Uzm. Ecz. Harika ACARER
Dünya Tarihi defterine çok fazla sayıda salgın vakaları kaydedilmiştir. Veba, kolera ve birçok grip çeşidi gibi farklı farklı zamanlarda görülen bu hastalıklar, hem maddi hem manevi olarak küresel anlamda birçok zarar vermiştir. En son görülen Covid-19 adı verilen salgın ise bunlardan biridir.
Çin’de başlayarak tüm dünyaya yayılan Covid-19, ülkemizde 11 Mart 2020 tarihinden itibaren “pandemi” olarak ilan edilmiştir. Virüsün bulaşma hızı ve yarattığı ölüm riski göz önüne alındığında maske takılması zorunlu hale gelmiş ve sokağa çıkma yasakları başlamıştı. Ülke ekonomisini derinden etkileyen bu salgın ile birçok ticari faaliyet gösteren yerler kapatılmış ve işverenler ile çalışanlar işlerinden olmuştu. Sokağa çıkma yasakları sırasında sadece temel ihtiyaçların karşılanması için belirli saatlerde marketler ve sağlık hizmetinin kesintisiz yürütüldüğü hastaneler ve eczaneler açık kalmıştır.
Vaka sayılarındaki azalmalar sayesinde 2021 yılının üçüncü çeyreğine doğru ekonomik anlamda ülkece bir rahatlama beklentisi içerisine girdik. Sokağa çıkma yasakları kalktı, işyerleri açıldı, mal ve hizmet kapasitesi genişlemeye başladı, işsizlik sorunu ilerlemeyi durdurdu derken 2021 yılı sonunda başka bir ekonomik kriz ile sarsıldık. O zamandan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı diyebiliriz.
Neler yaşadık? Her gün değişen raf fiyatları, bir daha bulunamayacakmış gibi evlere stoklanan ürünler, stoklayıp satmıyor diye denetlenip kapatılan yerler… Her gün bir şekilde bir şeylere şaşırır olmuştuk. Bu hızı yakalayamayan, o günlerden beri hala çırpınan ilaç sektörümüz bugün bir çıkmaza dönüşmüş durumda.
2004 yılında belirlenen ilk ilaç avro kuru 2015 yılına kadar birbirini çok yakından takip etmiş, 2015 yılından sonra uçurumun kapısı aralanmaya başlamıştır. Asıl uçurum 2021 yılındaki bu ekonomik krizin baş gösterdiği zamanlarda oluşmuştur. 2015 yılında güncel avro kuru 2,95 TL iken ilaç avro kuru 2 tl olması aşırı bir durum yansıtmamış; fakat bugün güncel avro kuru 35 TL civarında dolaşırken ilaç avro kurunun 17,54 TL de kalması maalesef bizi birçok sorunla karşı karşıya getirmiştir.
2015 yılında 1000,54 TL olan asgari ücret bugün 17 kat artış göstererek 17.002 TL’ye ulaşmıştır. Güncel avro kuru ise neredeyse 12 kat artış göstermiş, fakat ilaç avro kuru sadece 8 kat artışla sınıfta kalmıştır.
Bu artışlar birbirine paralel olmadığında yaşadığımız problemler bugün işin içinden çıkılamaz hale ulaştı. Avro kurları arasındaki uçurum ilaçların ülkemize girişini engellemekte, birçok hayati önem taşıyan ilacın piyasada bulunamamasından kaynaklı ilaç yokları nedeniyle hastaların tedavileri yarıda kalmaktadır. Hatta birçok ilaç firması Türkiye’den ilaçlarını çekiyor, piyasada olan ilaçlardan da çıkan fiyat farkları hastaların ceplerini yakmaktadır. Artan maliyetler, çalışan maaşları, faturalar, ilaç arayışları derken bir de hastalarımıza bu ilaç yoklarını, fiyat farklarını anlat(ama)mak, insanlara yardımcı olamamak mesleğimiz adına bizi çok zorlamaktadır.
Görevimiz, insanların hastalıklarına şifa olmaya aracı olmaktır. Fakat şifa verecek ilaçların bulunamaması mesleğimizin icrası noktasında bizi kısıtlamaktadır. Bu durumunun ortadan kaldırılması ve çözüm yollarının bulunması elzemdir.
Milli birlik ve beraberliğimizin en üst seviyede yaşandığı Türkiye Yüzyılı içerisinde ilaç sanayi olarak da yerli ve milli üretim için ülkemizde birçok çalışma yapılabilir. Az sayıda kalan yerli ilaç firmalarımızın çoğu etken maddeyi üreterek ve/veya bu etken maddelere ulaşarak, ithal ilaçlara eşdeğer ilaçlar üretme noktasında desteklenmesi ilaç avro kuruna olan bağımlılığımızı bir nebze olsa azaltabilir.
Eğer bu iyileştirme gerçekleşirse, seferberlik adına doktorlarımızın yerli ilaçları reçete etmesi ve biz eczacıların da yerli ilaçların temini ve hastalara ulaştırılması konusunda elimizden geleni yapacağımıza eminim.