İnsanların varoluşundan beri beslenme, örtünme, korunma, hastalıkların tedavisi gibi temel ihtiyaçların giderilmesinde bitkiler kullanılmıştır. Temel ihtiyaçlar dışında ise içgüdüsel bir duygu olan süslenme de insanlığın vazgeçemediği bir başka konu olmuştur.
İnsanlar saçlarına,boyunlarına çiçekler takarak süslenmişler, güzel kokmak için bitki özleri kullanmışlar, ciltlerini güzelleştirmek için karışımlar hazırlamışlar, bitki boyalarını kullanarak kendilerini boyamışlardır.
Eski zamanlarda kadınlar atropa belladonna (bella donna=güzel kadın) yapraklarını sıkıp elde ettikleri suyu gözlerine damlatarak gözlerinin daha güzel görünmesini sağlamışlardır.
Mısırlılar süt kullanarak bitkisel ürünlerden pomatlar hazırlamış ve böylece daha hızlı sonuç almışlardır. (Efsanevi güzel Kleopatra’nın süt banyosu sırrını da açıklıyor)
Bilimdeki ilerlemeyle beraber kozmetoloji alanına da sentetik maddeler yavaş yavaş girmeye başlamıştır.
Ancak daha sonraki gözlemler ve yapılan deneyler bu sentetik maddelerin bitkisel ürünlerin yerini alamayacağını göstermiştir.
Son yıllarda meyve ve sebzelerin etli kısımlarını doğrudan uygulayarak yada bunlardan hazırlanan karışımları, suları kullanarak alınan muhteşem sonuçlar günümüzün fitokozmetiklerini doğurmuştur. Ancak bitkilerle hazırlanan bu ürünler yavaş etki gösterdiklerinden uzun süre kullanılmaları gerekir.
Bitkilerdeki etkili maddeler çeşitli özellikteki ciltlere uygulanabilir. Cildi temizler, uyarıcı etki yapar, kan dolaşımını hızlandırır, dokuları besler ve gençleştirir.
Ayrıca meyveler asit yapıda oldukları için sabunla sık yıkanmaktan dolayı alkali olan el ve yüz derisini normale döndürür.
Fitokozmetik olarak kullanılan bitkilerin de fitoterapide kullanılanlar gibi etken maddeleri vardır. Etkiyi gösterende bu maddelerdir. Müsilaj, saponozit, tanen, azulen, seskiterpen drogların etki gösteren maddeleridir. Fitokozmetiklerin büyük kısmı kokulu etken maddeler taşır. Bunlar terpenik yapıdadırlar ve genellikle bakteriyostatik, bakterisid etkilidirler.
Kayısı tohumu yağı fitokozmetikte sıkça kullanılan pahalı bir yağdır. Doymuş yağ asitleri oranı oldukça düşük olduğundan kolayca sürülür ve yumuşaklığını kaybetmez.Sürüldükten sonra ciltte kurur ve yağlı bir his bırakmaz. Başka yağlarla karışım oluşturmak açısından güçlük göstermez. Etken madde olarak yoğun miktarda E vitamini içerir. Bildiğimiz gibi E vitamini hücreleri korur, eritrositlerin ömrünü uzatır ve A vitamininden vücudun tamamıyla yararlanmasını sağlar.Kayısı tohumu yağı sanıldığının aksine kayısı kokmaz!
Evde de uygulanabilecek birkaç örnek verecek olursak:
Salatalık dilimlenerek oda sıcaklığında çiğ süt içinde birkaç saat bekletilir. Günde iki kez cilde uygulandığında yumuşak bir cilt elde edilir ve çizgiler kaybolur.
Elmayı şekersiz süt ile pişirilidikten sonra ezilip soğutulur.Elde edilen bu lapa yüze maske şeklinde uygulandığında çökmüş yorgun görüntüyü kaybeder. Travma kaynaklı ağrıları giderir.
Patates gözenekleri sıkılaştırır, kırışıklıkları düzeltir, yorgunluk-uykusuzluk-ağlama sebebiyle oluşan gözaltı torbalarını giderir.
Marul doğrandıktan sonra su ile kaynatılır. Yumuşayan bu lapa bir gazlı beze yayılarak güneşten yanmış ve kızarmış bölgelere koyulur. 10-15 dakika bekletilir. Sonra bu bölge marulun kaynatılmasından kalan su ile yıkanır. Bu maske kırmızı, tahriş olmuş göz kapaklarında da kullanılır.
(Prof.Dr.Nevin TANKER den alıntıdır)
HUZUR VE SEVGİYLE….
ECZ.FATMA SAYGILI
fatossaygili@hotmail.com