adresine yazı yazacakmışız. Bizim eczanelerimizde olmayan çalışma disiplini hekırlarda var. Bize alfanumerik bir kod vermiş: (CE64120E). Açıkçası bu iş disiplinlerini kıskandım. Göndereceğiniz mektubun başına bu kodu yazın diyor. Yazdık gönderdik. Yaklaşık iki saat sonra cevap geldi: bir BTC ödeyeceksiniz.
BTC açık haliyle Bitcoin. Hani gazete reklamlarında,”Genç milyoner bitcoin’le para içinde yüzer oldu!” sloganıyla yer alan ve bu sloganın yanında da altın sarısı bir madeni para olan Bitcoin. Bir süre önce merak edip kabaca araştırmıştım nedir diye. Şimdilik çok erken ama devletlere ait paranın yerini alabilir belki de. Önümüzdeki sene Pay Pal BTC’yi kabul edecekmiş. BTC’nin nereye doğru gidebileceğini gösteriyor bu bence. Önemli! Bunları öğrenince araştırmamdaki ilgim de sönmüş, 1 BTC kaç TL eder merakı da olmamıştı sonrasında. Öğrenmeye kısmet, heklendiğimiz bu güne imiş. Öğrendim: 1 BTC’nin karşılığı bu günkü kur ile 20.174,47 TL imiş.
Oturup cevabımızı yazdık: Biz bu kadar veremeyiz. Hatta AB kapısından medet uman her uyanık Türk gibi biraz ağlama efekti kattık mektubumuza. Gönderdik ve beklemeye başladık. Çok geçmedi cevap geldi mektup arkadaşımızdan. Siz kaç para veriyorsunuz?
Bu iyi. Demek pazarlık şansımız var. Bu sefer daha yüksek perdeden ağlayarak 300 dolar dedik gönderdik mektubumuzu.
Gelecek yeni cevabı hep beraber beklerken işin diğer boyutundan bahsedeyim biraz. Vakit geçer.
İşin başında çok rahattım. Kullandığımız eczane yazılımı Web tabanlı. Sayın başbakanımızın, ulaştırma bakanlığı döneminde “bulut sistemi dedikleri bir şey var şimdi. Son zamanlarda…” diyerek anlattığı bulutta yedeklerimiz nasıl olsa var rahatlığıydı bu. Meğer son üç ayı yokmuş (?).
Milli türkücümüzün meşhur tekerlemesini bilirsiniz. Sevdiklerine takılırken söylediği kendine özgü şakası hani. “Allah senin cezanı verecek!”. Öyle de oldu zatım için. Sen misin bulut anlatan bakana gülen? Allah’ın sopası yok işte. Oh olsun bana!
Cevap gecikti ama başka işe de elim gitmiyor doğrusu. Akılım fikrim bu işte derken, akıl önde fikir arkada ikisi birden gelip, ampulü çaktırdılar beynimde.
- Son üç ayın nesi yokmuş?
- Veri. Verisi yokmuş.
- Veri dediğin ne ki? Sonuç olarak bi bilgi.
Oluum! Dedim kendi kendime. Kendine gel ne işine yarayacak son üç aylık bu bilgi? Ne faydasını gördün ki bu güne kadar sen bilginin? Bizim ülkede bırak son üç aylık bilgiyi, son 24 saatlik bilgi bile o kadar oynaktır ki, balık hafızamız yeter de artar bize.
Format attırdık ve krizi bitirdik.
***
İçine latife katarak anlattığım bu olayı 10 Ekim Salı günü akşamüzeri saatlerinde yaşadık.
Eczanemizde yaşadığımız bu olay birkaç şey öğretti bana. Eczanemizde beraber çalıştığımız ekip arkadaşlarım kriz yönetimini izlediler, yardımcı oldular ve çözüm üretebildiler. Hastalarımızı ilaçsız bırakmadık. Parafarmasötik müşterilerimize hizmetimizi aksatmadan sürdürebildik.
Hekırların işi de bizim mesleğimizdeki kadar zor anladığım kadarıyla. Onların da işleri kesat. Ki oltalarına takılan bizim gibi mikro işletmelerden bile medet umuyorlar.
***
Yazımın sonunda, üç sene önce kaybettiğimiz değerli meslektaşım Hadi Tomruk’u anarak başlamak istiyorum. Başımızdan geçen bu macerada sevgili Hadi’yi hatırlamamın sebebi de şudur: bilindiği gibi bilgisayar konusundaki bilgisi ve sevdasıyla, verdiği bilgisayar dersleriyle tanınırdı. Yukarıda anlattığım konu tam da onun işidir. Nurlar içinde olsun.
İnternet erişiminin kontrol altına alınmasını amaçlayan 5651 sayılı bir kanun varmış. Biraz araştırdım. İnternet üzerinden işlenen bilişim suçlarının önemli ölçüde önüne geçmek ve suç unsuru içeren herhangi bir olay sonrasında suçlu ya da sorumluların tespit edilerek suçsuzdan kolayca ayırılmasını sağlamayı hedefliyormuş. Ayrıca kullanıcıların internet üzerinden aldatılmalarını ve yasal içerikte olmayan kötü amaçlı içeriklerden korunması amaçlıyormuş. Kısa süre sonra bizlerin karşısına mecburiyet olarak çıkacakmış. Modem ile bilgisayar arasına koymak zorunda olacağımız bir cihaz vasıtası ile uğranılan saldırıyı yapana ulaşılabilecekmiş.
Ben bu kadarını yazmış olayım. Bu konuda daha geniş bilgisi olan bir okurumuzun bizleri aydınlatacağını umuyorum.
Ecz. Hüsnü KAYA
husnu.kaya@edak.org.tr
0 533 341 38 64