Bu yazının ana amacı, orta ve düşük cirolu eczanelerin gelirlerini kamu kaynaklarını mümkün olduğunca zorlamadan artırmanın yolları hakkında yeni öneriler sunmaktır.
Öncelikle incelemek istediğim konu eczacının kazancını nasıl sağladığı ve eczacılık alanında toplam gelirin nasıl dağıldığı ve nasıl dağılması gerektiğidir. Öncelikle temel kavramları açıklama gereği duyuyorum.
Eczacı gelirini iki şekilde elde eder:
1) Sermaye Kazancı
2) Emek Kazancı.
Eczacının eczanesinde tuttuğu ilaç ve ilaç dışı ürünlerin toplam değeri ile eczanenin içine yapılan yatırımlar eczacının sermayesidir. Eczacının eczanesinde bedenen çalışarak, hastalarıyla ilgilenerek ürettiği değer ise eczacının emeğinin sonucu elde edilen kazançtır. Eczacılık sermaye üzerinden de emek üzerinden de kazanç elde edilen karma kazançlı bir meslektir. Eczacılık mesleğinde EMEK gelirlerinin öne çıkıp sermaye gelirlerinin azalması mesleğe değer katar, aksi durumda yani SERMAYE geliri öne çıkarsa eczacının eczanedeki fonksiyonu azalır ve sonuçta eczacılık mesleğine ihtiyaç duyulmayacak bir noktaya gelinebilir. Sözgelimi 10.000 TL lik bir ilacın depodan getirilip hastaya teslim edilmesi hemen hemen saf bir sermaye kazancı olup eczacı bu durumda mesleki bilgisini ve emeğini minimum şekilde kullanmaktadır. Eczacının bilgisini kullanarak herhangi bir hastasına sigara bırakma preparatı satması ya da inhaler formunda kullanılan bir preparatın kullanılış şeklini göstermesi ya da hastanın soğuk algınlığıyla ilgili ilaçlarını tarif ederek karşıladığı reçeteler, sermayesi ile emeğinin bileşkesi olduğu ve çoğu zaman da eczacı emeğinin öne çıktığı durumlardır. Eczacı emeğinin en üst noktaya çıktığı kazanç şekli hazırlamış olduğu majistral preparatlardır.
Pek tabiidir ki, eczacının kimi zaman emeğinden kimi zaman sermayesinden kazanç sağlaması normaldir. Ancak bu yazıda anlatmak istediğimiz temel sorun, sermayeden elde edilen kazancın her geçen yükselirken emek kazancının düşüşe geçmesidir. Bu durum ise eczacılar arası gelir eşitsizliğini arttırmakta, hatta eczacılar arası mevcut gelir dengesizliğini tekrardan daha da adaletsiz olarak şekillendirmektedir. Bir örnek vermek gerekirse bir aile hekimiyle, iyi yetişmiş bir kalp cerrahı arasında gelir farklılığı olması aralarındaki verimlilik farkları ve ürettikleri katma değerin çok farklı olması nedeniyle normal karşılanabilir, ancak ürettikleri katma değer ve verimlilik seviyeleri birbirinden çok farklı olmayan eczacılar arasında önemli miktarlarda gelir uçurumu olmamalıdır. Gelir uçurumunu oluşturan etmen daha verimli bir üretimde bulunmak değil de devletin ilaç fiyat politikasıysa bu asla kabul edilemez. Meslekteki işsizlik sorununu güya çözmek için, az emekle çok gelir sağlayan meslektaşlarının yanına diğer meslektaşlarını ikincilleştirerek yerleştirme düşüncesi ancak ve ancak eczacı emeğini SERMAYE’ye boğdurma girişimi olarak nitelendirebilir. Tüm meslektaşlarını BİRİNCİLLEŞTİRMEK yerine kimilerini İKİNCİLLEŞTİRMEK politikası eczacılık mesleğine bir çıkış yolu oluşturmaktan oldukça uzaktır. Bu bağlamda ikincil eczacı uygulaması , gizli mahfillerde planlanan zincir eczaneler ve eczacıların işçileştirilmesi projelerinin demo’su veya fragmanı olmaktan öteye gitmemektedir.
Mevcut eczacılık kanunuyla yeni mezun eczacılar eczane açtırılmayacak konuma düşürülmüştür . Ancak bir diğer önemli husus ise, taşınma hakkını kaybetmiş binlerce eczacının bulundukları yerde iflasa terkedilmesidir.
Peki yazının başından beri şikayet ediyorsun, çözüm önerilerin nedir diye sorarsanız, önce ilaç sektöründeki mevcut durumu ve Türkiye ekonomisinin hangi şartlarda bulunduğunu, ardından da eczacının nasıl farklı şekillerde gelir elde edip edemeyeceğini sorgulamamız gerekir.
Tüm dünyada ilaç sektörünün yüksek miktarda kârlar açıklaması, geri ödeme kurumlarını finanse eden hükümetleri rahatsız etmektedir. Avrupa ülkeleri yüksek kamu borcundan dolayı ilaç fiyatlarını geri çekmek için çabaladıkça bu durum zincirleme bir biçimde ülkemizin de içinde bulunduğu ülkeleri de etkilemektedir. Türkiye ekonomisi şu anda 2004-2012 yıllarındaki yüksek büyüme oranına sahip olmadığından ülkemizin gelirleri eski hızıyla artmamakta olup, giderlerin artışının durdurulmasında da zorlanılmaktadır. Bu durumda hükümetin ilaç fiyatları üzerindeki baskısının süreceği görülmektedir. Sormamız gereken soru şudur : "Nasıl olabilir de eczacının gelirlerini ilaç fiyatlarından kısmen bağımsız hale getirirken eczacılar arası geliri de adaletli bir biçimde dağıtabiliriz?"
Kimi meslektaşlarımızın ve Türk Eczacıları Birliği’nin önerdiğinin aksine, sadece hizmet üzerinden eczacılara bir gelir temini, bilgi temini üzerinden bir meslek hakkı alınması gerçekçi bir bakış açısı değildir. Soyut bir hizmetin eczaneler gibi somut bir şekilde hizmet üretilen merkezlerden devletçe satın alınması mevcut ekonomik sistem içinde gerçekçi değildir. Açık bir ifadeyle, eczanede sırf ilaç kullanımı tarif etme karşılığında veya tansiyon, boy, kilo ölçümü, sigara bıraktırma danışmanlığı vb işlemlerden bir gelir beklemek gerçekçi değildir.
Meslektaşlarımız ve Meslek Birliğimizce arzulanan ve Avrupa’nın kimi ülkelerinde uygulanan eczacıya gelir temini şekli ise eczacılara hastaya temin ettikleri kutu başına ücret verilmesidir. Fakat ilaç kutuları homojenlik içermez. Örneğin paranteral bir ürün tek günlük olabilirken, 50 adet tablet içeren oral yoldan alınan bir preparatın tüketilme süresi 25-50 günü bulabilir. Yine topikal olarak kullanılan yarı katı bir krem preparat ile günde 4 adet kullanılabilen enteral bir preparata geri ödeme kurumunun aynı miktarda ücret ödemesi beklenemez. Ülkemizde kutu sayısı bazında satılan ilaç miktarının sürekli artması da SGK’ nun bu uygulamaya sıcak bakamamasının nedenlerinden biridir. Ayrıca çok kutu satan daha çok gelir sağlayacağından yazının başında ele aldığımız eczacılar arası gelir adaletini bozucu bir etki yaratacaktır. Bu ise idealize ettiğimiz Meslek Hakkı’ndan tüm meslektaşlarımızın mümkün olunduğunca eşit faydalanılabilmesi ilkesine aykırıdır.
Mesleğin hakkından tüm meslektaşlarımızın adil biçimde yaralanabileceği bizi sermayeye teslim olmaktan kurtarabilecek bir sisteme nasıl geçebileceğimize yazımın ikincisinde değineceğim..