Ecz. Enver OLGUNSOY
Zanzibar, Tanzanya, Kenya gibi Afrika ülkeleri Svahili dilindeki bu sözcük, mesleğimizin ve meslektaşımızın son günlerdeki durumunu betimliyor sanki. Ne olursa olsun gıkımız çıkmıyor, büyük bir yorgunluk, şaşkınlık durumu hakim. Hatta daha ileri gidersek vurdum duymazlık ve atalet içindeyiz, üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi, hiç reaksiyon vermiyoruz. Halbuki son günlerde meslek büyük bir saldırı altında, orasından burasından didiklenip, çekiştiriliyor ve her didiklenmede büyük bir zarar görüyor. Hayır hayır SUT’tan BUT’tan katılım payından vs. bahsetmeyeceğim. Kaygım mesleğimle ilgili. Kozmetik konusunda saldırı, gıda tamamlayıcılar, bitkisel ilaçlarla ilgili Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelik, tıbbi cihaz satış merkezleri (medikaller) ile ilgili hazırlanan yönetmelik, Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi kadrosunda bir tek bile eczacı kökenli akademik üye bulunmaması, Sağlık Meslek Mensupları Birliği kanununda eczacının tanımı, bazı eczacılık fakültelerinde (İstanbul ve Ege) farmasötik teknoloji yüksek lisans programlarının eczacı dışı mesleklere açılmaları… Bunlara daha birçok eczacılık mesleği ile ilgili olumsuzluk ekleyebilirsiniz, ama bir Allahın kulunun sesi çıkmıyor. Samsun’da yapılan mesleki toplantıda, gazeteciler soruyor, TEB Akademi Başkanı farmakognozi hocası Prof.Dr. Ahmet Başaran cevaplıyor: Uzun uzun bitkisel ilaçların bilinçsizce kullanımının tehlikelerinden bahsedip, bu tür ilaçların mutlaka Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı denetiminde olmasından bahsediyor. Dönüp te bu tür ilaçlar, İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumunu 2010 yılında çıkardığı Geleneksel bitkisel tıbbi ürünler yönetmeliğine göre ruhsatlandırılmalıdır diyemiyor. Hem de Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığının bu konudaki alt yapı yetersizliğini bildiği halde. TEB bu haldeyse, varın siz değerlendirin gerisini…
Yıllardır bu sayfalardan sesleniyorum bırakın kozmetiği öyle dermokozmetik vs gibi ayrıştırmayı, Türkiye’de aldığımız eğitim nedeniyle, kozmetiğin tümüne sahip çıkmamız gerekiyor diye.
Daha geçen günlerde Antalya’ da 3’üncü, evet yazıyla da yazayım üçüncü Türkiye Kozmetik Kongresini İzmir Kimyagerler derneği yaptı. 29-31 Mart arası da ilaç üretimi Teknolojisi ve regülasyonu kongresini de bu defa Marmara kimyagerler derneği yine Antalya’da yapacak. Sizlere soruyorum Eczacılar nerede? Bu meslek elimizden gittiğinde ses vermek için çok geç olacak bilesiniz.
Tıbbi cihaz (gebelik testi, prezervatif, gaz bezi bile biliyorsunuz, tıbbi cihaz) satış merkezleri (medikaller) yönetmeliği yapılırken, eczanelerin satabileceği tıbbi cihazların listeleri yapılırken, eczacılar masada yoklar. Listeleri Sağlık Bakanlığı bile değil SGK ile tıbbi cihazcılar yapıyor. Halbuki yeni yasamız “kapsamı Sağlık Bakanlığınca belirlenen tıbbi malzemeler eczanede satılır” diyor.
Hele Sağlık Meslek Mensupları Birliği Kanunu bir çıksın seyreyleyin gümbürtüyü. Taslak TBMM gündeminde halen bekliyor. Eczacı, bu yasaya göre, hekim veya diş hekiminin yönlendirmesi ve denetimi altında teknik destek sağlayan kişilerden biri oluverecek, eczacı adı dahi geçmeyecek, buna da mı sesiniz çıkmayacak merak ediyorum.
Eczacı dergisi imtiyaz sahibi sayın Çetin Öztürk’ün Şubat 2013 sayısındaki baş yazısındaki seslenişinin bir bölümünü buraya almak isterim.
“Eczacılar hararetli ama birlik ve beraberlik içinde, mesleğin geleceğini tartışıyorlardı. Günümüzde eczacının bulunduğu durum daha sıkıntılı olmasına rağmen aynı heyecanı göremiyorum. Onlar çağdaş eczacılardı. Çağdaş eczacıların bir özelliği vardı.
Meslek sorunlarını dürüstçe, doğrudan sınıfsal bir bakışla söylerler ve yazarlardı. Aynı zamanda halkın sorunlarını da toplumsal bir bakışla ifade eder, fark yaratırlardı.
O zamanların eczacıları bu söylemler ve yazılanlardan etkilenirlerdi. Toplumsal olaylara duyarlıydılar. Çoşkuyla toplantılara katılır ve taraf olurlardı.
Sanki yüzyıl geçmiş gibi”…
Bu sessiz çığlığa sonuna kadar katılıyor, altına ben de imzamı içtenlikle atıyorum, sanki yüz değil, bin yıl geçmiş gibi…
Boş ver bak rahatına, dert etme, takma kafana, hakuna matata…
* Takma kafana