Ecz. Rıfat GÜNEY                      08.08.2013

 

Eczacı Odamızın web sayfasında meslektaşlarımıza bir duyuru yayınlanıyor tarih 02.08.2013 saat 15.08 başlık: Odamız eski başkanı Ecz. Erkan Önsel’in 5 Ağustos’ta yanındayız, otobüs hareket 7.30 Oda merkezi, 8.00 İncirli Ömür önü. Dönüş: 12.00. Hazırlık tamam.

O da ne! Aynı sayfa bir duyuru daha: Tarih 3 Ağustos 2013 saat 11.23. Daha 24 saat bile geçmemiş. Mahkemenin izleyici almama kararı nedeniyle;

İkinci Silivri seyahati İPTAL.

***

Bu arkadaşların bir de nakıs teşebbüs 1. Silivri seyahatleri var. Bu seyahat ile ilgili olarak yine o tarihlerde ve yine ‘Eczacının Sesi’ ne ‘Silivri’ye Seyahat’ başlığı ile şöyle yazmışım:

Silivri’ye Seyahat

İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu bir ‘zorunlu açıklama’ yapmış; ‘Eczacının Sesi’ ile birlikte Eczacı Erkan Önsel’in yargılanma süresinin bir an önce sona ermesini talep etmek için 13 Aralık 2012 günü Silivri’ye otobüs kaldıracaklarını söylemişler.

Meslektaşlarını bu zor gününde yalnız bırakmamak için destek istiyorlar.

Ancak yanlış anlaşılmışlar, hiç hak etmedikleri eleştiriler ve suçlamalarla karşı karşıya kalmışlar.

Bu gerçeği yansıtmayan, art niyetli suçlamaları şiddetle reddediyorlar.

Bu art niyetli suçlamalar ‘bazı siyasi parti, dernek ve sivil toplum kuruluşlarının, yaptıkları çağrılar örnek gösterilerek yapılmış, bizim ‘hiçbir siyasi parti ve kuruluşlarla organik bağımız bugüne kadar olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır’ diyorlar.

Bunlar sadece ‘ …  ülkemizin ve mesleğimizin aydınlık geleceği için mücadelelerini sürdürmeye devam’ edeceklermiş.

Ve son olarak ‘ … Eczacı Erkan Önsel’in 13 Aralık 2012 tarihinde yapılacak olan bu önemli duruşmasına katılarak arkadaşımızın yanında olacağız’ diyorlar.

Zorunlu açıklama kısaca bu.

Ha bir de ‘öğlen geri dönülecektir’ i eklemişler.

Bu açıklama üzerine, 13 Aralık Silivri duruşmasına bir önceki günden giden ve hatta duruşma salonuna girmeyi bile başaran Y.Kemal Kaya İstanbul Eczacı Odası’nın Forum sayfasına bir yazı yazmış; yahu muhteremler Silivri otobüsüne Yönetim Kurulundan kimse binmemiş, Silivri’de de sizi gören yok, bu nasıl arkadaş yanında durmak diye soruyor.

Eh bana da farz oldu, şu Silivri seyahati konusunda ben de bir iki şey söyleyeyim dedim.

Önce şu;

‘arkadaşımızın yanında olacağız’ sözü.

Yahu bu nasıl arkadaş yanında olmak, destek otobüsünü daha çok Eczacının Sesi doldurmuş, sizden kimse yok.

Silivri’de vardınız diyelim, kalabalığa karıştınız, o kalabalıkta nasıl bir destek gösterisinde bulundunuz da, kalabalık, ha bunlar arkadaşlarını desteklemeye gelmişler dedi.

Kalabalığı bırak, desteklemeye gittiğiniz meslektaşınız bu desteğinizi fark etti mi?

Kimse sizin farkınızda değil.

İnsan bir pankart filan açar, biz meslektaşımızı destekliyoruz diye.

O da yok.

 

Nazım Hikmet’in bir şiiri var;

‘Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,

Ne sen benim farkımdasın,

Ne de polis farkında ‘ diye devam eder.

Siz ceviz ağacı filan değilsiniz tabi ama farkındalık üzerine çeşni olsun diye koydum.

Bir de ‘öğlen geri dönülecektir’ bildiriminiz var.

Yahu siz daha gitmeden dönmeyi düşünmüşsünüz ki, o saatte daha asıl duruşma bile başlamamış.

Sizin bu destek seyahatiniz, dünya destek seyahatler tarihine -varsa öyle bir tarih- geçer.

Desteklenen dahil, kimsenin farkına varmadığı destek seyahati olarak.

Yoksa da Guinness  kitabı sağlam.

Sonra şu;

‘hiçbir siyasi parti ve kuruluşla organik bağınız’ asla olmamış, olmayacak sözü.

Belli korkuyorsunuz Ergenekoncu derler filan sonra aman… Bulaşmak istemiyorsunuz.

Kokmaz, bulaşmaz yolunda halkımızın bir sözü var, biliniyor. Ne anlama geldiği de…

Sondan bir önce; ‘Ülkemizin ve mesleğimizin aydınlık geleceği için mücadelelerini sürdürmeye devam…’ edeceklermiş.

Ülkemizin ve mesleğimizin aydınlık geleceği!…

Ve son olarak:

Ülkemizin ve mesleğimizin aydınlık geleceği nerede?

‘…kusursuz işleyen bir demokrasi…’ de, bildirilerinde böyle yazıyor.

Eski Yunanda da demokrasi var deniyor. Ama Eski Yunanda kölelik de var, köle demokrasisi.

Yenilerde bizde tramvaya benzetenler oldu, biniyorsun demokrasi var, iniyorsun yok.

Yine yenilerde ‘ileri demokrasi’ lafı moda oldu.

Sizinki hangisi?

Tramvay demokrasisi mi, ileri olanı mı?

Aranızda çağdaş demokrasiden söz eden yok.

Çağdaşlık kavramını da pek kullanmıyorsunuz artık.

 

Söz buraya gelmişken soralım bakalım.

Bir zamanlar bizim bir Çağdaş Eczacılar Derneğimiz vardı, memleketin ilerici Eczacılarını uzun ve yorucu emeklerin sonucu bir araya toplamaya çalışmıştık.

İzmir ve Bursa Şubelerini de açarak Genel Merkez örgütlenmesini tamamladıydık.

Yasal olarak şube ve genel merkez yönetimlerini seçmiş, genel kurullarını yapmıştık, deyim yerinde ise tıkır tıkır çalışıyordu.

Ve bu dernek, tutucu meslek örgütlenmelerinin karşısında devrimci bir meslek örgütlenmesini temsil ediyordu.

Ne oldu ÇED, onu da mı batırdınız?

Ve siz hala ‘Çağdaş Eczacılar Grubu‘ adını mı kullanıyorsunuz?

 

Rıfat Güney                                                                            26.12.2012,İstanbul

Bizim Odanın ‘1. Silivri Eczacı Erkan Önsel’e’ destek seyahatinin hikayesi bu.

**

Şimdi dönelim yeniden 2. Silivri Erkan Önsel’e destek seyahatine: web sayfalarında ‘Odamız eski Başkanı Ecz. Erkan Önsel’in 5 Ağustos’ta yanındayız’ yollu yazıyorlar tarih 02.08.2013 saat 15.08.

Bu yandaşlık mahkeme kararına çarpıyor. Silivri mahkemesi son duruşmaya kimseyi sokmayacağının kararını alıyor.

Bizimkilere sopanın ucunu göstermek yetiyor, tarih 03.08.2013 saat 11.23. Topaç hızıyla dönüyorlar. Destek seyahati İPTAL.

5 Ağustos 2013. Dünya siyasi davalar tarihinin en büyük skandal davalarından biri Ergenekon. Kararlar açıklanıyor: Bizim eski Başkan ve İşçi Partisi MKK Üyesi Eczacı Erkan Önsel’e kesilen ceza 9 yıl.

**

Eczacı odamızın Çağdaş yönetiminin örnek çağdaş davranışları saymakla bitmez.  Biz birkaç örnek vermekle yetinelim.

Cumhuriyet tarihimizin en büyük halk hareketi hangisidir diye sorulsa, ne yanıt verirsiniz? Hiç kuşkusuz GEZİ DİRENİŞİ. Yalnız ülkede değil, dünyanın birçok ülkesinin kent meydanlarında ‘Her yer Taksim her yer Direniş’ sloganları atılıyor. Belki de Dünya için yeni bir 1968 rüzgarı…

Ve bu hareket belki de dünyada ilk defa müthiş bir mizah ile direndi. Kendi mizahını ve magazinini yarattı.

Bizim Oda Başkanımız da bir ara Gezi kalabalığının arasında görülmüş, görülmüş dedi isem lafın gelişi, görünmesi ile kaybolması bir olmuş, görenler öyle söylüyorlar. Görenlerin görmesi önemli değil, ya Başbakanımız görse idi; maazallah!

**

Bu Çağdaş arkadaşlar  AKP ile iyi geçinmek istiyorlar, İstanbul’da bir ilçenin AKP’li Belediye Başkanı olan bir meslektaşımızdan yardım istemişler, bakın bu yardım talebinin meslektaşlarına 23 Mayıs 2013 Perşembe tarihli duyurusu şöyle, altında İst. Ecz. Odası Y.K. imzası var: ‘ …Sayın Atilla Aydıner tarafından geleneksel hale getirilmiş olan yemekli toplantıda elden ilaç satışlarımızın engellenme kararını Sayın Aydıner’e ileterek kendilerinden ekonomik kriz içerisinde yaşayan ve son uygulama ile iflası kaçınılmaz olacak binlerce Eczane adına yardımlarını rica ettik (yazıların altlarını ben çizdim).

Yardım nasıl olacak?

AKP’li İlçe Başkanı AKP’li Sağlık Bakanına sorunu arz edecek ve sonra…

Sonra ne olduğunu ben bilmiyorum.

Umarım meslektaşlarımız iflastan ve krizden kurtulmuşlardır.

**

Bu Çağdaş arkadaşlar iktidar partisi ile iyi geçinmek istiyor dedik, onlarla birlikte iftar yemekleri yiyorlar. Bu iftar masalarında daha önce birlikte proje yaptıkları yandaş zevatın olduğu biliniyor ama bu seçkin zevatın iftar masasında ne gibi yeni projeler üzerinde konuştukları bilinmiyor.

**

Düzmece kanıtlar, gizli tanıklar, hem sanık hem tanık olanlarla yürütülen Silivri mahkemeleri hükme vardı: yargılananlar arasında yüksek rütbeli subaylar (bunlardan biri eski Genel Kurmay Başkanı), Üniversite Rektörleri, Profesörleri, ülkenin önde gelen bilim ve yazın adamları ve gazeteciler var. Cezalar: ağırlaştırılmış müebbetler ve onlarca yıl hapis cezaları, yürekler kanıyor.

Buna karşılık katilden ve yüz kızartıcı suçlardan sabıkalı gizli tanıklar salıveriliyor.

Tarihte de böyle düzmece olaylara ve kurulmuş tanıklara dayanan siyasi davalar var; Nazi Almanya’sını ve Leipzig Duruşmaları hatırlayalım, o mahkeme bile Bulgar Dimitrov’u mahkum edemiyor ve hesap sonunda Nürnberg Mahkemesi’nde kapanıyor.

Silivri mahkemelerinin ve genel olarak yargının yapılanmasında son Anayasa değişiklikleri yatıyor.

Ve bizim kimi Çağdaş Eczacılarımız bu Anayasa değişiklikleri için ‘yetmez ama evet’ diyorlar.

**

Şimdi gelelim İÇEM meselesine; bizim çağdaş arkadaşlar İstanbul Çağdaş Eczacılar Meclisini son zamanlarda başka bir seyahat programının içine aldılar, İÇEM’i İstanbul dışında birtakım turistik otellerde toplamaya başladılar.

Bu meseleyi daha önce ‘Ahbap Nereye’ başlığı ile ‘Eczacının Sesinde’ yazdım. Burada ayrıca üzerinde durmayacağım.

Burada üzerinde durulması gereken mesele, bu Meclisin bugüne kadar süren işlevi ve Çağdaş Eczacılık Hareketinin geleceğidir.

Bu meclisin bir yönetmeliği var; bu yönetmeliğin hazırlanmasında benimle birlikte Eczacı Erkan Önsel’in ve Eczacı Can Yetişen’in katkıları bulunuyor. Bunlardan biri Silivri’de 9 yıl ceza yedi, diğeri hastalıkla boğuşuyor. Bu satırları yazmak da başka adam kalmadığı için bana düştü.

Bu yönetmelik hangi ihtiyaçlardan doğmuştu?

Kurumsallaşma ihtiyacı vardı, Çağdaş Eczacılık hareketinin her toplumsal hareket gibi bir programı ve bu programı uygulayacak kadroların çalışma koşullarını belirleyen bir yönetmeliği olmalıydı.

Bu yönetmelik hareketin demokratik işleyişini ve bütünlüğünü sağlamak ve kadroların seçimlerini, yetki ve sorumluluklarını belirlemeliydi.

Bu kadrolar harekete kattıkları katkıları ve ürettiklerine bakılarak liyakat ve fedakarlıkları ölçeğinde değerlendirilmeliydi. Beklentiler bunlar olmalıydı.

Bu beklentilere ulaşıldı mı?

a.    Yönetmelik hareketin bütünlüğünü sağlayamadı. Hem TEB düzeyinde hem İstanbul’da sol muhalefet sıfırlandı. Hareket her seçim dönemi sonucunda parçalandı, dağıldı.

b.    Eleştiri özeleştiri mekanizması çalıştırılamadı, demokratik işleyiş sağlanamadı.

c.    İç çekişmeler, kadroların yaratıcı ve üretici güçlerini ortaya koymalarını engelledi, hareket üretemez ve yaratamaz noktaya geldi.

d.   Ahbap çavuş ve çıkar ilişkileri öne çıktı, liyakat görmezden gelindi.

Son İÇEM toplantısında İÇEM ahkamına göre bir kez daha aday olması mümkün olmayan Oda Başkanımız ‘layık olmayanlara ben başkanlığı bırakmam, İÇEM MİÇEM de dinlemem‘ buyurmuş!

İÇEM bugüne kadar kendi yönetmeliğine uygun olarak çalıştı ve sen bu çalışmaların sorumlusu ve yöneticisi idin, bugün ne oldu da ‘ben İÇEM MİÇEM dinlemem, layık olmayanlara da başkanlığı bırakmam’ noktasına geldin.

Yukarıda kimin neye layık olduğunu anlatmaya çalıştık ve lafı da biraz uzattık.

Sözün özü şudur: Bu Oda kadrosunun Çağdaş Eczacılık hareketini getirdiği yer tam bir çöküş halidir.

Siyasi iktidar Cumhuriyet’in nerede ise tüm kurumlarını ele geçirmiş durumdadır, saymakla bitmez, herkesin malumudur; Yasama, Yürütme, Yargı, TSK, Sendikalar, Basın Yayın ve ilah…

Bütünüyle ele geçirilemeyen bazı Sivil Toplum kuruluşları ve özellikle Meslek Örgütleridir. Barolar ve Barolar Birliği, Mimar Mühendis Odaları ve Birliği, Tabip Odaları ve Birliği, bunların son kongreleri hatırlansın.

Bu cephede en zayıf halka Eczacı Odaları ve TEB olarak görülmektedir.

Siyasi iktidarın bir türlü ele geçiremediği örgütler üzerindeki baskıları sürmektedir ve İstanbul Eczacı Odası ele geçirilmesi gereken hedeflerden biridir ve bugünkü Oda Yönetimi, yukarıda işbirliği örneklerini verdik buna teşne durumdadır.

Memleket, bir demokrasi ve hukuk mücadelesi içinde ayaktadır. Çağdaş Eczacılık Hareketi de yeniden bir yapılanmaya muhtaçtır.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat