Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK 

 

“Eczacının Sesi Gazetesi” daha çocuk yaşta, 12. yaş gününde, 6-7 Nisan 2018 tarihinde, ülkemizin bereketli, verimli, üretici göbeği Konya’da, “Majistral Zirve Kongresi” gerçekleştirdi.

“Kök geliştirme deneyi” yaptı.

Kongrede, “Eczacının Sesi” ailesi, eczacılara umut aşılamaya çalışan on-onbeş civarında eczacılık ve tıp fakültesi öğretim üyesi, eczanelerinde bazı çizgileri aşmış beş-on coşkulu eczacı ve hala geçmişlerine, köklerine, mesleklerine bağlı, eczacılığını, eczanesini önemseyen, yeni eczane açmış gibi heveslenen, 22-92 yaş aralığında 300 civarında eczacı vardı. Bir de, göze batmadan, göz kamaştırmadan yükü gönüllü olarak sırtında taşıyan, özgüvenli, özverili, sessiz kahraman Ecz. Ahmet Nezihi PEKCAN vardı.


Selçuk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Konya Eczacı Odası, İstanbul Eczacı Odası gözetiminde, önceki sağlık bakanlarından, her zamanki gibi sakin, sessiz, Sayın Ecz.Kazım DİNÇ, TEB Başkanı Sayın Ecz. Erdoğan ÇOLAK, uzun süre TEB başkanlığı yapan, yaptıklarını saya saya bitiremeyen, yapmadıklarına, yapamadıklarına değinmeyen, artık işin keyfini çıkaran, keyfini süren önceki başkan Sayın Ecz.Mehmet DOMAÇ’ın şereflendirdiği kongre ile uzun ince bir yola çıkıldı.


Toplantı efsane hocamız Prof.Dr.Kasım Cemal GÜVEN röportajı ile açıldı.
Eczacılık bir şifa sanatıdır. Bu sanat bilim ve bilimsel gerçekler aranarak yapılmalıdır...
Meslek icra edilerek meslek hazzı ve meslek hakkı alınmalıdır...
Eczacı görünür olmalı, ilaca, hastaya, reçeteye yorum yapmalıdır...
Kesintisiz sağlık hizmeti veren eczacılar bu kadar huzursuz, mutsuz olmamalıdır...
Yeni eczane açmak sınırlanırken, yeni eczacılık fakülteleri bu kadar çok, bu kadar hızlı, bu kadar kolay açılmamalıdır; durmaksızın açıldığına göre oyun içinde oyun vardır.
Gibi söylemler her yerde olduğu gibi tekrarlandı.


Birbirinden keyifli sunumlarla, pediatriden geriatriye, dermatolojiden gastroenterelojiye, aromaterapiden fitofarmasiye uzanan geniş bir yelpazede majistral ilaçlar anlatıldı.
Sergilenen laboratuvarda bayramlık giymiş çocuk gibi, fakülteyi yeni kazanmış gibi, fakülteye ışınlanmış gibi sevindik, şendik.


Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Kliniğinden Prof.Dr.Ülker GÜL’ün güle güle sunumu içimizi ısıttı. “Herkesin deri yapısı kendine özeldir” dedi. “Her ilaç özel yazılmalı, özel yapılmalı” dedi. Keşke majistral yazmayı unutan doktorlar, majistrale gönülsüz, keyifsiz, şaşı bakan eczacılar, “herkesin derisi farklıdır”dan habersiz hastalar da duyabilseydi.
Keşke bu doğruya sarılıp bir yol bulabilseydik, bir yol alabilseydik.

Prof. Dr. Figen TIRNAKSIZ ve başka pek çok hocalarımız majistraldeki tehlike ve tehditleri de açıkladılar, anlattılar. “Kontrollü standart ürün, doktor tarafından doğru yazılmış reçete, eczacı tarafından doğru hazırlanmış ilaç esas hedefimiz olmalıdır. Miyad belirleme, yan etki bildirimi, yetkinlerce yapılan etkin, adaletli, bilimsel, ciddi, kesintisiz denetim es geçilmemelidir, ıskalanmamalıdır” gibi konular da zamansızlıktan hızlandırılmış olarak anlatıldı, hatırlatıldı, vurgulandı.

“Büyü” anlamındaki “MAJİ” köklü majistral ile büyülendik, kendimizi baya eczacı gibi hissettik.
Ecz. Gaye ÖZEKEN’in “İşte Öyle Birşey, Oyun-Şiir, Dinleti-Gösteri”sini de izledik, dinledik, dinlendik.
Eczaneme uzak, eczacılığıma yakın iki gün iyi geçti, iyi geldi, iyi oldu.

Nereden Başlamalı?


Kaç kişiyi ilgilendiriyor majistral?
Kebap ve pide kokan, yemek yapılan, bulaşık yıkanan, belki de abdest alınıp namaz kılınan, içinde şehir şebeke suyu varsa başka şart aranmayan laboratuvarlarımızda majistral yapsak ne olur, yapmasak ne olur?
Majistralleri SGK 2011 fiatları ile ödüyormuş, 2018 fiatları ile ödese ne olur, kesintili ödese ne olur, “hepsini kestim” deyip ödemese ne olur?
Gibi sorular kafamda dolaşırken, koşuşurken, uçuşurken...
Yapay zeka, akıllı robotlar, akıllı ilaçlar, genotipe göre ilaçlar, biyoteknolojik ilaçlar, tonlarca bilimsel bilgiler, sonsuz soysuz tuzaklar yola çıkmış üstümüze üstümüze gelmekte iken...
Rahat duramayan, rahat olamayan, ısınan, kızan kafam:
“Sadece krokilerde bulunan, adı laboratuvar olan göstermelik yerler tümden kaldırılmalı, kapatılmalı. Yeniden tanımlanacak laboratuvarı kuran eczacılar majistral ilaç hazırlamalı.” Diye isyan etti.

Ne oldu?


Laf dönüp dolaşıp eczaneye geliyor ve orada kayboluyor.
İlaç sanayi temsilcileri gayretleri ile eczane açma kolaylaştırıldı ve sınırlama kaldırıldı (1953).
Eczacı, eczane açma dışında bir yol aramadı, denemedi, göremedi; boşluğa, hiçliğe, kolaya kaçtı. Orta ve uzun vadeli düşünmedi, gününü kurtarmak için yarınını yedi.
Eczanenin çalışması için, işlevi için:
Duvarda asılı çerçeveli eczacılık diploması, askıdaki beyaz gömlek, şebeke suyu bağlantısı ve diploma sahibi eczacının 24 saatte eczaneye ulaşabilir mesafede olması yeterli sayıldı.
1965’lerde açılan özel okullarla da yangın körüklendi.
Yan yana, sırt sırta, diş dişe, göz göze kültür mantarı gibi eczaneler açıldı, saçıldı.
Reçetesiz ilaca göz kırpıldı, göz yumuldu.
Eczanede eczacı görev ve sorumluluğu, eczacı hakkı belirlenmedi; adaletli, bilimsel, ciddi, sürekli denetim mekanizmaları kurulamadı. Kuralsız oyun oynandı. Bilerek hata yapanlar para kazandı, oyundan atılan, dışlanan, suçlanan olmadı, “Allah’ından Bulsun” bedduaları ile yetinildi.

Kim Ne YAPSA?


Konumuz majistral idi, eczaneye girince herşey birbirine karışıyor, kafa karışıyor.
Konya Eczacı Odası, majistrale el sürmüşken, gönül vermişken kolları da bir güzel sıvasa.
Kurumsal birliktelik    
Bilimsel temel
Hukuksal yapı
Ekonomik düzenleme
Teknolojik işleyiş
Ciddi denetim
Gibi temel taşlara oturtulmuş bir model, bir sistem bulsa.

Eczacılık Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, En Büyük Başkan Bayramı kapıda. Af, hibe, teşvik, yardım torbada. Bastıran sıcaklara karşı kabaran, köpüren “Yandım Çavuş Ayranı” sokakta.

Kim, ne yapması gerekiyorsa, kim ne yapacaksa artık yapsa.
Yoksa... Yoksa... Yoksa... Korkarım birileri YAPAR SA.

Kongreye 300 civarında eczacı katıldı.  Çok iyi bir taban.
25 bin eczane eczacısından, bu işe gönüllü, hevesli, meraklı, külfetini taşıyacak, nimetini bekleyecek iki-üç bin eczacı vardır.
100 bin doktordan majistral sevecek, yazacak beş-altı bin doktor aranıp bulunabilir.
Daha sağlıklı, daha iyi yaşamak isteyen, büyüye inançlı, ilaca meraklı, birbirine benzemeyen, parası az ama istese, cami yapmaya, giyinip kuşanmaya, süslenip püslenmeye, akşama kadar, sabaha kadar oynanan küçük büyük kumara, böreğe, pastaya, kolaya, rakıya, sigaraya, şaraba bulduğu gibi doktora eczacıya da para bulabilir kıpır kıpır 80 milyon insan gece gündüz arabada, ayakta hazır ve nazır.
Geriye ne kalıyor?

Allah Korusun


Şebeke suyundan, sokak şişesine sarı su yapmak ile, ambalaj kağıdına mide tozu paketlemek ile, her derde deva, ömür boyu kullanılması gereken ot, çöp, sabit ve uçucu yağ karışımları ile, Prof.Dr.Ekrem SEZİK’in “aktarlaşmayın” ikazını dinlemeyip aktarlaşmak ile para kazanılabilir, gün kurtarılabilir.
Ama, aman Allah Korusun, eczacılık da batabilir.

Evet, bu kongre daha başlangıç. Yolumuz uzun, yolumuz yokuş .
Haydi Selçuk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, haydi Konya Eczacı Odası, haydi Ecz.Ahmet Nezihi PEKCAN, haydi eyyy eczacılar, haydi eyyy doktorlar, haydi eyyy hastalar...
Bayılmaya yüz tutmuş, sararmış, solmuş şu güzelim eczacılığa akıl verin, can verin, el verin, kan verin, gönül verin, para verin, soluk verin, su verin...

Eczacılık erken yaşta kök çürüğü hastalığına yakalandı.
Majistral, eczacılığın kök çürüğüne ilaç olabilir.

***


Azerbaycan atasözü: Kökün varsa ağaçsın, yoksa odunsun.

Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK   





Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat