Forumlarda izliyorum, zaman zaman “eczacılığı kurtarmak” için reçeteler sunuluyor.
Acaba eczacılığın kurtarılmaya ihtiyacı var mı?
Eczacılık iş değil meslektir. Ve meslekler de zamanı gelince evrim geçirirler. Bu evrim geçirme sosyal yaşamdaki değişiklikler, bilim ve teknolojilerdeki yenilikler vasıtası ile olur.
Sosyal değişim anlamında; insanlar daha uzun ve kaliteli yaşamanın mümkün olduğunu, antiaging diye tabir edilen sağlıklı yaşlanmayı yavaş yavaş öğreniyorlar.
Bilim ve teknolojideki yeniliklerin ivmesi arttı. Gen haritalarının çıkarıldığı günümüzde, konvensiyonel ilaçlar yerini kişiye özel genetik ilaçlara bırakacaklar. Bu gelişmeler çok da uzakta görünmüyor. Yani eczacılık mesleği majistralden müstahzara evrildiği gibi zamanı gelince yeni bir evrim süreci içerisine girecektir. Şimdilik eczacılık mesleğinin çektiği sıkıntı, vahşi kapitalizmin önümüze serdiği durum ile ilgilidir.
Forumlarda okuduğumdan kastedilen “eczacılığı kurtarmak” bu değildir sanırım. Kastedilen -tabirimi hoş görün ama- “eczaneciliği” kurtarmaktır.
Ne yazık ki eczanecilik, meslek olmaktan çıkarak “iş” halini almıştır. Bunda en büyük etken serbest eczacının eczanesine vakit ayırmaması artık ilaçtan ekonomik fayda temin edememesidir ve eczacının evine ekmek götürme sorununu beraberinde getirmektedir.
İlaçtan ekonomik fayda sağlayamama diğer ülkelerde de aynı şekildedir. Bunun sebeplerini tüm meslektaşlarım gayet yakından bilmektedir. Ve bu konuda eczacı lehine bir düzelme beklemek ise hayaldir. Hatta daha da geriye adım atılacaktır.
Gelişmiş ülkelerde piyasadaki ilaçların sadece %43’ü sosyal güvenlik kurumlarınca ödenmektedir. Biz de ise bu oran %73’tür. Ülkemizde OTC ile ilgili mevzuat henüz yoktur. Bu yakında gündeme geldiğinde kesinlikle karşı çıktığımız ilaçta reklamın olmamasını savunuyor olacağız, ancak bu konuda şansımızın çok fazla olduğunu da düşünmüyorum.
Eczanecilik günümüzde sıkıntı içerisindedir. Sıkıntının kaynağı olarak ilaç fiyatlarının düşmesi, KKİ’nin yükselmesi, MF maskaralığı gibi konular konuşulsa da bence asıl sıkıntı eczacının eczanesinde bulunma durumlarıdır.
Aşağıdaki tablo geçen sene 2807 eczanede yapılan sorgulamadan çıkan sonuçlardır.
|
Hiç bulunmaz |
Ara sıra bulunur |
Çoğu zaman eczanededir |
Her zaman eczanededir |
TOPLAM |
Genel Toplam |
89 |
518 |
1202 |
998 |
2807 |
Genel Toplam |
3.17% |
18.45% |
42.82% |
35.55% |
100.00% |
Göründüğü gibi her zaman eczanesinde bulunan eczacı sayısı %35.55 gibi az bir sayıdadır.
Yani eczacı önce kendi eczanesine sahip çıkmıyor, sonra da sorunlarına.
Eczacılık mesleğinin evrim geçirebileceğini ifade etmiştik. Eczanecilik ise evrim değil değişim geçirmektedir. Bu değişim sancılı geçmektedir.
Eczacı sağlık elemanıdır. Sağlık ile ilgili her şeye sahip çıkmalıdır.
Yandaki fotoğraf geçen sene Roma’da çekilmiştir.
Dikkatli bakılırsa “Apotheka” yazısı arka planda “Parafarmacia” yazısı ön plandadır. Üstelik iki tane olarak…
Bu eczacı parafarmasinin önemini çok iyi kavramış. Ekmeğini buradan çıkarmaya başlamış. Avrupa’da, özellikle Fransa’da bunun çok başka örnekleri bulunmaktadır.
Parafarmasötikler= eczanede bulundurulabilecek, SGK’nın ödemediği tüm ürünlerdir.
Eczaneciliği kurtarmanın yolu parafarmasötiklere sahip çıkmaktan geçer.
Süpermarketler, hipermarketler ülkemize geldiğinde kendi ürünlerimize sahip çıkmadık. Ucuz fiyat ile girdiler, buna karşı çıkmamız olanaksızdı, cevabımız da olamadı ve biz de kolayı seçerek bu ürünlerimizi onlara bıraktık.
Şampuan, saç kremi, saç boyası, güneş yağı, el kremi, yüz kremi ve diğer birçok ürün eczaneden alınırdı. Şimdi bize fare zehiri kaldı.
Merak edip inceleyin bizim olan birçok ürünü bizden pahalı satıyorlar. Ve biz hala bunun farkında değiliz. Ki farkında olsak da pek bir şey değişmeyecek çünkü halkın satın alma biçimi değişti. Ve “Eczane pahalı” imajı yerleşti bile.
Ancak bunu tersine döndürmek, tam anlamı ile döndüremesek bile parafarmasötiklere önem vererek eczaneciliği ayakta tutmak mümkündür.
Bunun için;
Alan yönetimi, kategori yönetimi ve merchandasing (tanzim –teşhir) bilmek gerekir.
Bu üç unsur günümüzde artık bilim konusu haline gelmiştir. Ve bir eczacı bilime sarılmak durumundadır.
Şunu da bilmek gerekir ki; parafarmasi çalışmak, planlama, ölçme/değerlendirme, uygulama, fiyat takibi, sürekli eczanede bulunmak, eczane içerisini sürekli gözleyip izlemek vs kısaca, emek ister. Alan yönetimi, kategori yönetimi ve merhandasingi bilim ışığında uygulayan eczacı bunun ekonomik olan karşılığını alır.
Bu uygulamada; plansız alışveriş, çapraz satış, kofre, bundle, banko üzeri ürün sergileme, doğru etiketleme, gereğinde ürün yanında bilgi kartı bulundurma, parafarmasötiklerde fiyatlandırma politikası, satış artırıcı destekleme malzemeleri kullanmak çok önemlidir.
Eczacılık mesleğini kurtarmak için eczacılık fakültelerimiz yeni fikir, T.E.B. ve T.E.K.B. meslek politikaları üretirken diğer taraftan eczacı da eczanesini ayakta tutabilmek üzere parafarmasiye yönelmek durumundadır.
Ancak burada ince çizgi vardır. parafarmasötikleri çalışırken tüccarlaşmamak.
Özünde bizler eczacılık mesleğinin mensuplarıyız. Tıbbın ilk kuralı olan “önce zarar verme” ilkesine sıkı sıkıya sarılmamız gerekir. Eczacı kimliğimiz ile raftan ilaç alıp verme dönemi bitmiş, kişiye özel hizmet ve bilgi satma dönemi başlamıştır.
Eczanede sürekli bulunup, hasta veya müşteriyi bilgilendirerek yapılacak eczacılık güven yaratır. Bu güven parafarmasötiklerde de gösterilirse kazanan eczacı olur.
Hipermarketler ile fiyatta rekabet edebilme şansımız yoktur. Ancak onlarda olmayan; kişiye özel ilgi, açıklama yapıp bilgi verme bizde vardır.
Eczacılık mesleği son insana kadar olacaktır. Sorun bu mesleğin nasıl ve kimler tarafından yapılacağındadır. Serbest piyasa ekonomisi denilen acımasız, öğütücü sistem mesleği elimizden almaya çalışmaktadır.
Bize düşen görev de mesleği serbest piyasa ekonomisine kaptırmamaktır.
Bunun için de önce eczanemizin başında temiz, beyaz bir önlük ile tüm gün bulunmalı ve hastalarımıza bilgi ve güven vermeliyiz.
EDAK Kurucu Üyesi
EDAK denetleme Kurulu Üyesi