Ecz. Özlem DEMİR
Sizlerle sahadan edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum.
Bu seferki yazı daha hayatın içinden ve daha birebir yaşananlar üzerine.
Bugün, Bağcılar’ın Güneşli bölgesinde bir eczaneye girdik arkadaşlarla.
-Nasıl gidiyor hayat, Eczacı Bey?
-Gördüğünüz gibi buraları sel aldı, bence bizim meslekte aynen böyle sele kapıldı gidiyor.
-Alt yapı sorunları coğrafyamızda olduğu kadar mesleğimizde de var. Sizde eczanenin içindesiniz ve bizler gibi olanların, gidişatın farkındasınız. Sorunlarımız ve çözümlerimiz ortak, hepimizi kapsıyor.
Oy kullanmaya gelecek misiniz?
-Tabii ki geleceğim. Ve oyumu vereceğim.
-Teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Gördüm ki; insanlar eli kolu bağlı olmaktan sıkılmışlar. Bu kadar kaderine terkedilmiş olmaktan, bu kadar pusuda bekleyen yok oluşa boyun eğmekten sıkılmışlar.
Ve çok ilginç; değişimden ve birlikte olmaktan korkanların ortaya attığı “umutsuzluk tohumları” gerçekçi bulunmamış.
Özellikle meslekte biraz yıllanmış olanlar, zamanın bize karşı yarıştığının çok farkındalar.
Önceki gün Fatih bölgesinde ziyaret ettiğimiz bir eczacımız ise:
-İTS, karekod uygulaması başlayacak,... ertelendi. Elektronik reçete başlayacak,...ertelendi. Aile hekimliği başlayacak,..ertelendi.Medula başlayacak,..ertelendi. SGK ödemesi gelecek,..ertelendi.Gerçekten sadece bu defalık bir tane erteleme, dendi birde...
İşte daha ne sayayım. Böyle uzayıp gidiyor. Mesela bugün depoya ödemem var. Para gelmediği için Allah'tan ertelendi. Daha evdeki hallerimizi saymayım.
Sürekli cezamızı erteleme süreci yaşıyoruz. Yani bu son uygulamalardan sonra hiç bir şeye vakit yok ya.İşte böyle; YOZ YAŞIYOZ, YOZ...
Bakırköy bölgesinde ziyaret ettiğimiz bir eczacımız ile görüşmemizde:
-Eczacı Hanım sizce nedir durumumuz?
-Bence biz hiç sağlam olmayan bir sandaldayız. Sulara gömülmek üzereyiz. Üstelik geçen zaman diliminde bir de pusulamız hepten şaştı.
-Kurtuluşumuz olmalı diye düşünüyorum. Hepimiz burda yaşamak ve bu meslekten onurumuzla ekmek yemek istiyoruz.
-Haklısınız. Bu düştüğümüz hallere bakınca, kendimize; ben nerdeyim, ne yapabilirim, diye soruyorum.
-Yanıtını bizim adımıza kendi içimden geçtiğince ben vereyim. Siz durumu çok güzel ifade ettiniz çünkü.
Önce hep birlikte, tek bir fire bile vermeden, o sandaldan inerek, güvenli ve sağlam bir gemiye geçeceğiz. Geminin tayfaları çok çalışkan ve kaptanı deneyimli olduğu kadar, zeki olmalı. Zor anlarda ne yapılacağını kolayca kestirebilmeli. Sonra o geminin rotasını değiştireceğiz.
Biz biliyoruz hepimiz aynı gemideyiz. Ve önemli olan rüzgar nereden eserse esin, dalgalar ne kadar yükselirse yükselsin, biz doğru yöne gidebilmeliyiz.
Biz kendimizden eminiz. Doğru olanı hep birlikte yapacağız.
Lütfen oy kullanmaya gelin.
-Umutsuzluğuma çok güzel yanıt verdiniz. Bende oy kullanmaya geleceğim.
-Görüşmek üzere, iyi çalışmalar.
Çapa bölgesinden bir eczacımız, bana dönerek:
-Siz ne yapacaksınız peki?
-Programımızda yazdık Eczacı Bey.
-Sizde protokole hayır hayır diyip, sonra altına imza atanlardan olacak msınız?
Buruk gülümsedim.
-“Asla” desem...Size ancak “ayinesi iştir kişinin” diyerek, şimdiye kadar yaptıklarımıza bakmalısınız ve devamını bizi deneyerek görmelisiniz desem.
Şimdi de o gülümsedi.
-Oyunuzu istiyorum.
Yine gülümseyerek;
-Geleceğim.
-27 ekim de görüşmek dileğiyle.İyi çalışmalar.
Kalabalık ve çalışkan bir ekip olarak, büyük bir şevkle ve kararlılıkla İstanbul’ daki eczanelerin yarısını ziyaret ettik. Ve aralıksız ziyaret etmeye devam ediyoruz.
Edindiğim en önemli izlenim ise, mesleğimize ve meslektaşlarımıza yapılan ihanetlerin kokusu mutlaka duyuluyor. Konuşmalarda bazen satır aralarında, bazen ise ana başlıklarda geçiyor. Hiç bir şey örtülü ve kapalı kapılar ardında kalmıyor.
Sahada çalışmak, sohbet etmek azmimizi perçinledi.
Bu nedenle; haydi, herkese iyi çalışmalar...