Ecz.Can YETİŞEN

Sevgili yöneticilerimiz,

Sarı sendikacılık liberalizmin vazgeçilmezi midir?

Masa başı görüşmelerinizi izliyoruz.

Eğer cevabınız  yine evet çıkarsa…

Ne yapalım sizleri, ha ne yapalım bu sefer...

*

TEB, eczacı odalarından oluşan komisyona hazırlattığı  2008 protokol taslağını uyarılarımıza rağmen tartışmaya açmadı.

 

İstanbul eczacı odası başta olmak üzere  takip ettiğim kadarıyla diğer eczacı odaları da bu taslağı üyelerine sunup tartışmaya açmadı.

 

İstanbul eczacı odası TEB bünyesinde kurulan komisyona katılmadan önce, katılmaya devam ederken protokol hakkında üyelerine dönüp bir şey sormadı.

 

Katılımcılık ve ortak akıl diye seçim broşürüne yazmak kolay, ancak uygulama her zaman ki gibi koca bir sıfır.

 

ECZACININ SESİ  BUNLARI ÖNGÖRDÜ;

 

Eczacının sesi grubu olarak sorumluluğumuz gereği aylar önce daha 2007 yılında biz komisyonumuzu oluşturduk, taslağımızı ana hatlarıyla tespit ettik. Sonra  sizlere sunduk, açık zeminde tartıştık, tüm sorunlarımızla ilgili dosyamızı ortak akılla sonuçlandırıp İstanbul eczacı odasına, TEB heyetine, SGK’ya sunduk, Kamuoyuna yansıttık.

 

Daha ne yapmamızı bekliyorsanız gerçekten söyleyin, görevlendirin, yetki verin yapalım.

 

Sonuçta, Ankara’da  İstanbul’un  da bir üyeyle temsil edildiği TEB merkez heyeti SGK ile 2008 protokolü hakkında masa başında görüşme yapıyorlarmış haberi geldi aniden. Şimdiye kadar zaten hep böyle yaptılar. Yeni bir şey yok anlayacağınız.

 

Ne hakkında yani hangi koşullar hakkında görüşülüyor, kırmızı, pembe, sarı çizgilerimiz nedir biz eczacılar bilmiyoruz. Görüşmeler kapalı kapılar ardında yapılıyor. Ellerinde bir dosya var mı gerçekten onu da bilmiyoruz.

 

Ben bir eczacı olarak ne görüşülüyor sıcağı sıcağına bilmek istiyorum.

 

Kimse, sanki bizim lehimize ciddi bir kavga yapıyormuş havasında  hele durun bakalım, merak etmeyin biz işimizi biliriz diyemez.

 

Sonuçta ortaya çıkacak bir metine TEB başkanı imzayı basınca bu protokol birden ve aniden hepimizin olacak.

 

Bizleri birdenbire ilgilendirecek.

 

Peki, şimdiye kadar olduğu gibi ortaya yine bizleri sıkıntıya sokan bir protokol daha çıkarsa ne yapacağız. Ki taslak taslağından öyle olacağı anlaşılıyor.

 

TEİS’in aldığı mahkeme kararı bile gözardı edilmiş taslak taslağında, bugün örneklemeye hayır diyenler taslak taslağında örneklemeyi kabul etmişler. Kabil-i rücu hala var.Yargı kararı olmadan suçlu yerine konmak yine var. Yine TEŞHİS var, endikasyon uyumu var. Yine  SUT’un abukluklarından, reçete yazma kurallarından, hekimin raporundan  hekim ve devlet yani provizyon sistemi sorumlu değil, Yine iskonto var, SUT’ta Meslek hakkı istemi şartı yok, reçetelerin parasal üst limitli dağıtım istemi yok,yine her şey eczacının sırtında…

 

Sanki anlaşma yapılan SGK’nın ilaç Pazar payı %30’larda da, sözleşme yapmasak da olur diyebileceğiz.

 

SGK’nın Pazar payı %95

 

Biliyorsunuz değil mi?

 

*

 

TEB’İN GÖRÜŞMESİ TOPLU İŞ GÖRÜŞMESİDİR.

 

TEB  bizlerin sendikası gibi işlev görmektedir aslında. 25.000 üyeli bir sendika. Ama TEB heyeti gücünün ve konumunun farkında değil.

 

Bir sendika, üyeleriyle tartışmadan  kendi kendine  bir taslak hazırlayıp, hükümetle veya bürokratı ile görüşme masasına oturuyorsa, o sendika muhtemelen sarı sendikadır.

 

*

 

Üyenin bilmediği şartlar konusunda görüşme yapacaksın, sonra  zırt- pırt cep telefonlarına mesaj attırıp Ankara’da görüşme var, onların elini güçlendirelim destek olalım, yarın İstanbul SGK’ya gelin diyeceksin. Hem de 51 oda olarak diyeceksin bunları.

 

14 Mayıstan 2-3 gün önce birden kafamızda bir 14 voltluk ampul çaktı, hadi eylem yapalım ortalığı karartalım deyip gezi yürüyüşü kararı alıyorsun.

 

Destek oluyor, katılıyoruz.

 

SGK 2-3 yıl öncesini örnekleme ile inceleyeceğim diyor, hadi SGK’nın önüne gidelim diyorsun.

 

Eczacılar peki gelelim diyor.

 

Yahu, bir kere de bir şey olmadan sorunları ve çözümlerini ortak akılla sapta ve eylem programını, takvimini katılımcılıkla, ortak akılla  yap ve uygulamaya sonuç alınana kadar devam et.

 

Sanki göstermelik, danışıklı dövüşüklü yalancıktan oyun gibi gerilla savaşı yapıyoruz. Bir ortalığa çıkıyoruz, sonra yine cefa çekiyoruz, her gün eriyoruz, sonra yine bir ortalığa çıkıyoruz, sonra yine sesszilik. Artık sabredecek vakit kalmadı, bıçak kemiğe dayandı diyoruz, merak etmeyin mesaj yerine  ulaşır diyorsunuz.. Berbat bir protokol geliyor. Sonra ki sene yine aynı terane. Kimi kandırıyorsunuz.

 

Ankara’da ne görüşülüyor bilmiyoruz.

 

Bizlere kimse bir şey sormamış.

 

Sonra el güçlendirecek mişiz.

 

El güçlendirmeyi bilmesek bayağı kandıracaksınız da hani

 

Tamam eylemse eylem, yapalım da bu eylemin bir programı, takvimi, olmazsa olmazları nerede?

 

Ne kadar devam edeceğiz, nasıl devam edeceğiz, ne zaman duracağız, eylemi ne zaman bitireceğiz, kırmızı çizgilerimiz nedir, varsa bile bu çizgilerde  katılımcılıkla, ortak akılla tespit yok, kırmızı ne, pembe ne, sarı ne bilmiyoruz.

 

Bilen var mı?

 

SGK başkanının ve sevgili vekilimizin  bildiği kesin de.

 

Tabandaki eczacıdan, sıradan yöneticiden bilen var mı?

 

Yok.

 

Kim biliyor.

 

Kim dersiniz.

 

Yoksa, Liberal  REŞO  ağa mı?

 

Bilmem, siz ne dersiniz?

 

Saygılarımla.

 

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat