Ecz. Semih GÜNGÖR
İstanbul Eczacı Odası Başkanı
Türk Eczacıları Birliği Başkanı Sayın Erdoğan Çolak, eczacının ekonomik kayıplarının karşılanmasına yönelik tek bir çözüm üretemedikleri 16 aylık yönetim dönemlerinin sonunda, Afyon Bölgelerarası Toplantısında, ortak mücadele için seferberlik çağrısında bulundu. Bu çağrı, eczanelerin içinde bulunduğu ağır ekonomik krizi onlarla birlikte yaşayan tüm Eczacı Odası Başkanları tarafından olumlu karşılandı ve söz alan her Başkan böyle bir sürece tam destek vereceklerini açıkladı.
Afyon Bölgelerarası Toplantısından bugüne kadar geçen süre içerisinde bu seferberlik çağrısının gerçekleştirilmesine yönelik TEB Merkez Heyeti tarafından somut hiçbir adım atılmadı.
İstanbul Eczacı Odası olarak son bir yıldır birlikte muhalefet görevini sürdürdüğümüz Eczacı Odaları ile birlikte, Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetini çalışmalarında özgür bırakmak için sessizliğimizi koruduk. Ancak eczacılara zarar vereceğine inandığımız hiçbir çalışmanın içinde olmadık. Bu süreçte hem birlikte hem de Oda bazında sürdürdüğümüz çalışmalarla eczacının ekonomik sorunlarına uygulanabilir çözümler üretmeye çalıştık.
Eczacıların ekonomik kayıplarını telafi edecek ve eczaneleri iflastan koruyacak çözümler konusunda hazırlanan ve İstanbul Eczacı Odası’nın Ar-Ge Komisyonu tarafından üzerinde çalışılmakta olan bir planı siz değerli meslektaşlarımla paylaşmak istiyorum. Sizlerin de değerlendirmelerinizi ve önerilerinizi almak sürdürmekte olduğumuz çalışmaya önemli katkı verecektir. Önümüzdeki süreçte neler yapabileceğimizi sizlerle birlikte belirlememiz bizlere güç katacaktır.
EKONOMİK SEFERBERLİK PLANI
1- Eczacı meslek hakkı alınmalıdır!
Sağlıkta dönüşüm programının eczane alanında yarattığı gelir kaybı son on yılda %80 düzeyine ulaşmıştır. Bu süreçte eczacıların ortalama %23’lük kâr oranlarında değişiklik olmamasına rağmen çok yüksek orandaki fiyat düşüşleri eczanelerde yaşanan gelir kaybının temel nedeni olmuştur. İlaç fiyatlarında yaşanan düşüş, ilaç firmalarının karşı çıkması sonucu giderek azalmış olmasına rağmen ilaç alanına yönelik tasarruf uygulamaları devam ettiği sürece eczanelerdeki gelir kaybı sürecektir. Bu nedenle eczacıların ilaç fiyatlarından bağımsız sabit bir gelire şiddetle ihtiyacı vardır. Kutu başına alınacak bir meslek hakkı eczacıların ekonomik sorunlarının aşılmasında önemli bir adım olacaktır.
Meslek hakkımızın alınmasına yönelik İstanbul ve Ankara Eczacı Odalarının ortaklaşa yürüttüğü çalışmada önemli mesafe alınmıştır. Geçtiğimiz günlerde görevinden ayrılan Sağlık Bakanı ile görüşülerek kendisinin desteği alınmış ve Bakanlığın talepleri doğrultusunda, tanınmış bir uluslararası araştırma şirketine eczacıların gelir dağılımını ortaya koyacak bir çalışma hazırlatılmaya başlanmıştır. Amaç hükümetin ekonomi politikasına yönelik önemli kararların alındığı Ekonomi Danışma Kuruluna bu raporu sunarak, meslek hakkımızın verilmesi yönünde bir karar çıkarılmasını sağlamaktır.
Meslek hakkını, ilaç sanayisinden ve ilgili bakanlıklardan aktarılacak maddi kaynak ve kalıcı bir yasal düzenlemeyle hayata geçirmek öncelikli çalışmamız olacaktır. Özellikle ilaç sanayisinin stok zararlarımızı ödemeyerek ve ticari iskontolarımızı kaldırarak ortaya koyduğu tavır bugüne kadar var olan ekonomik kazanımlarımızın ne kadar kaygan bir zeminde olduğunu ve har an elimizden uçup gidebileceğini göstermiştir. İlaç sanayisi bu nedenle yasal altyapısı hazırlanmış bir meslek hakkı için destek vermek zorundadır. Ayrıca SGK tarafından verilen reçete hizmet bedelleri de meslek hakkı içerisine yedirilerek yasal güvence altına alınmalıdır.
2- Adaletli reçete dağılımı sağlanmalıdır!
Ülke genelinde ilaç hizmeti veren eczanelerin neredeyse %90’ının giderek Sosyal Güvenlik Kurumu’na bağımlı hale gelmeleri ve bu eczanelerin sadece reçete hizmeti ile ayakta durmaları bu alanda da yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu’na bağlı hastaların reçetelerinin eczane bazında dağılımına bakıldığında; Kurumla anlaşmalı olan 24 bin eczanenin yaklaşık %10’u oluşan pazar payının %40’ını alırken geriye kalan %90 pazarın sadece % 60’ını paylaşmak durumunda kalmaktadırlar. Bu paylaşım eczanelerin konumları dikkate alındığında hiçbir zaman eşit olmamakta ve 8 bini aşkın eczane giderlerini bile karşılamayan bir gelirle hizmeti sürdürmek zorunda kalmaktadır.
Bu nedenle Medula Reçete Provizyon Sisteminde yapılacak bir düzenleme ile, kurum tarafından bedelleri ödenen reçeteler, eczaneler arasındaki korkunç uçurumu biraz olsun kapatacak biçimde, adilane olarak dağıtılmalıdır.
Son iki yılın verileri üzerinde yapılacak bir çalışma ile yüksek cirolu eczaneleri mağdur etmeyecek bir yöntemle, Türkiye genelinde reçetelerin karşılanması için SGK yetkilileri ve ilgili Bakanlıkla görüşülerek çözüm üretilmelidir. Eğer böyle bir yöntem hayata geçerse, özellikle Aile Sağlığı Merkezleri civarında giderek yoğunlaşan eczanelerde hızla artan etik bozulma ve buna bağlı olarak reçete yönlendirmeyle oluşan haksız rekabet zaman içinde ortadan kalkacaktır. Böylece mesleğimizin saygınlığına gölge düşüren davranışlar da sona erecektir.
3- İlaç dışı ürünler desteklenmelidir!
İlaç fiyatlarının hızla düşüşü ve eczanelerin giderek reçeteye bağımlı bir hizmet sunucu konumuna gelmesi sonucu azalan nakit satışları güçlendirmek ve 6197 sayılı yasamızda yapılan değişiklikle eczane alanına giren bitkisel ürünlere sahip çıkmak için, eczacıların ilaç dışı ürünlere de yönelmesini sağlayacak sürecin başlatılması gerekmektedir.
Bugün özellikle dar ve orta ölçekli eczanelerinin gelirlerini artırmak için ilaç dışı ürünleri hedef alan kapsamlı bir çalışmayı öncelikle pilot eczaneler üzerinden başlatmak gerekmektedir. Öncelikli olarak bitkisel ürünleri, besin desteklerini, dermokozmetikleri, medikal malzemeleri kapsayan bir eğitim programı hazırlanmalıdır. Programa katılan eczacı halka ulaştıracağı ürünleri tanımalı ve bilgilerini tazelemelidir. Ayrıca bu eğitimlerde eczane alanının daha işlevsel kullanılması amaçlı basit, maliyeti düşük değişiklikler ve uygulanması gereken satış teknikleri (meslek etiğine aykırı olmayan) eczacıya gösterilmeli, teorik bilgilendirme pratik uygulamalarla desteklenmelidir. Eczacının, gerek eczanesinde yapacağı değişiklikler gerekse eczanesine koyacağı ürünler için nakit para akışına ihtiyacı olduğu için, bu proje kapsamında bankalarla yapılacak anlaşmalarla uzun vadeli ve düşük faizli kredilerden yararlanması sağlanmalı ve teşvik edilmelidir. Bu projenin bir diğer ayağı da ilaç dışı ürünleri ithal eden veya üreten firmalar olmak zorundadır. Sadece eczane alanında kalmayı taahhüt etmiş firmalarla görüşülerek bu projeye destek olmaları sağlanmalı ve düşük ölçekte ürün alımına dayanan uzun vadeli ve ilave mal fazlalı kampanyalarla eczaneler desteklenmelidir. Yapılacak çalışmanın başarılı olması birçok eczaneyi cesaretlendirecek ve ilaç dışı ürünlerin sağlıklı bir şekilde eczane alanında yaygınlaşmasını sağlayacaktır.
4- OTC artık yürürlüktedir!
OTC ürünlerin sayısı giderek artmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada OTC ya da bir diğer adıyla reçetesiz ilaçlarla ilgili farklı bir politika uygulamanın zamanı gelmiştir ve hızla geçmektedir. Yaşanan bu gelişmeler karşısında, reçetesiz satılan ilaçlara ait tutarlı politikalar izlemek gerekmektedir, aksi takdirde bu ürünlerin kısa bir süre içerisinde eczane alanı dışına çıkması hızlanacaktır. OTC ürünler eczanelerin nakit akışına olumlu katkı yapacaktır. Önümüzdeki süreçte uygulanacak olan tasarruf tedbirleri kapsamında reçete ile satılan ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen birçok ilacın ödeme kapsamı dışına çıkarılması gündemdedir. İlaç sanayisinin temsilcileri olan dernek ve sendika yöneticilerinin görüşleri de, bu ürünlerin tamamının eczane alanı içinde kalması ve sadece eczacı aracılığı ile hastaya ulaştırılmasıdır.
Reçetesiz ilaçlarla ilgili yasal düzenlemenin bu yılsonuna kadar yapılacağı bizzat Sayın İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı tarafından dile getirilmiştir. OTC ile ilgili düzenlemede biz eczacılar söz sahibi olmak zorundayız. İlaç sanayisi ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile görüşerek bu gruba girecek ilaçların mutlaka sadece eczanede satılmasını, üzerlerinde mutlaka satış fiyatlarının yer almasını, eczacı kârlılığının yüksek olmasını, reklam ve tanıtımlarının sadece doktor ve eczacıya yönelik yapılmasını sağlamalıyız. Bu gruba giren ürünlere sahip çıkarak eczanelerimizi ekonomik olarak daha iyi duruma getirebiliriz.
5- İlacın alımı sırasında kazanmanın yollarını bulmalıyız!
İlaç firmaları ürünlerinde “satışa mal fazlası” uyguladıkları için uzun zamandır düşük ve orta ölçekli eczaneler mal fazlalarından yararlanma imkanını bulamıyorlar. Eczaneler bu durumda ya spot satışlara yöneliyorlar ya da biraraya gelerek topluca ilaç firmaları ve dağıtım kanallarıyla pazarlığa girip düşük fiyatla ürün alma yolunu seçiyorlar. İlaç firmaları ve dağıtım kanallarının bir kısmı, bu nedenle, 6197 sayılı yasada yapılan değişikliklerin nasıl uygulanacağına dair yönetmeliğe, eczanelerin toplu ilaç satışını yasaklayan bir madde koydurmaya çalışıyorlar. Bazı eczacıların spot ecza depoları aracılığıyla ya da kendi aralarında biraraya gelerek üretmeye çalıştıkları çözümlere gerek kalmadan tüm eczacıların faydalanabileceği tek uygulama ilaç firmalarının “satışa” değil “çıkışa” mal fazlası vermelerini sağlamaktır. Aksi takdirde Eczacı Odaları eczanelerin toptan ilaç satışlarını savunmak ve her ne yöntemle olursa olsun, yasal yollarla ucuza ilaç alımını desteklemek zorundadırlar. Eczacı Odaları gerektiği takdirde tüm üyelerini kapsayacak çözümler üretme adına iktisadi teşekkülleri aracılığı ile üyelerinden sipariş alarak toplu ilaç alımlarına da gitmelidirler. Eczacı kooperatifleri ve dağıtım kanalları bu tip yöntemlerle alternatif satış politikalarını yürürlüğe koyarak eczanelere kârlılığı yüksek ürünler temin edebilirler.
6- Eczacının markası olan ürünler yaratmalıyız!
İlaç fiyatlarında yaşanan ve bugün de devam eden düşüşler nedeniyle oluşan gelir kaybını telafi etmek için eczacılarımızı ilaç dışı ürünlere yöneltmek ve bu konuda teşvik etmek gerekmektedir. Özellikle düşük ve orta gelir grubunda yer alan eczaneler, bu tip ürünlerde uygulanan ve güçlüyü koruyan ağır satış koşulları ve firmaların insafına göre düzenlenen bayilik sözleşmeleri nedeniyle ilaç dışı ürünlere ulaşmakta zorluk çekmektedir. Bu koşulların değişmesini zorlamak ve eczacıya yeni alternatifler sunmak için EGAŞ, Ecza Kooperatifleri ve gerektiğinde kuracakları iktisadi teşekküller aracılığıyla Eczacı Odaları bu ürünleri ithal etmeli ve sadece eczacının markası olan ürünler yaratarak bu alana eczacılar adına girmelidir. Bu ürünlerle ilgili satış koşullarının her gelir grubunda yer alan eczanelere uygun biçimde düzenlenmesi ve eczacının mal fazlaları ile güçlendirilmesi ekonomik sorunlarımızın çözümüne yönelik önemli bir katkı yapacaktır. Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları ve Ecza Kooperatiflerinin bu yönde atacağı adımlar piyasadaki diğer firmaların satış şartlarını ve eczacılara olan bakışlarını kısa sürede değiştirmesini sağlayacaktır.
7- Ödenmeyen stok zararlarımız karşılanmalıdır!
Eczanelerin son iki yıldır stok zararları karşılanmıyor. Türk Eczacıları Birliği ısrarla stok zararlarının karşılanması için İlaç Takip Sistemine kayıt yapılmasını ve bu kayıtlar üzerinden ilaç firmalarının dağıtım kanalları aracılığıyla eczacılara ödeme yapması yöntemini savunuyor. Ancak ilaç sanayicileri ortaklaşa aldıkları kararla, bu yöntemi reddederek ödeme yapmamakta ısrar ediyorlar. Bu nedenle İlaç Fiyat Kararnamesine dava açarak sorunu yasal sürece taşıdılar. Eczacılar stok zararlarını alamadıkları gibi, bir de dağıtım kanallarına kestikleri faturaların KDV’sini ödemek zorunda kaldılar. Eczacıların stok zararlarının, bu gelişmeler ışığında, TEB tarafından ısrarla savunulan yöntemle geri ödenmesi zor görünüyor.
Stok zararlarımızın telafisi için yapılması gereken, TEB Merkez Heyetinin görüşmeyi reddeden dayatmacı tutumunu bir yana bırakarak, ilaç sanayisi, dağıtım kanalları ve kooperatiflerini daha önce yaşanan kriz süreçlerinde olduğu gibi bir masa etrafında oturtarak herkesin kabul edebileceği bir yöntemle eczacıların mağduriyetini önlemektir. İlaç firmalarının büyük bir kısmı kendilerine dayatılan yöntemi kabul etmiyor ve eczacıların stok zararlarını daha makul bir yöntemle ödemeye hazır olduklarını dile getiriyorlar.
Bugün eczacıların mağduriyetini karşılama konusunda görüşme masasına taşınarak sonuç alınabilecek en makul yöntem, eczanelerin stok zararlarının ilaç firmaları tarafından mal fazlalı ürünlerle karşılanması olacaktır.
Eczacıların dağıtım kanalları ve ecza kooperatifleri tarafından tespit edilen stok zarar tutarları, ilaç firmaları tarafından dağıtım kanalları aracılığıyla eczacıya ürün olarak ödenir ve böylece sonu belli olmayan bir kavgayı sürdürmeye gerek kalmadan eczanelerin kayıpları karşılanmış olur.
8- Fiyat düşüşlerine karşı eczaneler korunmalıdır!
İlaç fiyat düşüşleri önümüzdeki süreçte de tasarruf tedbirleri kapsamında azalarak da olsa devam edecektir. Özellikle haftalık fiyat düşüşleri takibi çok zor olduğundan eczanelere önemli kayıplar yaşatmaktadır. Bu kayıpların İlaç Takip Sistemi üzerinden telafisi bugüne kadar mümkün olamamıştır. Geçtiğimiz yıllarda eczacıya büyük kayıplar yaratan fiyat düşüşleri, ilaç sanayisinin dağıtım kanalları ve Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği ile yaptığı mutabakat sonucu, eczanelerin geriye dönük 15-30-45 günlük alımları göz önüne alınarak ödenmişti. Bu yöntem ile eczacıların kayıplarının çok büyük kısmı geri alınmıştı. Bugünden sonra yaşanacak haftalık ya da toplu ilaç fiyat düşüşleri karşısında eczacıyı koruyacak en uygun yöntem, fiyat düşüşlerinin açıklanmasının ardından makul bir geçiş süresinin belirlenerek, bu geçiş süresinde eczanenin fiyatı düşen ürünleri eski fiyatlı alıp yeni fiyatıyla satabilmesinin sağlanması ve böylece eczacının stok zararı yaşamaması olacaktır. İlaç firmaları bu yönteme, geçiş sürelerinin ilaç bazında ve geçmişte olduğu gibi ortak mutabakatla belirlenmesi kaydıyla, sıcak baktıklarından, yapılacak görüşmelerle bu sorunu kısa sürede kalıcı olarak çözmek mümkündür.
9- TEB İthal İlaç Birimi kazancından eczacı yararlanmalıdır!
Başlangıçta Sağlık Bakanlığı ile karşılıklı olarak düzenlenen bir protokol ile, Türkiye’de ruhsatlı olmayan, ancak hasta tarafından kullanılması gereken ürünleri yurtdışından ithal eden Türk Eczacıları Birliği önemli bir sağlık sorununa geçici de olsa çözüm getirmişti.
Bugün gelinen süreçte, sürekli yaşanan fiyat düşüşleri nedeniyle özellikle hayati hastalıklarda kullanılan ithal ilaçlar piyasada bulunamıyor ve bu nedenle hastalar çok ciddi bir risk altındalar. Sosyal Güvenlik Kurumu piyasada bulunamayan ithal ilaçlara çözüm oluşturmak için perakende satış fiyatı ve kamu fiyatı dışında üçüncü bir fiyat belirleyerek bu ilaçların TEB İthal İlaç Birimi tarafından daha yüksek fiyatla Türkiye’ye getirilmesinin önünü açtı. Uygulamadan cesaret alan bazı ilaç firmaları istedikleri fiyatı alamadıkları ürünlerin Türkiye’ye ithalini durdurdular ve bu ilaçlar da TEB İthal İlaç Birimi aracılığı ile daha yüksek fiyatla ülkemize gelmeye başladı. Bu nedenle daha düne kadar eczaneler aracılığıyla hastalara ulaştırılan birçok ilaç artık TEB tarafından temin edilmeye başladı. Bu ilaçları satan pek çok eczane yaşanan fiyat karmaşası nedeniyle ciddi zarar ediyorlar. Buna karşın TEB İthal İlaç Biriminin yıllık cirosu çok büyük artış gösterdi ve TEB ülkemizin cirosal büyüklük anlamında ilk 20 firması arasına girdi. Yıllık kârlılığı 40 milyon liralara ulaştı. Böylece TEB İthal İlaç Biriminin verdiği hizmet giderek amacı dışına çıkmaya başladı. Giderek vatandaşlar tarafından talep edilen her türlü ilacın da yurtdışından ithal edilmeye başlanmasıyla birlikte TEB neredeyse eczane hizmeti verir konuma geçti. Bu durum kabul edilemez!
Eczanelerin büyük bir ekonomik kriz yaşadıkları ortamda, Türk Eczacıları Birliği, İthal İlaç Biriminin gelirlerine gelir katmak yerine, elde edilen gelirin giderleri çıktıktan sonra kalan kısmını eczanelere dağıtarak bu adaletsiz uygulamaya son vermek ve eczane ekonomilerine katkı sunmak zorundadır.
10- Eczaneler değişime hazır hale getirilmelidir!
Sağlıkta dönüşüm programının hayata geçmesiyle başlayan süreçte eczaneler ekonomik açıdan giderek kan kaybetmeye başladılar. İlaçta tasarruf politikalarının eczacının sırtına bindirdiği yük, eczanelerde önemli ölçüde gelir kaybına yol açtı. Eczaneler arasındaki gelir uçurumu giderek daha da derinleşti ve birçok eczane iflas noktasına geldi. Eczane sayısının hızla artması ve reçete hizmetine yönelik giderek artan bağımlılık eczane ekonomilerini olumsuz olarak etkileyen diğer faktörler olarak ön plana çıktı. Eczanelerin Aile Sağlığı Merkezleri ve sağlık birimleri çevresinde hızla yoğunlaşması, haksız rekabeti ve etik dışı uygulamaları beraberinde getirdi. Siyasi iktidarın ardı ardına hayata geçirdiği uygulamalarla ilaç alanında oluşan kaos eczacıyı giderek yalnızlaştırdı ve geleceğe olan karamsarlığını artırdı. Bu durum eczacıların haksızlıklara karşı sürdürdüğü örgütlü mücadelesini de olumsuz etkiledi, eczacı meslek örgütünden kopma noktasına geldi. Türk Eczacıları Birliği’nin özellikle son üç yıla damgasını vuran teslimiyet içeren politikaları ve siyasi iktidarın Meslek Birliklerini ve Odaları işlevsiz kılma çabaları, içinde yaşadığımız kaotik ortamı daha kırılgan hale getirdi.
İlaç alanının ve eczacıların içinde bulunduğu bu tehlikeli süreç gözönüne alındığında öncelikle yapılması gereken, eczacının geleceğe tekrar umutla bakmasını sağlayacak ve eczane ekonomilerine yeniden hayat verecek kararlı adımların atılmasıdır.
Bu konuda Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları tarafından atılacak ilk adım “Eczane Geliştirme Projesi”adı altında hazırlanacak bir programla, özellikle başlangıçta düşük ve orta gelirli eczaneleri hedef alacak detaylı bir çalışmanın başlatılması olmalıdır.
Eczane Geliştirme Projesi birçok adımı içerisinde barındıran detaylı bir çalışma olmalıdır.
Atılacak adımlar;
a) Bu programa katılacak eczanelerin ekonomik durumlarının tespit edilmesi
b) Eczanelere yönelik kapsamlı bir eğitim planının hazırlanması (Eczacıların ilaç ve ilaç dışı ürünlerle ilgili bilgilerinin tazelenmesi, yeni gelişmeler ışığında güncel bilgilendirme eğitimleri, eczanelerin iç mekanının akılcı kullanımına yönelik eğitimler, doğru ürün seçilerek eczane kârlılığının artırılmasına yönelik eğitimler gibi…)
c) Eczanelerin güncel talepleri karşılayacak duruma getirilmesini sağlamak için kısmi tadilat ve yenileme çalışmalarının yapılması
d) Eczane geliştirme programı içerisinde yer alan eczanelerin ekonomik durumlarının eczacı tarafından yakın takibinin yapılabilmesi ve eczanede satılan her türlü ürünle ilgili yakın takibin yapılabilmesi için, değişik istatistiki bilgilerin alınabildiği güncel eczane bilgisayar programları hazırlanarak projede yer alan eczanelere verilmesi (Bilgisayar programı desteği)
e) Bu projede yer alan eczacılara, eczanelerine koyacakları yeni ürünler için uygun satış şartlarının ve mal fazlalı özel kampanyaların sağlanması (Firma desteği)
f) Projenin ekonomik maliyetinin eczacı tarafından karşılanabilmesi için uzun vadeli ve düşük faizli kredi alınmasının sağlanması (TEB üzerinden ya da bankalarla yapılacak uzun erimli anlaşmalarla finans desteği)
olarak kabaca sıralanabilir.
Hayata geçirilecek, ayakları yere sağlam basan ve eczacıya güven veren kapsamlı bir projeyle, aşamalı olarak, Türkiye genelinde binlerce eczanede mesleğimizi geleceğe güvenle taşıyacak adımları atabiliriz.
Yukarıda yer alan ve eczanelerde yaşanan ekonomik sorunlara çözüm getireceğine inandığımız önerilerimizi sadece üyelerimizin değil Odamızın internet sayfasını takip eden tüm meslektaşlarımızın değerlendirmesini istiyoruz. Önerilerimizi yetersiz bulabilirsiniz, hatta bazı önerilerimize karşı çıkabilirsiniz. Sizlerden gelecek yeni önerileri değerlendirmeye ve bu çalışmanın içerisine dahil etmeye hazırız. Önerilerimizi geliştirme yönündeki katkılarınız da bizim için önemli olacaktır. Görüş ve önerilerinizi “semihgungor@ieo.org tr” mail adresime göndermenizi rica ederim.
Saygılarımla.
NOT: Can Yetişen hızla iyileşiyor, sağlığı yerinde, yakında çalışmaya başlar. Hadi Tomruk Pazartesi günü beni aradı, ilaç tedavisinin devam ettiğini ve sağlığının düzelmekte olduğunu belirtti. İyi olduğu sesindeki heyecandan belli oluyordu. Kendisinden iyi haberler almak beni çok mutlu etti. Bu olumlu gelişmeler sizleri de mutlu edeceğinden hemen paylaşmak istedim.