Bence son on yılın en önemli ikinci bölgelerarası toplantısı 22-24 Kasım 2012 tarihleri arasında Afyon’da yapılan TEB 38. Dönem Merkez Heyeti 2. Bölgelerarası Toplantısı’dır. 2007 yılındaki TEB seçimlerinin ardından gerçekleşen Şanlıurfa Bölgelerarası Toplantısı’nda yaptığım konuşmada, on binlerce meslektaşımızın katılımıyla düzenlenen Büyük Eczacı Mitingi’nin yapılma kararının alındığı toplantı olması nedeniyle o toplantıyı eczacılık tarihinin en önemli toplantısı olarak nitelendirmiştim. Aradan geçen yıllar o mitingin eczacılık mesleği için ne kadar önem taşıdığını ortaya koydu.

Afyon’da yapılan bölgelerarası toplantının da, 20 yılı aşkın bir mücadelenin ardından 6197 sayılı yasamızda yapılan kısmi düzenlemeye hayat verecek yönetmelik taslağının görüşüleceği toplantı olması nedeniyle, eczacılık tarihinde ikinci en önemli toplantı olarak yer alacağını yine yaptığım konuşmada belirttim. Ancak üç günlük toplantının sonunda ne geleceğe umutla bakacağımız kararlar alınabildi ne de belki mesleğimizin gelecek elli yılını şekillendirecek yönetmelikle ilgili somut açılımlar ortaya konabildi. Aksine son yıllarda düzenlenen her toplantıda olduğu gibi bizleri giderek umutsuzluğa sürükleyen benzeri tartışmalar gündeme damgasını vurdu.

Aslında toplantı gündemi eczacı odalarına ulaştığında, TEB Merkez Heyeti’nin, yönetmelik taslağını bizlerle çok da tartışmak istemediğini gördük.

Her zaman perşembe sabahı başlayan toplantı öğleden sonraya alınmış, açılış konuşmaları, çalışma, hesap ve denetleme kurulu raporlarının okunmasının ardından biri yönetmelik taslağıyla, diğeri de SGK İlaç Alım Protokolünün reçete dağıtım sistemlerine ilişkin hükümleriyle ilgili yapılan iki sunumla ilk gün tamamlanmıştı.

Ertesi gün öğlene kadar süren bitkisel ilaçlarla ilgili panel, günün yarısını alıp götürmüş ve eczacı odalarına hem TEB Merkez Heyeti’nin çalışmalarını değerlendirmek hem de bizler için hayati önem taşıyan yönetmelik taslağıyla ilgili görüş bildirmek için Cumartesi günü öğlenine kadar süre kalmıştı. 54 eczacı odası, toplandığında bir gün bile etmeyecek bir süre içerisinde görüş bildirmek zorunda bırakılmıştı. Yani TEB Merkezi Heyeti yönetmelik taslağını yeterince tartıştırmamak için, bugüne kadar görülmemiş bir programla gündemi tıkayarak, eczacı odalarına "yönetmelikle ilgili olarak sunduğumuz taslakla yetinin, gerisine karışmayın ve bizlere güvenin" mesajını vermek istemişti. Ancak son dört yıldır attığı her adım bizlere çok pahalıya patlayan ve geçmişin devamı olan bu yönetim, sergilediği tavırla, değil muhalefet görevini yüklenmiş olan bizlere, kendilerine yakın olan eczacı odalarına bile, yapılan konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, güven vermedi.

Bölgelerarası toplantıların son yıllarda giderek klasikleşen bir formatı vardır. Sayın TEB başkanı misafir konuşmacıların ardından uzun bir açılış konuşması yapar, sonra genel sekreter hazırladığı çalışma raporunu sunar, ardından saymanlık sunumu yapılır ve denetleme raporu okunur. Sunumların tamamlanmasının ardından sıra eczacı odalarının konuşmalarına gelir. Söz alan eczacı odası başkan ya da temsilcilerinin arasına konuşma sürelerinin elverdiği ölçüde bazen şanslı ya da hatırlı delegelerden katılanlar olur. TEB Merkez Heyeti, muhalefet görevini üstlenmiş eczacı odalarının konuşmacılarının arkasından muhakkak kendilerini destekleyen ve hepsi de iyi birer hatip olan oda başkanlarından birinin muhakkak söz almasını sağlar. Konuşmacı sırasını bu şekilde düzenlemekte toplantıya ev sahipliği yapan sayın oda başkanımız oldukça zorlanır. Bizlerin arkasından söz alan oda başkanları, TEB’in çalışmalarını değerlendirmeyi bir yana bırakır, olabilecek en ağır üslubu kullanarak muhalif odaları ve özellikle kendinden önceki konuşmacıyı yerden yere vurur. Gerçeği yansıtmayan ve polemik yaratma amacıyla söylenen sözler zaman zaman toplantının gerilimini artırır. Eleştirilen oda başkanı tekrar söz alma şansına sahip olmadığından, TEB yönetimini kollayan konuşmacının söylediği her şey yanına kalır.

Oda Başkanlarının konuşmalarının tamamlanmasının ardından sayın TEB başkanımız söz alarak eleştirilere cevap verir. Son söz daima doğal olarak onun olur. Ancak kendisinden önce söz alan ve Merkez Heyetine destek veren oda başkanları muhalefete söylenecek ne varsa fazlasıyla söyledikleri için sayın TEB başkanı her zaman konuşmasının neredeyse tamamını İstanbul Eczacı Odası’na ayırır. Bizlere çok ağır eleştiriler yöneltir ve her konuşmasında muhakkak gerçeği yansıtmayan suçlamalarda bulunmayı da ihmal etmez. Sayın başkanın söylediği yalan yanlış bazı açıklamalara cevap verme şansımız olmadığı için bu söylenenler ne yazık ki hep üzerimize kalır. Sayın başkan önemli bir mazeretim dolayısıyla katılamadığım bir toplantıda odamızı temsilen toplantıya katılan arkadaşlarımıza şaka yollu da olsa takılarak "Başkanınız gelmediği için konuşmayacak, ben bu durumda kapanış konuşmamda ne söyleyeceğim" diyerek bizleri eleştirmeyi ne denli alışkanlık haline getirdiği ortaya koymuştur.

Aslında TEB başkanımızın bizleri eleştirmesinden, hatta daha da ileri giderek gerçeği yansıtmayan suçlamalar yapmasından İstanbul Eczacı Odası olarak düşüncelerimizi her ortamda dile getirdiğimiz için hiçbir rahatsızlık duymuyoruz. Bizim rahatsızlığımız, bölgelerarası toplantılar ve benzeri toplantıların hiç değişmeyen formatı ile ilgilidir. İstanbul Eczacı Odası bu tip toplantıların, katılımcılarının diledikleri her şeyi rahatlıkla, zaman sınırlaması olmaksızın söyleyebildikleri ve eczacı kamuoyunun merakla beklediği güncel konularda ortak kararların alındığı toplantılar şekline bir türlü dönüştürülmemiş olmasına itiraz etmektedir. Özellikle bölgelerarası toplantılar, eczacı odalarının delegelerinin de katıldığı toplantılardır. Seçildikleri bölgedeki meslektaşlarımızı temsil eden delegelerin bu toplantılarda söyleyeceklerine bizler çok önem veriyoruz. Çünkü onlar eczacı odalarının üye tabanının sesini orada dile getirebilirler. Eczacıların, TEB ve eczacı odaları hakkında neler düşündükleri ve bizlerden neler beklediklerinin, kendi içlerinden çıkan delegeler aracılığı ile böylesine önemli toplantılarda dile getirilmesi çok önemlidir.

Bir diğer önemli rahatsızlığımız ise, TEB Merkez Heyetinin eczacı odaları arasında ayrımcılık yapmayı ısrarla sürdürmesiyle ilgilidir. Türk Eczacıları Birliği, eczacı meslek örgütlerinin en tepe noktasıdır. Bizleri temsil eder ve karar organıdır. Sadece bu özelliğinden dolayı bile Türk Eczacıları Birliği’nin bizlere küsmeye, bizleri dışlamaya, "Sana bölgelerarası toplantı düzenletmem" (tüm ısrarlı taleplerimize ve konumu en uygun olan eczacı odalarından biri olmamıza rağmen, bugüne kadar İstanbul’da bölgelerarası toplantı düzenlenmemiştir) demeye, Türkiye Eczacılık Kongrelerini birlikte düzenlemekten vazgeçmeye, "İstanbul, Ankara, İzmir Eczacı Odaları olmadan da ben bu meslek örgütünü yönetirim" demeye hakkı yoktur.

Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’nin Afyon Bölgelerarası Toplantısı’nda dile getirdiği ve bizlerin de desteklediği "topyekün seferberlik" söylemi, bu ayırımcı politikadan derhal vazgeçmediği sürece, sadece günü kurtarmak adına söylenmiş hamasi bir söylem olmaktan öteye gitmeyecektir.

Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti söyleyecek sözü olmadığı için üzerimizden siyaset yaparak zaman tüketmek yerine, mesleğimizi ileriye taşıyacak politikalar üretmeli, ürettiği politikaları özellikle bölgelerarası toplantılarda demokratik ortamlar yaratarak paylaşıma ve tartışmaya açmalı, gerekirse kararlar almalı, bunları yaparken de tüm eczacı odalarının zenginliğinden yararlanmalıdır. "Topyekün seferberlik" söylemi ancak bu format değiştiği takdirde samimiyet kazanacaktır.

İstanbul Eczacı Odası Başkanı



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat