Ecz. Rıfat GÜNEY
Bu yazı gecikmiş bir yazı, bu yazıyı yazmak için haftalardır kıvranıyorum, gel gör ki bir türlü elim varmadı.
Kıvranmam, bizim İst-Koop’da olup bitenler; bunlar yenilir yutulur cinsten değil.
İst- Koop çalışanlarının sendikalaşma girişimleri, Koop Yönetimi tarafından engelleniyor.
Bu engelleme tıpkı 18.yy kapitalizminin usulleri ile yürütülüyor; işten çıkarma, düşük ücret, baskı, tehdit …
Bunu yapanlar kendilerine ‘Çağdaş Eczacılar’ diyorlar ve ne yazık bunlar bizim eski arkadaşlarımız, yazıya elimizin varmaması bundan.
Kooperatif sözcüğünün karşılığında TDK sözlüğünde; ortak ihtiyaçları karşılamak için kurulan, kar amacı olmayan ortaklık, diye yazıyor.
Co- Operatif ise ortak bir bastırma eylemini mi işaret ediyor?
Bu Yönetimin çalışan işçiler üzerindeki baskı, tehdit ve şantajı hangi tanıma uygun düşüyor?
***
Beni bu yazıyı yazmaya zorlayan ise bir gazete haberi oldu. 8 Mart 2013 tarihli Sözcü gazetesinde çıkan bir küçük haber: Emekli Albay Erdal Sarızeybek’in eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a Balyoz yada Ergenekon Davası ile ilgili olarak, haberde hangisi olduğu anlaşılamıyor ‘siz konuşsanız yer yerinden oynar Komutanım’ dediğini ve Emekli Paşanın ise ‘konuşanların halini görüyorsunuz’ diye yanıtladığını ve sonra da ‘susmak asalettendir’ vecizesini eklediğini … yazıyor.
Yine bir gazete haberi, bu defa 12 Şubat 2013 Aydınlık Gazetesinde:
‘İst– Koop işçileri 3 saat işi bıraktı‘ başlığı ile veriliyor ve devamla ‘İst–Koop işçilerinin bir yıldır sendikalaşma mücadelesi verdiklerini, Sendikanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan aldığı ‘çoğunluk‘ belgesine İst- Koop Yönetiminin itiraz ettikleri yazılıyor.
Çoğunluk belgesi o iş yerinde çalışanların çoğunluğunun sendikalı olma isteğini ifade ediyor, ancak İst- Koop Yönetimi çalışan işçisinin sendikalı olmasını istemiyor ve imzalar sahte diye mahkemeye başvuruyor.
Haberin devamında ‘… Koop Yönetiminin son haftalarda işçiler üzerindeki baskıyı arttırdığı, ….Koop çalışanları sendika üyelerini baskı, tehdit ve şantajla sendikadan istifa etmeye zorladıklarını, istifa etmeyenlerin de işten atılmayla tehdit edildiğini, …bunun bir örneğinin Kastamonu Şubesinde yaşandığını, … Koop çalışanlarını şube müdürü tarafından zorla sendikadan istifa ettirildiğini, işçilerin Notere gönderilerek bizzat şube müdürü nezaretinde istifa işleminin yapıldığını, … geçtiğimiz hafta 3 sendikalı işçinin işten atıldığını… ‘ yazıyor.
Kendilerine sol diyen adamlar çalışan işçilerin sendikalaşma isteklerini engelliyorlar, onları tehdit ediyorlar, baskı uyguluyorlar ve direnen işçileri işten atıyorlar.
Bütün bu yapılanlar neye işaret ediyor ve ne ifade ediyor ?
***
İşçi sınıfının dünya ölçüsünde sendikal mücadele geçmişi XVIII. yy’a dayanıyor ve bu mücadele tarih içinde giderek vahşileşen kapitalizme ve sermaye sınıfına karşı günümüze kadar sürüyor.
Bu mücadelenin içinde; günde 16 saat ve daha fazlası çalıştırma, kadın ve çocuk işçilerin çok düşük ücretle çalıştırılması, çalışma şartlarının güvensizliği ve sefaleti, korkunç bir emek sömürüsü ve akıtılan işçi kanı var.
Ülkemizdeki sendikal örgütlenme tarihi ise batıdakine göre ancak yüzyıl filan sonra başlayabiliyor çünkü bizde o tarihte işçi sınıfı yok.
İşçi sınıfının ülkemizdeki sendikal mücadele süreci de batıdan farklı değil.
Yine aynı sömürü, baskı, tehdit, kan ve vahşet.
12 Mart 1971, 1 Mayıs 1977, 12 eylül 1980 tarihlerini ve bu tarihlerde ve sonrasında işçi sınıfının ve işçi örgütlerinin başlarına gelenleri bir düşünün.
***
Yeniden gelelim bizimkilere, bizim Koop Yöneticilerine.
Adamlar çalışan işçilerin sendikalaşmasını istemiyorlar, onlara attıkları imzaları inkar etmeleri için baskı yapıyorlar, tehdit ediyorlar, işten adam atıyorlar, şantaj yapıyorlar ve ilah….
Ülkemizde her türden adam var.
Emekli Paşa Aytaç Yalman ne demiş ?
‘Susmak asalettendir’
Değerli bir söz, vecize adeta.
***
Toplum olarak toptan akıl tutulmasına uğradık biz, her toplumsal alanda bu tutulmayı yaşıyoruz.
Siyasal alandan başlayın; sağlıktan, eğitimden, güvenlikten, basın-yayından geçin ve en önemlisi hukuk alanına kadar gelin; şiddet, baskı ve tehdit egemendir artık.
Silivri yargılamalarını düşünelim; Dünya hukuk tarihine geçecek ve herhalde hayırla anılmayacak bir yargılamalar zinciri.
Bizim eski arkadaşlarımızdan biri eski Oda Başkanımız Ecz. Erkan Önsel’de Silivri zulümhanesinde – deyim bize ait değil, Mustafa Balbay’ındır- yatıyor.
Sadece o mu?
Eski ve yeni Ordu Komutanları, Genel Kurmay Başkanları, askerler, Bilim Adamları ve ilah…
Hepsini saymaya kalksak bu yazı sınırlarını aşar.
Bu zulüme; sonu ölümlerle biten ve bitecek olan sonu açık tutukluluklara, baskı ve tehditlere karşı, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın dediği gibi ‘asaletimiz’ gereği susacak mıyız?
Bu sorunun cevabını da siz verin.
Dip Not: Bu haber gecikmiş değil, taze. ’Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği’ 24 Mart’da Ankara’da "Cumhuriyet Devrimine Yönelik Tehditler, Öcalan açılımı ve yeni anayasa" konusunda bir toplantı düzenliyor.
Bizim yeni Oda Başkanının katılımcılar ve konuşmacılar listesinde adı geçti, liste Aydınlık Gazetesinde yayınlandı.
Sonra ne olduysa! Bizim yeni Başkan toplantıya katılmaktan vazgeçmiş, adını da listeden sildirmiş.