Ecz. Hüsnü KAYA

 

 

 

 

 

Talip APAYDIN…

Altmış yıllık enkazı gezer gibi gezdi. Kendi diktiği ağaçlar arasında yürürken.

Ziraat Marşı çınladı kulaklarında:

…. Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz…

Çınlayan Ziraat Marşı sustu kulaklarda.

Köy enstitülerinden kalan, altmış yıllık enkazı gezer gibi gezen Talip Apaydın fısıldadı;

Ve inanırdık. Yurdun efendisi olacak köylü.

Ne kadar aldanmışız.

Ne kadar aldanmışız.

(Esin ve kaynak: youtube.com/watch?v=zP7X36MscBo)

***

1961 KIŞI

Diyarbakır Sur ilçesindeki Ziya Gökalp İlkokulu’nun avlusunda tören için sıraya dizildik. Öğretmenlerimizin yüzü acılı, yanlış yapmama telaşı içinde. Yüzlerinde saygı var, üzüntü var. Saygıyı eksiltmeme, üste, en üste çıkarma telaşı var.

Biz bebeler çok önemli bir büyüğümüzü kaybettiğimizi anlayabiliyoruz sadece.

Seneler sonra fark ediyorum ki; O gün bayraklar…

Hasan Ali Yücel için yarıya inmiş.

Törenden sonra sınıflara girip, sıralarımıza oturup, verilecek Marshall yardımı süt tozunun gelmesini bekledik.

 

***

 

1974 YILINDA, GÜMÜLDÜR SAHİLİNDE KÖY ENSTİTÜLÜ;

YUSUF, KEZBAN VE REMZİ ÖĞRETMENLERİ TANIDIM…

Onlar bunun ne kadar farkındalardı bilmiyorum ama benim dünya görüşümü onlar pekiştirmişlerdi. Çalışkan, azimli ve sosyal halleriyle.

***

1979 KIŞI

Akşam nöbetimde geç vakit şiddetli bir patlama önce o yıllarda var olan anarşiyi aklıma getirdiyse de çevrenin güvenli olduğuna kanaat getirdikten sonra hızla çıkıp baktım. Eczanemin çapraz karşısındaki bir evden feryatla çıkan insanlar vardı. Tüp patlamış. Koştum elimden geldiğince yardımcı olmaya çabaladım. Emekli öğretmen Zekeriya Bey’in durumu kötüydü, ambulans ile gönderdik.

 

Ertesi sabah hastaneden kızı Emek telefon etti: ”Şekeri yüksek olduğu için babamı ameliyata alamıyorlar, insülin lâzım” dedi.

 

İlacın yok yılları. Eczanemde yok, depoda da olmadığını biliyorum ama yine de “Merak etme Emek, ben hastaneye getireceğim” diyerek telefon başına oturdum. İzmir’deki eczaneleri taramaya başladım. İki saat sonra Güzelyalı’da bir meslektaşımda bulunca hemen Emek’i aradım. “Buldum, birazdan getireceğim”.

 

Emek çökmüş bir sesle zor cevap verdi: ”Babamı kaybettik”.

 

Kaybettiğimiz Zekeriya Bey Köy Enstitüsü emektarlarından, Cumhuriyet dönemi bakanlarından Hasan Ali Yücel’in Köy Enstitüleri konusundaki en yakın çalışma arkadaşı İsmail Hakkı Tonguç’un kardeşiydi.

Zekeriya Bey’in ilacını yetiştiremediğim için oturup ağladım.

 

SON SÖZ NİYETİNE…

Yaşar Kemal Ustama saygıyla…

O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler.

Demirin tuncuna insanın piçine kaldık.

13 Ocak 2016Bornova

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat