Ecz. Ali Fırat TARHAN
Bir o yana bir bu yana amaçsızca salınıp durmak, birilerinin size lütfettiği ölçüde yaşamak, uçsuz bucaksız deryanın ortasından getirilerek büyük bir akvaryumun içine hapsedilen dev bir balık olmak...
Protokol dediğiniz eczacılara ilaç fiyatı üzerinden hayatlarını kazanabilmek dışında herhangi bir imkan bırakmayan sistemce, eczacıların potansiyel hırsız olarak görülüp eczacılara orantısız ceza maddelerinin dayatıldığı, eczacı emeğinin hiçe sayılıp, eczacıların yıllık satış miktarları üzerinden sınıflara ayrıldığı, eczacılara reçete başı üç otuz kuruş ilave ücret sağlanabilmesi adına pazarlıkların yapıldığı, tüm eczacıları çepeçevre içine alan dev bir akvaryumdur.
Eczacıların gelir elde edebilirliği sadece ilaç fiyatı üzerinden eczacıların karlılık sağlayabilirliğinden çıkarılıp bunun yerine üç aşamalı bir hale getirilerek eczacıların gelirlerinin bir kısmını ilaç fiyatı üzerinden karlılık olarak elde edebilmeleri, bir kısmını sattıkları kutu başına sabit bir ücret olarak alabilmeleri, bir kısmını da karşıladıkları reçete sayısı üzerinden temin edebilmeleri şeklinde üç ana parçaya bölünmelidir, bu sayede ne ilgili protokollerdeki ceza maddelerine ne eczacıların yaptıkları ciro üzerinden SGK ya iskonto uygulamalarına ne de sıralı dağıtım sistemlerine gerek duyulacaktır. Ayrıca bu üç aşamalı sistem sürekli düşmekte olan ilaç fiyatlarına karşı da eczacıyı mali olarak koruyacaktır.
Eczacıyı koruma amaçlı bir toplu sözleşme metni olarak oluşturulan protokol bir süre sonra eczacılara dayatılan bir kölelik sözleşmesi haline dönüşmüştür. Eczacıların ihtiyacı olan iyi bir kölelik sözleşmesi değil, bu meslekten elde edilen katma değerin eczacılar arasında adilce bölüştürebilecek, eczacılık çalışma koşullarının SGK ile bir protokol yapılmasına ihtiyaç bırakılmayacak hale getirilebilecek düzenlemelerin hayata geçirilmesidir, protokolün en büyük sorunu artık kendisidir!
Asıl cevaplamamız gereken soru şudur, akvaryumun içine sıkıştırılan dev bir balık misali akvaryumu kuranların bizden vazgeçecekleri güne kadar çaresizlik içinde bekleyecek miyiz? Yoksa engin denizlere dönmek adına hep beraber büyük bir mücadeleyi mi girişeceğiz?