Ecz. Semih GÜNGÖR
İstanbul Eczacı Odası Başkanı
2014 Yılı SGK Sözleşmesi Fiyaskosu
Türk Eczacıları Birliği Sayın Başkanı Erdoğan Çolak’ın geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de düzenlenen bölgelerarası toplantının kapanışında yaptığı konuşmanın en dikkat çeken yanı, "2014 yılı SGK sözleşmesini feshedebiliriz" açıklaması oldu. Gerek bölgelerarası gerek Başkanlar Danışma Kurulu toplantılarında, Sayın Başkan konuşmasını sadece İstanbul Eczacı Odası üzerine kurar, Merkez Heyetinin çalışmalarına yönelik söyleyecek sözü olmadığı için eczacının yaşadığı tüm sorunların çözümsüzlüğüne neden olarak bizleri gösterirdi. Giderek TEB yönetimine en yakın eczacı odalarını bile bıktıracak bir monologa dönüşen bu konuşmalar, İstanbul Eczacı Odası toplantılara katılmama kararı aldıktan sonra iyice tatsızlaştı. En büyük sermayesi elinden alınan Sayın Başkan, başarısızlıklarının üzerini örtmeye çalışmakta zorlanmaya başladı.
Hakkımızda yapılan ağır suçlamalarla ilgilik olarak yakında Savcılık bir karar verecek ve bizler yeniden toplantılara katılarak Sayın Başkanı mutlu edeceğiz diyelim… Ve gelelim 2014 SGK Sözleşmesine…
Bildiğiniz üzere sözleşmenin Nisan ayında imzalanması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında bu imza gerçekleşmedi ve nedeni açıklanmadı. TEB Merkez Heyeti’nin genelde yaptığı gibi, bizler, yani Eczacı Odalarının büyük çoğunluğu, taslak sözleşmeyi göremediğimiz için nelerin pazarlığının yapıldığı, neden bir mutabakata varılamadığını bilemiyoruz. Mutabakat olmayınca da, "Ek Sözleşme"yi imzalama tarihi her ay sonunda yapılan açıklamalarla ertelenmeye başladı.
Aslında SGK Sözleşmesinde bugün gelinen noktayı iyi kavramak, bugünden sonrası için de doğru tespit yapabilmek için SGK ile imzalanan protokollerin dönüm noktası olan 2009 yılını ve sonrasını kısaca hatırlamak gerekiyor.
2009 yılında SGK ve TEB arasında görüşmeler sonunda, Merkez Heyeti tarafından çok başarılı bulunan ve üç yıl süreli olmak üzere düzenlenen 2009 Yılı SGK İlaç Alım Protokolü, 1 Şubat 2009 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Ancak Sayın Erdoğan Çolak başkanlığındaki yönetimin çok başarılı bulduğu protokol eczacıya herhangi bir kazanım sağlamamaktan öte, eklenen yeni maddelerle eczacıyı canından bezdirdi.
2009 Aralık ayında seçime gitmek zorunda olan TEB Merkez Heyeti, yönetim yanlışlarına yönelik giderek artan tepkiler karşısında seçim yatırımı amaçlı eczane kapatma eylemi kararı aldı. Gerek zamanlama gerekse nedenleri açısından eczane alanında çok tartışılan kapatma kararı, hükümetin ve özellikle devlet bütçe harcamalarını kontrol eden Ekonomi Koordinasyon Kurulu Başkanı Sayın Ali Babacan’ın "gelin sorunlarınızı çözelim, kapatma kararınızdan vazgeçin" teklifine rağmen; Çolak yönetimi tarafından ısrarla uygulandı. Fakat kapatma eylemi sonrasında yaşananlar TEB yönetimi için büyük bir hüsran oldu.
Kapatma eyleminin ardından hükümet bir daha bu TEB yönetimini muhatap kabul etmeme kararı aldı, Erdoğan Çolak ve yönetimi Türkiye ekonomisini yöneten ve paranın musluğunu elinde tutan Ali Babacan’ın bir daha yanına bile yaklaşamadı. Bu sayede eczacılar halen Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kuruşlarla ifade edilen reçete hizmet bedelleri ile idare ederek eczanelerini ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Sosyal Güvenlik Kurumu kapatma eyleminin ardından İlaç Alım Protokolü’nü tek taraflı olarak feshetti. Eczanelerle internet üzerinden bire bir sözleşme yapma kararı aldı. İstanbul Eczacı Odası olarak açtığımız dava ile SGK’nın tek taraflı olarak aldığı sözleşme fesih kararının yürütmesini durdurarak, sözleşmesiz bir dönemin başlamasının önüne geçtik. Türk Eczacıları Birliği’nde yeniden iktidar olma adına eczaneleri kapattırdıkları için Sayın Erdoğan Çolak ve Genel Sekreteri, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde de istenmeyen adam ilan edildiler. Bozulan ilişkileri yeniden tesis etmek için araya sokulan eczacı odası ve dernek yöneticileri başarılı olamayınca, Çolak yönetimi gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vererek özür dilemek zorunda kaldı. Ancak gazete ilanları yeterli bulunmayınca basın açıklaması ile özür tekrarı yaparak eczacılık tarihine geçtiler.
Tüm bu yaşanan olaylardan ders almayan Erdoğan Çolak yönetimi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun e-sözleşme tehdidi nedeniyle mahkemeye giderek feshedilmesinin önüne geçtiğimiz SGK İlaç Alım Protokolü yenilenme zamanı gelince, yine Odalara danışma gereği bile duymayarak hükümetin talebi üzerine SGK Sözleşmesinin 3,5 yıllık olarak düzenlenmesine onay verdi.
01.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve 01.07.2015 tarihine kadar geçerli olacak 2012 SGK İlaç Alım Protokolü, neredeyse tamamı eczacı aleyhine işleyen maddeleri ile eczacıları bugün mağdur etmeye devam ediyor. Yok, yere ağır para cezaları ve sözleşme fesihleri ile karşı karşıya kalan eczacılar haklarını yıllarca süren mahkemelerde aramaya kalkarken, Sosyal Güvenlik Kurumu 3,5 yıllık bir sözleşmenin verdiği rahatlıkla ve dilediği zaman SUT hükümlerini değiştirerek eczacının canına okuyor.
Erdoğan Çolak başkanlığındaki TEB Merkez Heyeti ise 2009 Aralığından bugüne kadar eczane kapatma eylemi nedeniyle hükümetin suratlarına kapadığı kapıyı aralama adına, söz verdikleri gibi sessizlik yeminini kusursuz yerine getiriyorlar ve eylem lafını ağızlarına bile almamaya dikkat ediyorlar.
Çolak yönetimi işte bu nedenlerle 2012 ve 2013 yıllarındaki SGK Ek İlaç Alım Protokollerini ses çıkarmadan kuzu gibi imzaladı. Eczacıların haklarını korumak akıllarından bile geçmedi. Çünkü yönetimin aklı hep biz eczacılardan toplayacakları sözleşme paralarında idi. Eğer sözleşme geçmişte olduğu gibi bir yıllık yapılsa idi, her yıl eczacının örgütlü gücünü ve desteğini arkasına alacak olan TEB Merkez Heyeti pazarlık masasında daha güçlü olur, en azından taraflarının hak ve çıkarlarını eşitlik çerçevesinde koruyan SGK Sözleşmeleri imzalama şansımız olurdu.
Oysa 2014 Nisan ayında yenilenmesi, SGK Ek Sözleşmesi üzerinde uzlaşma sağlanamayınca her ne hikmetse sürekli uzatıldı ve imzalanma süresinin üzerinden tam dokuz ay geçti. Bu süre içerisinde hangi sorunlar ortaya çıktı, ne gibi yeni dayatmalar gündeme geldi ki bir türlü mutabakat sağlanamadı.
Ancak bugün eczacı odalarında giderek artan huzursuzluk ve eczacıların kendi iradeleri ile başlattıkları dilekçe eylemleri, Sayın TEB Başkanını son bölgelerarası toplantıda SGK Sözleşmesini feshetme kararı alabileceklerini dile getirmek zorunda bıraktı.
Erdoğan Çolak yönetimi Eskişehir Bölgelerarası Toplantısının ardından, sözleşme feshetme niyetlerini kendilerini koşulsuz destekleyen eczacı odalarıyla paylaştı, onların görüşlerini aldı. Anlaşılan o ki yeni bir sözleşme dönemine 6 ay kalmışken eczacı odaları sonu nereye varacağı belli olmayan bir maceraya atılmaya niyetli olmadılar. Onlardan onay alamadığı için de Türkiye’deki eczacıların yarıdan fazlasını temsil eden ve muhalefet görevini üstlenmiş olan bizlere danışmaya gerek duymadı. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ek sözleşmenin 31 Aralık’a kadar imzalanması talebi karşısında, bir önceki ek sözleşmenin bire bir aynı olan sözleşmeye imza koyarak, hükümete 2009’da verdiği sözün arkasında durarak SGK Ek Sözleşmesini zorluk çıkarmadan imzaladı.
Sonuç olarak yeni bir sözleşme imzalanmasına 6 ay kalmışken ve bir öncekinin her kelimesi aynı olan 2014 Ek Sözleşmesini dokuz ay gecikmeli olarak imzaladılar. Eczacının parasıyla TEB kasasını doldurmayı marifet sayan Erdoğan Çolak yönetimi, bu alışkanlığını SGK Ek Sözleşmesini fahiş fiyatla eczacıya satarak sürdürdü.
Keşke Erdoğan Çolak yönetimi meslektaşlarının hak ve çıkarları korumakla görevli olduklarının farkına varabilse ve eczacıya tek bir kazanım getirmeyen, bir öncekinin aynı olan, sadece formalite icabı imzalanması gereken, altı aylık ömrü kalmış bir sözleşmeyi sembolik bir rakamla satma inceliğini gösterebilseydi.
Ancak Türk Eczacıları Birliği’ni bir meslek örgütü olmaktan çıkarıp sermayesi hızla artan bir ticari işletme haline dönüştürme yolunda büyük mesafe kaydeden Erdoğan Çolak yönetiminin böyle bir davranışta bulunmak ne yazık ki mayasında yok.
Saygılarımla.