Güney bölgesi eczacıları 22-23 Ocak tarihi içerisinde önemli mesajlar barındıran buluşmayı gerçekleştirdi. Ayrıca ‘Güneyde Eczacılık Buluşması’na katılım düzenleyici sekiz odanın üyeleri ile sınırlı kalmadı, ülkenin dört bir yanından meslektaşlarımız bu buluşmaya tanık oldu. Eczacılık fakültesi öğrencilerinin sınav dönemi olması nedeni ile katılamadığı bu etkinliğe, 1500’ü bulan eczacı katılımcı sayısı ile yerel ölçekte bir ilk yaşandı. Kayıtlı sayısı yanında, tüm toplantı salonlarının sandalyelerinin dolu olması ve hatta Sn. Ali Poyrazoğlu ve Sn. Üstün Dökmen de dinleyici sayısının 1000’i geçmiş olması, başka önemli bir gösterge.
Bu olağan dışı ilgide elbette düzenleme komitesinde bulunan arkadaşlarımızın yoğun emeği, programın içerik olarak iyi hazırlanmış olması, firma sayısının çokluğu yanında çeşitliliği ve bölge eczacı odalarının bu buluşmaya verdiği önemi göz ardı edemeyiz. Bu buluşma 2 yıl öncesinden düşünülmüş geçen yıl Adana olarak denenmiş ve akabinde genişletilmiştir. Gelecek yıl, TEB ve diğer yakın bölge eczacı odalarının katılımını sağlamayı ve geleneksel hale getirmeyi düşlüyoruz. Ayrıca SGK ve diğer sektör bileşenlerinin de katılımcı olması verimi artıracak gibi gösteriyor.
Ancak tüm bunların yanında asıl vurgulamak istediğimiz, bu etkinliğin eczacılıkta yaşanan değişimin, artık eczacılar tarafından fark edildiği ve bu değişim sarmalında kendine yer bulma mücadelesinde hazır olunduğunun göstergesidir. Konulara, toplantılara ve firma stantlarına olan ilginin altında yatan gerçeğin bu olduğunu düşünüyoruz.
Pazar günü etkinliğin kapanış panelinde sayın hocamız Prof. Dr. Rümeysa Demirdamar önemli bir sözle başladı konuşmasına. “Mevcut eczacılık, pratiği anlamında helvası yenecek hale gelmiştir.” Ve hatta bir çağrı da yaptı. “Eczacılık fakültelerinde eğitimlerin değişmesi için serbest çalışanlar ve meslek örgütleri olarak sizler baskı yapın” akademisyen gözü ile gelişmelerden duyduğu kaygıyı anlatır en güzel ifade oldu. Kaldı ki akademisyenler kendi işlerine karışılmasını hiç istemezler. Kendilerinin hep bir cam fanusta olduklarını düşünürler. Değişimin kaynağı olması gereken bilim adamları, her seferinde statik konumlarının değişmesini istemediler. Bu konuda yazı yazmış ve yaptığım küçük eleştirilerden dolayı hocalarımdan olmadık laf duymuş birisi olarak bunları ifade ediyorum.
Yine panelde konuşmacılardan eski Sağlık Bakanı Müsteşarı ve AKP Adana Milletvekili Sn. Prof. Dr. Necdet Ünüvar eczacıların yeni alanlarından söz etti, eczacı sayısının aslında konuşulduğu gibi fazla olmadığını hatta yetersizlikten bile söz edilebileceğine vurgu yaptı. Eczacılar için yeni alanların hayati önemine, TEB Merkez Heyeti Başkanı Sn. Ecz. Erdoğan Çolak da birçok defa konuşmasında yer verdi. Ve ilaç sanayi açısından gelecek perspektifine bakıldığında yeni moleküllerin ne denli önemli bir noktaya geleceğini Nobel İlaç Sanayi Ceo’su Sn. Ecz. Ahmet Mehmet Ünlü vurguladı.
Sonuçta buluşmaya katılan eczacılar, meslek örgütü yöneticileri, eğitim veren hocalar ve panel konuşmacıları hep bir ağızdan eczacılıkta yeni bir döneme girildiğini ifade ettiler. Bu katılım ve ilgi yeni dönemin somut işareti oldu.
Peki, eczacılığın bu yeni yolculuğunda bizleri neler bekliyor. Nasıl tedbirler almalıyız. Yarınlarda nelerle karşılaşacağız. Tümünü bu yazıda vermek mümkün olmamakla birlikte birkaç konuya ilgi tutalım.
Birincisi artık eczacılık sadece ilaç satışı ile işletme giderlerini karşılayamaz hale gelmektedir. İlaç fiyatı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de düşürülmeye devam edecektir. 2011 yılında kur’ da ciddi bir artış görülmediği takdirde yeni ilaç fiyat indirimleri kaçınılmaz görünmektedir. En azından bazı ilaç grupları dünya piyasasına göre ülkemizde hala pahalıdır. Ayrıca Hindistan, İsrail, Çin ilaç firmaları ülkemizde pazar arayışlarını sürdürmektedir. Bu firmaların en önemli özelliği jenerik ilaç fiyatlarının dünya ölçeğinde çok düşük fiyatta olmasıdır.
İşte bu noktada meslek hakkı devreye girmelidir. Ancak bugün ülke gündemine düşen ‘meslek hakkı’ değil kutu veya reçete başına ‘hizmet bedeli’ talebidir. “Meslek Hakkı” ADEOB’un aralık ayı sayısında yer verdiğimiz gibi mesleki bir çalışma adına talep edilebilir bir ücrettir. Bu tartışmanın eczacılık gündemine düşmüş olması meslek hakkı için neler yapılması gerektiği daha somut paylaşılması adına fayda sağlayacaktır.
Her gün yeni bir Eczacılık Fakültesinin YÖK tarafından onaylandığını duyuyoruz. Yine panelde konuşmacılarımızdan sayın milletvekilimiz de yeni fakültelerin açılmaya devam edeceğini söylemişti. Ayrıca mevcut fakültelerin de kapanma ihtimali görünmediğine göre Sn. Rümeysa hocanın tespiti ile ancak buna bir çözüm bulunabilir görünüyor. Fakülte sonrası belli yıllarda tekrarlanan board sınavının zorunlu hale getirilmesi bir anlamda meslek içi eğitim eksikliğini giderecektir. Hatta bu sayede istenilen bilimsel aktivasyonların artışı da sağlanacaktır.
Bir başka başlık sayılabilecek olan; İlaç dışı ürünlere karşı oluşan ilginin somutlaşmaya ihtiyaç duyduğu açıktır. İlaç dışı ürün hepimizin dilinde, ancak bu ürünlerin eczacı danışmanlığı ile satılmasına ilişkin pratik bir çaba görünmüyor. Emek harcamamak, kendimizi yormamak adına daha çok reklamlı ürünleri tercih ediyoruz. Reklama karşı olduğumuz halde, bu alanda oluşan eczacı bilgilendirme ihtiyacını tamamlayamıyoruz. Burada en önemli defans meslektaşlarımızın uzun yıllar boyunca sadece ilaçla ilgilenmiş olması ve bu gelenekçi yapıya karşı bir direnç göstermemesidir. ‘İlaç bizim işimiz’ sloganı elbette hala devam ediyor. Ancak daha gelişmesi, daha kapsayıcı olması nedeni ile artık ‘işimiz insan sağlığı’ demek zorundayız.
Mekânsal gelişim, profesyonel destek ihtiyacı, yeni eğitimler ve eczacılık mesleği dışında bir yaşam varlığı bilincinin eksik olmaması gibi gelecek kurgusu da diğer paylaşılması gereken konular olarak karşımızda durmaktadır.
Mesleki sorunlar kadar mesleki gelişime de aynı hassasiyeti göstermeye başlıyoruz. Bu umut verici gelişmelere tüm meslek birliklerinin de gereken ilgiyi göstereceğini umuyoruz. Gelecek yıl Çukurova’da az sorun ve daha çok katılım ile buluşmak dileğiyle…
Adana Eczacı Odası Başkanı