11. Bölge Diyarbakır Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ecz. Ahmet Turgay Yaşar
“Cumhuriyetimizin 100 Yılında Eczacılık 360. Ufukları Genişletmek Yaşamları İyileştirmek” teması ile gerçekleştirilen 16. Türkiye Eczacılık Kongresine Diyarbakır Eczacıları olarak katıldık. Mesleğimizin geleceğini farklı disiplinlerden ulusal ve uluslararası uzmanların, akademisyenlerin ve araştırmacıların katılımıyla tartıştığımız kongerenin ardından bir yazı yazma gereği duydum. Türk Eczacılar Birliği tarafından organize edilen ,çok verimli bir kongreye Profesyonelce hazırlanmış ve emeğin kokusunu hissettiğimiz birbirinden verimli oturumlara katılma imkanımız oldu. Diyarbakır eczacılığının her katmanından eczacılarımızın orada eczacılığın nerelere gideceği , farklı ülkelerdeki eczacılık formatlarını ve depremde Türkiye’deki eczacıların nasıl bir özveriyle her şeyin yok olduğu ama ilacın tüm halkımıza ulaştırıldığına şahit olduk. Gönüllülük esasına göre çalışan bir meslek grubu olduğumuzu tüm dünyaya gösterdik. Benimde 3 defa Adıyaman ve 1 defa Malatya’ya gönüllü olarak gitme ve orada nasıl insanüstü bir çaba sarfeden eczacılarla tanışma imkanım olduğunu hatırlamama sebep oldular.
İnşallah bir daha ülkemize böyle felaketler göstermemesi temennisiyle gelelim esas konumuza ;
Artan fakülte sayıları ve bunun beraberindeki kontenjan artışları ile bugün Türkiye’de eczacılık yapmanın ne kadar zor olduğunu her an yazıyoruz. Öncelikle serbest eczaneler için 3500 nüfus kriterinin sonucunda ,hali hazırda boş kontenjanı olmayan bir sürece girdik. Yardımcı eczacılık sürecinin planlananın aksine iyi yürümediğini artan enflasyonun neticesinde personel giderlerinin vergi, enerji ve kira maliyetlerinin fahiş bir şekilde yükselmesi eczacı – eczacı çalışma kriterlerini imkansız hale getirdi. Türkiye’de ki 1.1 eczacının eczanede çalışmasını Avrupa’daki seviyeler çekme gibi (3.3) güzel bir düşüncenin , Türkiye gibi aksiyonlu ne zaman ne olacağı bilinmeyen durumları yaşadığımız için sekteye uğruyor. Aslında basit mevzuat ve genelge değişiklikleri ile eczanelerimizin ve cezacılarımızın sadece ilaç satmanın ötesine taşınması gerekmektedir. Bu kongrede gördük ki bazı gelişmiş ülkelerde farmasotik bakımın ,homeopati , aromaterapi, fitoterapinin eczanelerde hastalara uygulanıp önemli gelirler elde edildiğini ve en az bir eczacının bu işle ilgili istihdam edildiğini ,yine hekimlerin iş yükünü hafifletmek için basit test , aşılama tedavi vs bunların eczacılar tarafından yürütülmesini ve eczacıların bu görevleri uyguladıklarını öğrendik. Bu anlamda bizlerde altın bir fırsat olması niteliğinde olması için ;
-İnternet üzerinden bakım
-Bazı ilaçları reçeteleme
-Hasta bazlı test (gebelik,Şeker testi vs)
-Rutin aşılama
Ve bunlar için en az bir eczacı istihdamı sağlanabilir. Yeni mezun arkadaşlara alan yaratılmış olunur. Yani hedeflenen bir eczanede 3 ve üzeri eczacı çalışmasını sağlamamız gerekiyor.
İkinci önemli konumuz ise kamu; Artan eczacı sayısının bir bölümünü kamuda istihdam etmek zorundayız. 55000 eczacı kitlesine sahip olmamıza rağmen kamuda 4500 civarında eczacı olması, gelişmiş ülkelerde ise bu oransal olarak %18 civarlarında olduğunu düşündüğümüzde kamuda eczacının ne kadar geride olduğunu görebiliriz. Eskiden kamu bir ara istasyon olarak görülüyordu. Fakat bugün geldiğimiz noktada serbest eczanelerin sıkıntılı durumu her eczacının aslında bir kamu eczacı adayı olduğunu ve buralardan emekli olma ihtimalini güçlendirdi. Öncelikle kamuda, eczacı sayısının artırılması için önce bölge eczacı odalarının girişimleriyle Türk Eczacılar Birliği Koordinasyonu ile Meclisteki Milletvekillerimizin çabalarıyla istenen rakamlara ulaşması sağlanmalıdır. Daha sonra kamudaki eczacının özlük haklarını almak ve akademik sağlık meslek grubu ölçülerinde bir hak edişi almalarını sağlamalıyız.
Diğer mesele ise eczacıların ve eczanelerin fiziki şartlarının düzenlenmesi(-1,morg ve tuvalet yanlarından)öteye daha konsept proje ile tüm Türkiye’de ki hastane eczanelerin büyüklük ölçülerine göre standart hale getirilmesi gereklidir. Düzenli meslek içi kamu eczacılığı eğitimleri ile de özgüvenli ve görev tanımlı bir şekilde eczacılık yapılmasının önü açılmalıdır.
Diğer bir husus ise akademi ve sanayi de daha çok eczacı istihdamının sağlanması gerekmektedir. Açılan eczacılık fakültesi eczacı öğretim üyeleri ve bilim adamlarını çoğaltmamız ve gençleri bu alanlara sevk etmemiz gerekiyor. Sanayi ise tamamen eczacının dışında işleyen bir sektörden tüm aşamalarında eczacının rol aldığı ve eczacının kontrolünde olmasını sağlamamız gerekiyor. Yani sözün özü içinde ilaç ve eczacılık geçen her alanı sadece eczacıların yönetmesi, geliştirmesi ve araştırması gerekmektedir.
Yıllardır travmatik bir şekilde bizleri sürekli korku tünellerine sokan zincir eczane gibi kavramları eczacılık dışına itmemiz gerekiyor. 85 milyon insana 24 saat kesintisiz ilaç hizmeti sunan birinci basamak sağlık tesislerimizi sanatımızla birleştirerek vazgeçilmez olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Eczacılığın salt basit ilaç alış verişlerinden ötesinde majıstral ilaç sunarak sanatımızı, bilim ve araştırma ve geliştirme ve farmasotik bakım hizmetlerinin ön plana çıkarılması ve bunun için el birliği ile çalışılması gerekiyor. Geleceğin eczacılığı için aile eczacılığı evde bakım eczacılığını konuşup tartışmaya açmalıyız…
Tüm Türkiye’nin 29 Ekim Cumhuriyetimizin 100 Yılını kutluyorum…
Nice 100 Yıllara