Ecz. Semih GÜNGÖR
İstanbul Eczacı Odası Başkanı
Bazı bankalar özellikle bu yılbaşından itibaren pazar paylarını yükseltmek amacıyla önemli çıkışlar yaptılar. Özel kampanyalar ve görsel basında sıkça yer aldıkları reklamlarla geniş kitlelere ulaşmayı başardılar. Türk Ekonomi Bankası bu atılımı yapan bankalardan biri olarak son dönemde ön plana çıktı. İstanbul Eczacı Odası’nı ziyaret eden banka yetkilileri meslektaşlarımıza yönelik özel hizmetler içeren bir paket hazırlayacaklarını belirttiler. Oda çalışanlarımıza yönelik de hizmet ayrıcalıkları sundular. Türk Ekonomi Bankası sunduğu cazip şartlarla İstanbul Eczacı Odası’nın da çalıştığı bankalardan biri oldu.
Türk Ekonomi Bankası kamuoyunda isminin baş harflerinden oluşan sözcük ile tanınıyor. TEB denilince bu aralar çok sık yapılan tanıtımların da etkisiyle herkesin aklına bu banka geliyor. Hepimiz biliyoruz ki biz eczacıların da bir TEB’i var. TEB denince hepimizin aklına Türk Eczacıları Birliği geliyor.
Yazılarımızda TEB var, açıklamalarda TEB var, karşılıklı konuşmalarda TEB var. Yani kısacası biz eczacıların hayatının her noktasında TEB var. Türk Eczacıları Birliği adaşı gibi bir banka değil, ancak son zamanlarda bizler için yaptıklarına baktığımızda sanki bir banka gibi çalıştığını görebiliyoruz.
Bizim Türk Eczacıları Birliği’miz de tıpkı Türk Ekonomi Bankası gibi son zamanlarda benzeri atılımlar içerisinde. Belki adaşı gibi reklam ve tanıtımı kullanmıyor ve biz eczacılara faydalanabileceğimiz özel paketler hazırlamıyor ama maşallah gelirlerini artırma adına özellikle son dönemde çok verimli yatırımlar yapıyor. Bu anlamda giderek büyüyor ve serpiliyor.
Meslek birliklerinin ve onlara bağlı Odaların ekonomik olarak güçlü oldukları sürece bağımsızlıklarını koruyabilecekleri ve meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunabilecekleri, onlara kaliteli hizmet sunmada sıkıntı yaşamayacakları bilinen bir gerçektir. Ancak gelir elde ederken izlenen yol ve bu gelirlerin hangi amaçla kullanıldığı da dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. Meslek örgütleri özellikle akçeli işlerle uğraşırken çok dikkatli davranmak ve gerektiğinde atılan her adımın hesabını vermek zorunda kalacaklarını bilmek zorundadırlar.
Türk Eczacıları Birliği farklı gelir kaynakları aracılığıyla eczacıdan aldığı ekonomik destek sayesinde her zaman güçlü bir yapıya sahip olmuştur. Türk Eczacıları Birliği’nin ekonomik kaynaklarının bir kısmı Eczacı Odalarına aktarılırken, diğer kısmı ise sosyal sorumluluk projelerinde ve gelir etme amaçlı olan bazı yatırımlarda kullanılmaktadır.
Türk Eczacıları Birliği uzun yıllar sosyal sorumluluk projelerine katkıda bulunmuştur. Ancak Erzurum’a yaptırılan ilköğretim okulu dışında yapılan diğer yatırımların amaçlarına ne derece ulaştığı ve bu yatırımlara katkı verilmiş olmasının ne kadar gerekli olduğu sürekli tartışma konusu olmuştur. Türk Eczacıları Birliği’nin maddi kaynak aktardığı sosyal sorumluluk projeleri birçok seçimli olağan kongrede Eczacı Odaları tarafından tartışmaya açılmış, ayrıca bazı bölgelerarası toplantılarda da gündeme getirilerek eleştirilmiştir.
Türk Eczacıları Birliği yaptığı yatırımlarda çoğunlukla başarılı olamamış, eczacıdan sağlanan kaynak, gereksiz veya verimsiz tercihler nedeniyle heba olup gitmiştir.
İstanbul’da satın alınan ve uzun yıllar atıl kalan Florya’daki arsa ve Okmeydanı Perpa’nın yanındaki iş merkezi içerisinde satın alınan ofis katı gereksiz yatırımlara birer örnektir.
Florya’da dinlenme tesisi ve lokal yapma amacıyla satın alınan ancak imar izni alınamadığı için uzun yıllar kaderine terk edilen arsa son dönemde satılabilmiştir. Okmeydanı’nda hangi amaçla alınmış olduğu TEB yöneticileri tarafından açıklanamayan milyonlarca lira değerindeki ofis katı ise bugünlerde satışa çıkarılmıştır.
TEB Otel, Novagenix, EGAŞ ise verimsiz yatırımlara birer örnektir.
TEB Otel, gerek konumu gerekse ucube mimarisi nedeniyle bugüne kadar defalarca işletmeci değiştirmesine rağmen kâr ettiren bir yatırım haline gelememiştir. Eczacıların, Eczacı Odalarının başkan ve yöneticilerinin dahi Ankara’ya gelişlerinde tercih ettikleri bir konaklama yeri olamamıştır. TEB Merkez Heyeti’nin zorlama toplantıları bile, TEB Otel’i amaçlanan düzeye getirememiştir.
EGAŞ bugüne kadar eczacıya yönelik sağlıklı bir hizmet veremediğinden hep eleştirilmiş, Novagenix ise bizlerin işletmekte başarılı olacağımız bir alana yapılmış yatırım olmadığı için zarar eden bir yatırım olmaktan öteye gidememiştir.
Bu yatırımlardan öncelikle EGAŞ’ın üzerinde biraz daha ayrıntılı olarak durmak gerekmektedir. EGAŞ yıllarca eczanelere eczane gereçleri sağlayan bir laboratuvar olarak hizmet vermiş, daha sonra bu hizmetine eczane dolapları imalatını ekleyerek çalışmaya devam etmiştir. Bizler yapılan farklı toplantılarda söz alarak, EGAŞ’ın eczacı markası olan ürünler üreten ya da ithal eden bir yapıya dönüşmesi için sürekli önerilerde bulunduk. Bir ara, Sayın Özgür Özel’in genel sekreterliği döneminde, bir atılım yapma kararı alındı ve Özel EGAŞ’ın başına geçirildi. Yeni kalifiye elemanlar işe alındı. Ancak Sayın Özgür Özel milletvekili adayı olunca ayrıldı ve EGAŞ yine bilinen hizmeti sunmaya devam etti. Bugün görevde olan TEB yönetimi iş başına geldiğinde ise ne olduysa oldu, EGAŞ’ın tüm tecrübeli, emektar kadrosu işten çıkarıldı. Ancak aradan geçen bir buçuk yıl içerisinde EGAŞ’da hiçbir atılım gerçekleşmezken, Birlik tarafından atanan yöneticileri değiştirme alışkanlığı bugünlerde yapılan yeni atamayla devam etti.
Türk Eczacıları Birliği’nin önemli bir iştiraki olan Novagenix de uzun süredir kâr etmeyen kuruluşlardan biridir ve halen bekleneni verememektedir. Son olarak ilaç sanayisine daha kolay ulaşılacağı ve kendisini kâr eden bir kuruluş haline getirecek siparişlerin alınacağı hesaplanarak Novagenix’e İstanbul’da yeni bir büro açılmıştır. Ancak ilaç firmaları Novagenix’in fiyat politikasını yüksek bulduğundan ve daha da önemlisi TEB ile ilaç sektörü arasındaki diyalog tamamen koptuğundan henüz beklenen atılım sağlanamamıştır. Ayrıca önümüzdeki süreçte İstanbul’da üniversite destekli güçlü bir alternatifin hizmete girecek olması Novagenix’in işini daha da zorlaştıracaktır.
Türk Eczacıları Birliği’nin temel gelirlerini üyelerimizden alınan yıllık aidatlar, Yardımlaşma Sandığı aidatları, sözleşme gelirleri ile İthal İlaç Birimi’nin gelirleri oluşturmaktadır.
Yardımlaşma Sandığı üzerinde önemle durmak gerekmektedir.
Yardımlaşma Sandığı eczacılara kredi vermek amacıyla kurulmuştur. Eczacı Odalarına üye olan her eczacıdan Yardımlaşma Sandığı aidatı zorunlu olarak alınmaktadır. Adından da anlaşılacağı gibi eczacıya yardım amacıyla kurulan sandık, eczacıya faizle para vermekten başka işlevi olmayan bir kuruluş olmaktan öteye geçememiştir. Yardımlaşma Sandığı’nda birikmiş ve eczacının parası olan milyonlarca liranın T. İş Bankası’na aktarılmasıyla, kredi alma kriteri, bankalar nezdinde sicilinizin temiz olması şartına bağlanmıştır. Yardımlaşma Sandığı için toplanan paralar, T. İş Bankası ile yapılan anlaşma gereği, bu banka hesaplarına yatırılmıştır. Yardımlaşma Sandığı tarafından verilen krediler T. İş Bankası aracılığı ile üyelerimize ulaşmaktadır. Krediler bu bankanın koyduğu kurallar gereği, bankalara çek ve senetleri karşılıksız çıkmayan ve bankalarla ekonomik sorunları olmayan üyelerimize verilmektedir. Bankalarla sorunu olmayan eczacılarımızın büyük bir çoğunluğu zaten krediye ihtiyaç duymamakta, yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle kredi ihtiyacı olan meslektaşlarımız da doğal olarak bankalarla yaşadıkları sorunlar nedeniyle Yardımlaşma Sandığı’nın kredilerinden yararlanamamaktadırlar.
Türk Eczacıları Birliği’nin bugünlerde en büyük derdi, kredi kullanma ihtiyacı hemen hiç olmayan kamu, sanayi, hastane eczacısı üyelerimizle eczacılık fakültelerimizin öğretim üyeleri ve işsiz eczacılarımızdan Yardımlaşma Sandığı aidatlarını düzenli alamamaktır. TEB yöneticilerinin başta, alınan tüm kararların mimarı olan sayın genel sekreter olmak üzere tamamı için, önemli olan tek şey üyelik ve Yardımlaşma Sandığı aidatlarının eksiksiz toplanmasıdır. Bu arkadaşlarımızın tüm eczacıları TEB ve bağlı Eczacı Odalarının çatısı altında toplamak ve güçlü bir meslek örgütü yaratmak gibi bir dertleri yoktur. Onların örgütlü güçten anladıkları zengin bir TEB çatısı altında toplanmış, aidatlarını düzenli ödeyebilen eczacılar topluluğudur. Kısacası kendilerine borçlu olanın TEB çatısı altında yeri yoktur.
Türk Eczacıları Birliği’nin eczacının paralısını seven değerli yöneticileri, geçtiğimiz aylarda yayımladıkları tartışmalı bir yönetmelikle oluşturdukları Eczacı Bilgi Sistemi ile borçlu üyelerimizi Türk Eczacıları Birliği çatısı dışına atmaya hazırlanmaktadırlar. Amaç Yardımlaşma Sandığı ve aidat borcu olan üyelerimizi Eczacı Bilgi Sistemi’ne kaydetmeyerek Eczacı Odalarındaki üye kayıtlarını silmeye zorlamaktır.
Sandığa adını veren “yardımlaşma” sözcüğünün Türk Eczacıları Birliği’nin sayın yöneticileri için hiçbir anlam ifade etmediği ortadadır. Onlar için eczacının kendilerine borcu olmayanı makbuldür. Parasız ya da bir başka deyişle borçlu eczacının meslek örgütü çatısı altında yeri yoktur. Tarihinin en derin ekonomik krizini yaşayan bir meslek grubunun içinden birçok arkadaşımızın, ödeme krizi içinde ayakta kalma savaşı verdikleri hepimiz tarafından bilinmektedir. Böylesine kritik bir süreçte bu arkadaşlarımızın en büyük güvenceleri olan Birliğimiz tarafından dışlanmaları siyasi bir yaklaşımdır. Bu davranışını yasa ve yönetmeliklere atıfta bulunarak açıklamak, adının içinde “Birlik” olan bir kurumun yöneticilerine yakışmamaktadır.
Bizler Yardımlaşma Sandığı’nda toplanan paralarımızın eczacılara ikinci bir emeklilik yolunu açacak bir uygulama için kullanılmasını her toplantıda dile getirdik. Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’ni oluşturan üyelerin bir bölümünün yine yönetici oldukları bir önceki dönemin Merkez Heyeti göreve başladığında, Yardımlaşma Sandığı’nı eczacılara ikinci emekliliğin yolunu açacak bir sisteme dönüştüreceği sözünü verdi. Bu amaçla o dönemin sayın saymanını görevlendirdiler. Düzenledikleri toplantılarda, sayın saymanın bu konuda çok başarılı bir çalışma yaptığını ve ikinci emekliliği dönem sonuna kadar hayata geçireceklerini defalarca yinelediler. Ancak iki yıllık sürenin sonunda ikinci emeklilikle ilgili somut hiçbir adım atılamadı. Eczacıdan toplanmış olan milyonlarca lira T. İş Bankası’nda boş yere yatmaya devam etti. Ancak sayın sayman son derece başarılı görülmüş olacak ki, üyesi olduğu Eczacı Odası tarafından aday gösterilmeyip listeye alınmadığı halde, Sayın Erdoğan Çolak’ın bu dönemki listesine Denetleme Kurulu üyesi olarak tekrar girmeyi başardı. Bugün bir önceki dönemin başarısızlığını telafi etmek için çok başarılı Eczacı Odası denetimleri yaparak kendisine gösterilen teveccühü karşılıksız bırakmıyor.
Bugün sözleşme ücretleri ile birlikte Türk Eczacıları Birliği’nin bütçesine büyük katkı veren bir diğer gelir kalemi, son yıllarda çok büyük aşama kaydeden İthal İlaç Birimi’nin yurtdışından getirdiği ilaçlardan elde edilen gelirdir. Türk Eczacıları Birliği’nin en son açıklanan İktisadi İşletmesi Gelir-Gider Analizlerine baktığımızda İthal İlaç Birimi’nin on aylık net kârı 33.162.242,77 TL olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam 12 aya göre hesaplandığında 2012 yılında 39.794.691,32 TL net kâr edildiği ortaya çıkmaktadır.
Türk Eczacıları Birliği ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılmış olan anlaşma gereği kurulan İthal İlaç Birimi’nin temel görevi, ülkemizde ruhsatlı olmayan ancak hekimler tarafından reçeteye yazılan ilaçların hastalara yasal yoldan ulaştırılmasını sağlamaktır. Hasta, bu anlaşma gereği TEB kanalıyla yurtdışından getirilmesi gereken ilaçlarına, yasadışı yollara başvurmadan ulaşabilmekte ve aldığı fatura bedelini de, ödenme koşullarına bağlı olarak, SGK’dan geri alabilmektedir. Yapılan iş buraya kadar son derece doğrudur.
Ancak yıllardır yaşanan hızlı fiyat düşüşleri nedeniyle, özellikle son dönemde, yurtdışından ithal edilen, fiyatları düşük olan ve ağırlıklı olarak hayati önemi haiz hastalıklarda kullanılan ilaçların temininde sıkıntı yaşanmaya başladı. Bu kriz karşısında Türk Eczacıları Birliği bu ilaçları da İthal İlaç Birimi aracılığı ile getirerek hastalara ulaştırmaya başladı. İthal edilen ilaç sayısı kısa zamanda hızla arttı, bu ilaçlara ülkemizde bulunan ve kısa aralıklarla “yok”a giren ilaçlar da eklendi.
İthal İlaç Birimi giderek eczane pazarından ciddi bir pay almaya başladı. Eczaneler aracılığıyla hastaya ulaştırılan birçok ürün TEB tarafından getirilmeye başlandı ve İthal İlaç Birimi görev ve sorumluluğu sorgulanan bir kurum haline geldi. Birimin cirosu 2013 yılında ciddi bir artış gösterdi. TEB İthal İlaç Birimi’nin ciro anlamında Türkiye’nin 20 ilaç firması arasında yer aldığı, sektör tarafından değişik ortamlarda dile getiriliyor. Cirodaki artış, Birimin yılsonu bilançosuna büyük bir kârlılık artışı olarak yansıyacaktır.
İthal İlaç Birimi bugün tıpkı bir eczane gibi hizmet vermekte, ancak fiziki altyapısı yeterli olmadığı için sadece iki büro üzerinden verilen hizmette aksamalar yaşanmaktadır. Hastalar haftalarca ilaç kuyruğunda beklemek zorunda kalmakta ve tedavileri aksamaktadır. Hasta şikayetleri gündeme geldiğinde ise, TEB yöneticileri basının önüne çıkıp “ilaç sıkıntısı yaşanmadığı” şeklinde açıklamalar yaparak uygulamayı savunmakta ve hükümete arka çıkmaktadır. Sorunun çözümüne katkı vermek ve gerçekleri kamuoyuna anlatmak sanki görevleri değilmiş gibi davranan TEB yöneticileri, bu davranışlarıyla hastaları ve meslektaşlarını zor durumda bırakmaktadır.
Türk Eczacıları Birliği’nin farklı kaynaklardan elde ettikleri ve aslında bizzat eczacıya ait olan gelirler hiçbir şekilde meslektaşlarımıza hizmet ya da katkı olarak dönmediği gibi; bu gelirlerle yapılan yatırımlar da ne Türk Eczacıları Birliği’ne ne de biz eczacılara herhangi bir fayda sağlamaktadır.
Görüldüğü üzere, yıllardır Türk Eczacıları Birliği sadece yönetimsel açıdan değil, ekonomik açıdan da kötü yönetilmektedir. Mücadele gücü çok yüksek bir eczacı tabanına sahip olmasına rağmen meslektaşlarının sorunlarını çözmekte aciz kalmakta, giderek derinleşen ekonomik kriz karşısında eczanelerin hızla kapanmasını sadece seyretmekle yetinmektedir. Çok güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmasına rağmen, bu gücü de doğru kullanamamaktadır. Böyle bir ortamda eczacılar, Türk Eczacıları Birliği’nden destek görmek yerine, Yardımlaşma Sandığı ve aidat borçlarını ödeyemedikleri için meslek örgütlerinden ihraç edilme tehdidiyle karşı karşıya kalmışlardır. Türk Eczacıları Birliği’nin değerli yöneticileri üyelerine yardım etmek yerine kasalarını doldurmayı tercih etmişlerdir.
Türk Eczacıları Birliği’nin yönetim anlayışının değişmesi gerekmektedir. Son yıllardaki TEB seçimleri göstermiştir ki, Eczacı Odalarının sayısal çoğunluğunun bu değişikliğe niyeti yoktur. Onlar da Türk Eczacıları Birliği’nde yönetim olanlar gibi eczacılık alanında yaşananlardan rahatsız değillerdir. Durum böyle olunca bu görev önümüzdeki seçimlerde Türk Eczacıları Birliği’nin gerçek sahibi olan eczacılara düşecektir.
2013 yılının son çeyreğinde yapılacak olan Eczacı Odaları ve Türk Eczacıları Birliği seçimleri biz eczacıların ve eczanelerimizin kaderini belirleyecektir.
Saygılarımla.