KÜÇÜK ÇIPLAK VİRÜS, SAĞLIK ORDUSU, YALNIZ ECZACI
Terazi odasında bir miligram ağırlığın etkisini, nefesimizi tutarak görmüştük ama virüs tartmamıştık.
Her an muzip bir şey söyleyecek gibi gülümseyen Hocam Turhan Baytop bir askerlik ve mikrop anısını anlatmıştı. Kar yağışlı bir günde, askerlere mikropları anlatırken, “Mikrop, ne kadardır sizce?” diye sorduğunda yanıtlardan bir tanesi “Dışarıda yağan kar tanesi kadardır, komutanım” olmuş.
Çok akıllı, kendini hücreye pençeleyen, kopyalayan, çocuklara sevimli, sivri şapkalı küçük korona virüsü dünya sağlık ordusuna kafa attı, kafa tuttu; ”topunuzu temizlerim” diye tehdit etti.
Küçücük virüs ne kadar canavar, ne kadar toptancı, ne kadar güçlü-kuvvetli imiş meğer.
Dünya ne kadar küçük, insanlar ne kadar kardeşmiş, korunmasızmış meğer.
Demokrat, dindar, dünya nüfusunun yarısından çoğunun da varlığından fazlasını elinde tutan ilk 50 zengin, kabadayı, kapitalist, komünist, kral, kraliçe, kovboy, zalim, zorba çaresiz, kararsız, şaşkın kaldı. Kaçacak delik, korunacak memleket, sığınacak başka dünya, güvenecek yıldız bulamadı, kaçamadı.
Üstüne toz kondurmayan, üstünden güneşi eksik etmeyen, anlı, şanlı ünlü devletler bilim adamı peşine düştü, arlanmadan, sıkılmadan, utanmadan birbirinden ilaç gereç aşırdı, kaçırdı.
“Her işin başı sağlık” deyip bıyık altından gülen, sağlık yerine altına, arsaya, betona, borsaya yatırım yapan küçük, orta, büyük kurnazlar da dahil herkes duasını, gönlünü, gözünü, kamerasını, kulağını, yönünü, yüzünü bilim insanlarına çevirdi, yöneltti.
0, 000 000 000 001 gr.’lık küçük virüs, 100 tondan fazla bir balinayı öldürebilirmiş. Dünyayı makroplar (makroorganizmalar) değil, mikroplar (mikroorganizmalar) yönetmekteymiş.
Ve de bu küçük yaratıklar aldatıcı, destekleyici, yapıcı, yıkıcı, zanaatkar olabiliyorlarmış.
Görünmez Güçler. (Mikroplar Dünyayı Nasıl Yönetiyorlar?): Dr. Bernard Dixon. Çevirenler: Prof. Dr. Mine Anğ Küçüker, Prof. Dr. Emel Tümbay, Prof. Dr. Zeki Yumuk.
XXX
150 bin doktor, 35 bin diş doktoru, 30 bin eczacı, 15 bin veteriner, 300 bin hemşire, 500 bin yardımcı ile bir milyonluk SAĞLIK ORDUMUZ ve DEVASA DÜNYA SAĞLIK ORDUSU, küçük virüs ile çok ciddi bir sınav veriyor.
Türk Eczacıları da, çatışmaların, kaçışmaların, yasaklamaların en yoğun olduğu en ön cephede, en önemli toplum sağlığı ateş çemberinden atlıyor.
Uçmasını bilmeden, deneylemeden, öğrenmeden uçacakmış gibi çaresiz çırpınıyor, uğraşıyor.
Son elli yıldır başlarına gelmedik kalmayan eczacılar, korona günlerinde bir başka sıkıldılar; bozuldular; yüksek sesle ağlaştılar; bağrıştılar.
“Bu kadar telaş ve yükün arasında, hele hele nöbet sırasında vergici ile, belediye zabıtası ile, işsiz kurnaz ile, hapçı ile, ucuz şarap, sahte rakı sarhoşu ile maske yüzünden taciz edildiler, polis çağırdılar,” whatsApp” larından yetkili, yönetici, kurtarıcı aradılar.
Uzaktan alkış alırken, tozlu, korunmasız, küçük, gerçek sahnelerinde elle, gözle, sözle itilip kakıldılar.
Durum 1980 den beri aşağı yukarı ayni. Yan yana sırt sırta, diş dişe açıldı eczaneler; sağlık masası, sağlık yurdu, sağlık danışmanlığı olamadığı gibi ciddi bir ticari işletme de olamadı..
XXX
Emperyalizm son iki yüzyılda SAĞLIĞI endüstrileştirdi, ticarileştirdi, ilaca bağımlı hale getirdi, kurumlarını kurdu, kurallarını koydu, koltuğunun altına kıstırdı, sıkıştırdı.
Doğu ülkeleri marifetlerini kurumsallaştıramadı, moda yaratamadı, pazarlayamadı, yayamadı.
Yaşam başladığından bu yana hastaya göre davranış, destek, ilaç, uygulama düşünen DOKTOR ve ilaç yapan, bilen, uygulayan, yorumlayan ECZACI hazır-paket ilaç meraklısı-takipçisi oldu.
Hazır-kutu ilaç satış yolları asfaltlandı, çiçeklendi, yeşillendirildi, bedava ihtiyaç giderildi.
Diğer yollar, beton bloklar, dikenli teller, gizli jandarmalar ile kapatıldı, örüldü.
Petrol, silah, uyuşturucu oyuncuları gibi ilaç oyuncuları da acayip zenginleşti.
Karlarını kat kat katlayan ilaç endüstrisi, devletler üstü devleşti.
İş ortağımız dedikleri uç beyi eczacı, yalnız, dayanaksız, korumasız kaldı; geri geri kaydı.
XXX
Bu felaketten, korkudan sonra TÜRK ECZACILARI ne düşünmeli, nereye koşmalı, neyi, nasıl, yapmalı?
Bu soruya:
TEB, 54 Eczacı Odası, oda sayısına yaklaşan eczacılık fakültesi dekanları ve düşünen, konuşan, yazan öğretim üyeleri, etkililer, yetkililer, yöneticiler, politikacılar, sıradaki politikacılar, eczacılık dernekleri, eczacılık dergileri, eczacının sesi anlaşılır, kısa, öz, yazılı yanıt aramalı.
Eczacı, sağlık ordusunun en ön, en uç, toplumla en sıcak-yakın temaslı birinci basamak sağlıkçıdır.
Ordu ciddiyetsizliğe, oyuna, şakaya gelmez, ölümcüldür.
Bir orduda, kurmay heyet, yöneten heyet, teknisyen heyet, emri yerine getiren heyet olur.
Eczacı görevini, yerini, sorumluluğunu, hakkını bilmeli; çalışmasını, hazırlığını yapmalı.
Yaşadığımız deneyde eczacı kimin askeri, kimin komutanı, kimden emir alacak, kime emir verecek, on başı mı ,yüz başı mı anlayamadı; bocaladı, çok gereksiz işlerle çok sıkıldı, çok yoruldu.
Sağlık, akıl, beden, ruh, sosyal, toplum sağlığının toplamıdır.
Eczacı da kendine, esasına, özüne, tahsiline, temeline göre rolünü almalı, oynamalı.
Bilinen Olgularımız:
1. Eczacılık fakültesi dekan ve öğretim üyeleri, bilim bayilsi, temsilcisi olması gereken eczaneden fayda-verim çıkışlarını, verişlerini almadı, “biz ne öğretiyoruz siz ne yapıyorsunuz” demedi.
2. Sağlığın öz, sahici gündemi, “toplum sağlığı” olamadı, hazır, paket, pahalı ilaç sağlığı tahakkümü altına aldı. Bütüncül, hastaya özel bilgi, hüner, ustalık önemsizleşti, ıskalandı, unutuldu.
3. Beklenen gerçek, ilaç endüstrisi büyüyecek, eczacıyı üretimden uzak ilaç satıcısı rolü ile oyalayacak.
4. TEB bezgin, yorgun. 54 eczacı odasının aklı, fikri, gözü, kulağı TEB de, sabunu suyu yok.
5. Taban, Oda’dan ve TEB den bıktı; politikacıdan korktu; işine devam mı tamam mı kararsız, kaygılı.
6. Yaşam, “maskeli balo” demişlerdi, inanmamıştık; çoğumuz taktık.
XXX
Nereden başlanabilir?
1. Eczacılık fakülteleri dekanlar kurulu, serbest eczanede eczacının ilacı hastaya gereği gibi sunması, gerekli kayıtları tutması, gerekiyorsa ilacın uygulanma hususlarını açık açık, madde, madde yazmalı.
2. Çalışma Bakanlığı, bu hizmetlerin bir eczacı için ne kadar zaman gerektirdiği ve bu kadar emeğe ne kadar hakkın helal olduğunu belirlemeli.
3. Türk Eczacısı eczanenin başında olmanın, olmamanın anlamsızlığını aşıp, belgeli, bilimsel, kayıtlı, uygulamalı, yazılı görevini sekiz saatte yapabileceği kadar reçetede yerine getirmeli; alnının terini başparmağı ile sıyırıp sokağa atmamalı, saçmamalı, gururla soğutmalı.
4. Eczane caddede, gürültü, korna, şamata, toz toprak altında, duşsuz, mutfaksız, tuvaletsiz, arabadan inmeden iş görülecek alışveriş yeri olmamalı; en az eczacının evi kadar bakımlı, büyük, rahat kullanımlı olmalı.
A. Ticari, B. Reçete, C. Üretim ve uygulama, D. Toplum sağlığı, E. Özel sağlık bölümleri mutlaka olmalı; denetçiler, dolandırıcılar, hastalar, hasta olmak istemeyenler, keyifçiler, misafirler, temsilciler, seyyar satıcılar, sarhoşlar, piyangocular, her istediği yere dağılmadan, edepli, saygılı, sıralı girmeli.
Kimin kime ne söylediği, kimin kimden ne aldığı, imzalı, kayıtlı, yazılı olmalı.
5. Özetle, sağlık işi, en az, kirli para pazarlayan bankalardaki kadar ciddi ve kazançlı olmalı.
XXX
Gerekli bilgi, gerekli ciddiyet, gerekli çalışma, şu anki yasa ve yönetmelik ile ciddi işletmecilikten uzak, geleceksiz, köksüz, küçük, sermayesiz mevcut eczaneler ile olmaz, olamaz.
Eczacı mutsuzluğunun, sıkıntılarının, sorunlarının kaynağı, özü üç beş kuruş değildir.
Çare:
1953 yılından beri bünyemizi küflü çivi gibi rahatsız eden 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler yasasının eczacıya, gerçeğe, güncele, ülkeye uyarlanması, uygulanmasıdır.
Bu yasa, eczacıya, topluma, ülkeye yararlı değil, sadece hazır, paket ilaç pazarlamaya yöneliktir.
DİP DİBE dibe, küçücük, dört duvara, istediğin yere, istediğin kadar eczane açılmasını sağlamış, reçetesiz satışlara göz yummuştur.
Yasa çıktıktan 10 sene sonra anayasaya aykırılığı kanıtlanana kadar altı yılda, gece gündüz vardiyaları ile atmış yılda üniversitede yetişen eczacıdan fazla eczacı yetiştiren Özel Eczacılık Okulları açılmıştır.
Şimdi de vakıf adı altında, politika adı altında eczacısız eczacılık fakülteleri açılmış, saçılmıştır.
Bu yapılanlar eczacı, ülke, toplum yararına değildir; bilinçsiz, hesapsız, rastgele yapılmış değildir.
Uzun erimli bilinç, strateji, plan, proje ile, malum güçlerin baskı, teşvik, zorlaması ile yapılmıştır.
Amaç, memleketin en akıllı, en çalışkan, en üretici, en yaratıcı olabilecek güzelim atlarını, yedirip içirip üretimsiz, verimsiz, keyfine koşturup yarıştırırken, seyirciler bağırıp çağırıp kumar oynarken ülkenin kanını emmektir.
Bunlara karşı durabilmek için birikimli insan, bilimli siyaset, kültürlü eğitim, sanatlı yaşam gerekir.
Yaşam, sürekli bir oyunun bir parçasıdır.
Kurgu, yönetmen, oyun, rol kendi kültüründen olmalı; yoksa, tutarlar kolundan, kulağından, maskara yaparlar, istedikleri gibi oynatırlar.
Londra’da, 1665 ‘te, 100.000 kişiyi katleden Veba günlerinde, 14 aylık karantinada geliştirdiği Yansımalı Teleskop ile bilimsel bir devrim başlatan Isaac Newton: “Plato ve Aristo iyi arkadaşım, ancak en iyi arkadaşım gerçeklerdir”. (Herkese Bilim Teknoloji Dergisi.27.03.2020)
Hele şu gürültü, patırtı, korku bir bitsin, hele şu cephedeki ateş, aksırık, astım, kuru öksürük bir gitsin.
Eczacılar kendilerine 15 günlük bir ev hapsi vermeli.
“Ne yapıyoruz, ne yapacağız, nasıl yapacağız, nereye gideceğiz?” diye durup düşünmeli.
Ne yapacağımızı kaderimiz belirlermiş; belirlemiş. Eczacılık.
“İlaç yapma trenini kaçırdı isek gıda takviyesine başlayalım. O da kaçtı derseniz bari gıdayı kaçırmasak!.” derim.
Yoksa; sadece, ilaç satış kulvarında koş babam koş.
Bir torba yem, birkaç şeker, biraz okşamaya canın çıkana, nefesin daralana, yığılıp kalana kadar koş. Üstelik sonunda etinden köfte de yapamazlar.
XXX
Çarenin Çaresi:
“Eczacı eczacının kurdudur” kurgusunu, “Eczacı eczacının zehrini alır” şeklinde kurgulamak oyunudur.
İki kişinin anlaşması ile çok şey değişir. İşe, ciddiyete, temel atmaya, yolculuğa buradan başlanabilir.
Bu eczanelerle eczacının işi iş değil; yokuş, zor.
“Böyle sağlık olmaz olsun” demeyelim.
Dünya değişmez, kendimizi değiştirelim.
Yaptığınız işin felsefesini yapmazsanız; yalnızca teknisyen olarak kalırsınız. (Friedrich Nietzsche.)
ALLAH KORUSUN.
SAĞLIK OLSUN!..
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK 10 NİSAN 2020 KUŞADASI.