Ecz. Hüsnü KAYA
İçinde bulunduğun sorunları, o an çekilmiş fotoğrafa bakarak aşamazsın. Minicik, mini minnacık şeylerin toplamı olan büyük fotoğrafı görmek gerekir. O minik şeyler ne kadar doğru ise büyük fotoğraf da o kadar doğrudur. Eğer o minik şeyler yanlışsa… Hani dilimizde bir atasözü vardır: “iki yanlıştan bir doğru çıkmaz” diye onun gibidir gerisi.
Mesele; büyük fotoğrafa bakarak “görebilmek” ve buna uygun strateji geliştirmektir.
Aslında bu da yetmez. Çünkü yaşam dinamiktir. Büyük fotoğraf da an be an değişmektedir. Bu değişimi yakalayabilmek, okuyabilmek için insan ömrü azdır demeyelim ama yetmeyebilir.
***
Gelin işe tersinden girişip önce büyük fotoğrafta ne gördüğümüze bakıp bir kenara yazalım, sonrasında ise o miniklere hatta o miniklerden sadece bir tanesine bakalım.
Siz de kendinize bir büyük fotoğraf seçebilirsiniz ama benim tercih ettiğim fotoğraf şudur: içinde yaşadığımız toplum, ülkemiz. Bize, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanet kalan ve çocuklarımıza bırakacağımız ülkemiz. Korumakta aciz olduğumuz ülkemizin fotoğrafı. Ben bu büyük fotoğrafa baktığımda gördüğümü tek bir kelime ile ifade edeceğim: Kargaşa.
Büyük fotoğraf olan bu kargaşa karşısına geçerek, göz kapaklarımızı kısıp, fotoğrafın mini miniciklerine odaklanırsak;
Ayrı ayrı kendi içinde tutarlı gibi duran bu miniklerin tamamı bana göre sömürgecilere teslim olmuş bir toplumdur. Gözümüzden bunu kaçırdığımızda -ki, hep yaptığımız budur- başarabilme şansımız sıfırdır.
Bu büyük fotoğraf yüzyıllar içerisinde an be an, insan ömrünün fark edemeyeceği küçük dokunuşlarla oluşmuştur.
Meselâ bu miniklerin en önemli gördüğüm bir tanesini ele alalım: Dil.
Sömürgecilerin en büyük silâhıdır dil. Sömürmek istedikleri bazı ülkelere paldır küldür girerler ama bizim ülkemize girişleri daha ince hesaplarla olmuştur. Paldır küldür girmek istemişler ancak Atatürk “ya istiklâl ya ölüm” diyerek geri atmıştı emperyalistleri. Sabırla beklediler. Zamanı gelince Missouri Zırhlısı olup sempatikçe girdiler. İnsanlarımız, Boğaz’ın iki kenarına birikerek coşkuyla karşıladı. Bu zırhlıya gel diye işmar eden de vardı içimizde aslında. Geçelim bunu şimdilik.
Giriş o giriş. İlk yaptıkları işlerden birisidir ODTÜ’nin kurulmasına önayak olmaları. Ama ODTÜ’de sadece İngilizce konuşulacak. Bir tek Oktay Sinanoğlu karşı çıktı buna: “Türkçe giderse, Türkiye gider” dedi. Hiçbirimiz kulak vermedik buna. Hâlâ da aklımıza gelmiyor.
Feyza Hepçilingirler’in TÜRKÇE “OFF” 3 DİLİM DİLİM ANA DİLİM isimli kitabından birkaç örnek işte: cafe’s, birra manca, bayram kebap haus, gözlüx, doğu center, atacity, evlere chicken...
***
Bunun adı kültür emperyalizmidir. Ve sömürgeciler ülkemizde bunu başarmıştır. Ne yazık ki bu fotoğraf, bir tek kelime yanlışının bile peşine düşmesi gereken biz aydın geçinenlerin sayesindedir.
Netice olarak: seçim varmış, geçim yokmuş meselesi mini minilerdendir.
Ecz. Hüsnü Kaya
husnu.kaya@edak.org.tr
0533 341 38 64