Ecz. Ayşe ARIK COŞKUN

 

Sabahın körü..
Erkenden uyanmışım...
Bir çay koydum kendime. Gün ışımaya başladı, sokak lambaları birer birer söndü, uyandırmaya korkar gibi parmaklarının ucunda, hareketlendi sokaklar...
Bense şehrin kalabalığını beklemeye koyuldum. Bir an yüzleştim gerçekle, sahi neden hep bekliyoruz ki biz?

Önce büyümeyi,  büyüdükçe kazanmayı, kazandıkça rahat etmeyi, yaşlılığı, emekliliği sonra da nihai sonu bekliyoruz.
Bir yıl çalışıp, bir hafta tatili bekliyoruz, gün yüzü görmek için borcun harcın bitmesini... Önce iyi okullar okuyalım, başarılı olalım, elimiz ekmek tutsun , hayallerimiz gerçek olsun diye bekliyoruz, sonra hayatın gerçeklerine alışmayı... Hayat da öyle acımasız ki, biz bekledikçe yeni yükler bindiriyor sırtımıza..

Çocukken sevmediğimiz derste teneffüs zili çalsın diye bekliyoruz mesela, sözlü varsa öğretmenin çalıştığın yerden sormasını. Biraz büyüyünce cuma akşamı gelsin de eğlenelim, dinlenelim diye bekliyoruz, yaşlanınca da "Çocuklar bizi bu hafta ziyarete gelecek mi ?" diye... Hayatımıza anlam katacak aşkı bekliyoruz, bulunca da önce o arasın diye... Herkesin bizi anlamasını, kararlarımıza saygı duymasını bekliyoruz, çoğu zaman nedenini dinlemeye tenezzül etmeden. İlk adımları her daim karşıdan bekliyoruz, birilerinin de bizim adım atmamızı beklediğini unutarak.

Dakikaların yıl gibi geçtiği zamanları bekliyoruz, bazen bir "yaşıyor" haberi, bazen şifa elinin değmesini, bazen uğurladığımızın sağ salim dönmesini. Sıkıntılı günümüz çabuk bitsin diye bekliyoruz, mutlu günümüz bitmesin diye.

Kekin kabarmasını da bekliyoruz, otobüsün gelmesini de... Tutsaklığın bitmesini de bekliyoruz, talihin dönmesini de... Günler çabuk geçsin diye de bekliyoruz , İlahi adalet yerini bulsun diye de... Dokuz ay doğsun diye de bekliyoruz , bahtı güzel olsun diye de... Ada Sahilleri’nde de bekliyoruz, İstinye ’de de... Hiç gelmeyeceği de bekliyoruz bazen, vaktini doldurup geleceği de...

Belki de bizi yaşama bağlayan şeydir "beklemek" . İnsanın doğasında, hamurunda olan birşey... Bakmayın öyle tek kelime gibi durduğuna, kimi zaman duamız, kimi zaman hayal kırıklığı, bazen de heyecanımız oluveriyor işte.

Tüm ömrü kaplayan bu minicik sihirli kelime, belki de kalbinin attığının göstergesi, hayata çaktığın çivi, ölüme karşı da en büyük isyandır!!!

Adını sen koy!!!

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat