Ecz. Neşe Köysüren

‘İn Bruge’ filmi rüya gibi bir Avrupa kentinde geçmesine rağmen filmin kahramanları iki kiralık katildir. İrlandalı yönetmen Martin McDonagh, ahlak kavramını anlatmak için işleri insan öldürmek olan bu iki kişiyi seçmiştir. Filmde yer verdiği üç önemli tablo ile filmdeki tüm duygu ve olacak olayları ise bizlere önceden anlatır.  

Kahramanlarımız patronları tarafından gönderildikleri Bruge kentinde kendilerine verilecek yeni işi beklemektedir. İzleyiciler ise bu arada şehrin büyüleyici havasına; eski binaları, mimarisi ve tarihine kendisini kaptırır. İki farklı karakter Ray ve Ken gezdikleri bir müzede özellikle üç tablo ile ilgilenirler. Bunlardan ilki Jan Provoost'un iki kanatlı tablosu (Death and The Miser) Ölüm ve Cimri'dir.

Bu tablonun ana amacının “Memento Mori” yani ‘ölümlü olduğunu hatırla’ olduğu söylenir. Sen de ölecek ve Tanrı ile yüzleşeceksin der tablo. İkinci tablo Gerard David'in (Judgement of Cambyses) Cambyses'in Yargısı tablosudur. Tablo, Kral Cambyses’in bir yargıcın rüşvet aldığını duyduktan sonra, yargıcın derisini canlı canlı yüzdürmesini resmediyor.

Kahramanlarımızdan özellikle Colin Farrell’ın hayat verdiği Ray, geçmişi ile iç hesaplaşma yaşadığı, arafta kaldığı bir dönemdedir. Bu ahlak ve ölümü temsil eden tablolar onu çok rahatsız eder. Fakat üçüncü tablo ile o da çok ilgilenir. Bu tablo Hieronymus Bosch’un (The Last Judgement) Dünyevi Zevkler Bahçesi tablosudur. Üç parçalı olan bu tablo, Adem ve Havva’nın cennetten gönderilişinden başlayıp, devamında günahlarının yol açtığı şiddet ve kaosu anlatır. Yönetmen filmin sonlarında yarattığı kaos ile adeta Hieronymus Bosch tablosundan sahneler çekmiştir. Tablolarla haber verdiği duygu ve durumları izleyiciye yaşatarak filmi bitirir.

Filmin iki önemli oyuncusu Colin Farrell ve Brendan Gleeson’ın yanında bu üç tablo da aslında filmin ana kahramanlarıdır.  Bu filmde olduğu gibi pek çok filmde ünlü tablolar yönetmenlere ilham olmaktadır. Bir film sahnesinde yer alan bir tablo, fotoğraf veya sembol filmdeki olaylarla, duygularla karşılaşacağımız durumlarla ilgili bize ipuçları vermektedir. Yönetmenler kimi zaman tablolara fiziki olarak filmde yer verir kimi zamanda o tabloyu filminde bir sahne olarak canlandırır.

Örneğin Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in Melancholia filmi ile Ophelia tablosu birbiriyle epey benzerlik gösteriyor. İngiliz ressam John Everett Millais’in Ophelia tablosu, Shakespeare’in Hamlet oyunundaki Ophelia karakterini Danimarka’daki bir nehirde ölmeden önce şarkı söylediği anı tasvir ediyor. Resimdeki melankoli ve depresyonu filmde de iliklerimize kadar hissediyoruz.

       

2010 yapımı efsane yönetmen Martin Scorsese imzalı film Shutter Island – Zindan Adası filmindeki sarılma sahnesi Gustav Klimt’in The Kiss adlı tablosunu hatırlatıyor. Leonardo DiCaprio’nun Michelle Williams’a sarıldığı sahnede, kıyafetler ve yüzlerdeki melankoli tablonun ana unsurlarını içeriyor.

Peter Weir’ın yönettiği The Truman Show filminin son sahnesinde ünlü ressam René Magritte’in Architecture au clair de lune isimli tablosunu görebiliyoruz. Bu tablo ressamın diğer pek çok tablosunda olduğu gibi gerçekliği sorguluyor.  Filmde de, gerçekleri bize sunulduğu kadarı ile bildiğimiz fikrinden yola çıkarak gerçeğin sınırları ve sınırları zorlamak anlatılıyor.

  

Alexander Payne’in yönettiği 2002 yapımı Schmidt Hakkında filminin başrolünde Jack Nicholson emekliliğinin hemen ardından karısının da ani ölümü sonrası durgun, amaçsız bir hayatın içine düşen bir karakteri canlandırmaktadır. Filmdeki küvet sahnesinde ressam Jacques-Louis David‘in yakın dostu Jean-Paul Marat‘ın ölüm sahnesini betimlediği tablosunu görürüz.

Aşk Engel Tanımaz (Nothing Hill – 1999) filminde Hugh Grant'in canlandırdığı karakterin evinin duvarları tablolarla doludur. Bu tablolar karakterle ilgili bilgiler arınmaktadır. Marc Chagall’ın (La Mariée) Gelin isimli tablosu hakkında diğer başrol Julia Roberts ile sohbet ettikleri bir sahne vardır. Tablo kaybolan bir şeye duyulan özlemi tasvir etmektedir. Anna karakteri kendini tablodaki kadınla özdeşleştiririr ve filmde iki karakterin bir araya gelmeleri uzun sürecektir.

Daha pek çok filmde resim sanatına göndermeler bulabilirsiniz. Farklı sanat dalları bir araya geldiğinde oluşan etki katlanarak artıyor. Sanatın iç içe geçmesi, sanatseverler için güzel bir yolculuğu başlatıyor.

Sanatla kalabilmek dileğiyle…

Ecz. Neşe Köysüren

kutlunese@hotmail.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat