Ecz.Süleyman ARSLANTÜRK
EDAK ve ECZACI KOOPERATİFLERİ NEREYE KOŞUYOR?
Ayaklanması, çalkantısı, dalgası, kavgası bol ülkemde gizli eller, karanlık güçler sağ-sol adı altında gençleri birbirine kırdırıyorlardı. Atatürk ve arkadaşlarının temellendirdiği, geliştirdiği etkin devleti, etkin devletçiliği tahrip eden, sinsi emperyalist güçler kendilerine daha rahat ortam arıyordu. Koca ülkemizi derinden, kökten sarsan, cumhuriyet birikimlerinin, değerlerinin içini boşaltan, 650 bin kişiyi tutuklayan,kara kaderimiz 12 Eylül 1980 darbesinin doğum sancıları yaşanıyordu.
Ekonomik bunalım, sosyal sıkıntı arttıkça arttmıştı.
Eczacılar eczanelerine ilaç temin edemedi. Ecza depoları eczacıya, elindeki çeki bile kabul etmeyip “git para getir, ilacı al” dedi.
İzmir Eczacı Odasını, genç bir ekip, “Çağdaş Eczacılar”yönetiyordu. Ecz. N. Işık Boyacıgiller başkan, Ecz. Neşe Gülersoy genel sekreter idi. Eczacının çaresizliği karşısında, içi içine sığmayan genç yöneticiler olup bitenleri kabullenmedi, sinip bir yere gizlenmedi. Meydanda direndi. İlaç temin ve dağıtım için “Eczacı Kooperatifi” kuralım dedi.
İlk ve önemli deney Manisa’da (MEDAK) yapıldı; yüzler güldü. İzmir’de de EDAK (İzmir Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım) kooperatifi kuruldu. Şehir dışı telefonla görüşmek, faks çekmek henüz kolay değildi; mesaj, e-mail, facebookdaha doğmamıştı. Telefonparası ve sırası önemli idi. Ecz. Nur Işık Boyacıgiller’in ciddi, güven veren,keyifli, sakin sesi halâ kulağımda. “İlaç deposu kooperatifi kurduk; şuraya şu kadar para yatır, sonra anlatırım. (19 Haziran 1979)
Genç eczacılar ayakları ile, elleri ile, tırnakları ilekarıncalar gibi çalışıp inanılmazı başardılar. “Üçü bir araya gelemez” denenlerin, yüzü, üçyüzübir araya geldi. Olabildiğince ilaç temin edildi, yettiğince eşit paylaşıldı.
Olaylar, öldürmeler sıklaşmış, darbe doğumu iyice yaklaşmıştı. Manisa’da da olaylar yoğundu. Sağ kesimden Ecz. Cemil Çöllü öldürüldü. Ertesi gün nöbetçi olan Ecz. Neşe Gülersoy sol kesimdendi. Yalnız başına beklediği akşam nöbetinde öldürmeleri lanetleyen yazı hazırlıyordu. Okuyan, yazan, umutsuzluk ortamında umut aşılamaya, yaymaya çalışanEcz. Neşe Gülersoy’un da bedenine, canına, dünyasınakurşun yağdırıldı. (26 Haziran 1979)
12 Eylül 1980 darbesi çaresizliğinde, sessizliğinde Ecz. Nur Işık Boyacıgilleryaşamını EDAK’a adadı. EDAK adım adım yürüdü, yavaş yavaş büyüdü.
1989 Yılında eczacı kooperatifleri sayısı bir elin parmaklarını geçti ve bir çatı altında toplanmak, birbirinden güç almak vermek için Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) kuruldu.
Ecz. Nur Işık Boyacıgiller’in boğazına amansız bir hastalık musallat oldu.Bu duruma bir de tıphatası, kazası eşlik edince, arkadaş canlısı, can dost, yaşam ustası, yiğit arkadaşımızı 2000 yılına saatler kalasonsuzluğa uğurladık.
Hasretle, özlemle, saygıyla, rahmetle andığımız arkadaşlarımızın inanılmaz çabaları, iyi niyetleri üzerine inşa edilen EDAK içimizde parlak bir yıldız, işimizde güvendiğimiz bir dağ oldu.Ayrıca EDAK gibi sayısı otuz’u geçen kooperatiflerimiz doğdu. Her canlı organizma gibi, kooperatiflerden de az yaşayanı, çok yaşayanı, hasta olup iyileşeni, iyileşemeyip öleni oldu. Bir araya gelenlerin sayısı EDAK’ta dört bin’i, tüm eczacı kooperatiflerinde on dört binigeçti.
EDAK, 03.12.2017 Pazar günü İzmir’deolağanüstü genel kurul yaptı. Her zamanki gibi TEB temsilcisi, TEKB Başkanı, Oda Başkanları, Eczacı Kooperatifleri başkan ve temsilcileri ve üç yüz kadar vefalı ortak vardı. Eczacı kooperatiflerinin anlı şanlısı, öncüsü, parlayan yıldızı nazara gelmiş, keyfi kaçmış; hastaydı.
Toplantının ana konusu, hasta evinin TEB’e satımı ve hastaya doktor, ilaç parası için her bir ortaktan on bin TL’nin toplanması idi. Saatlerce on bin TL az mı çok mu tartışması yapıldı.
EDAK sıkıntısı
Yeni yapılan odalar ve TEB seçimlerinin ardından, TEB yönetimi, TEKB yönetimi, EDAKyönetimi, Eczacı Odaları Başkanları“bir oh” çekmeden ortalığı “EDAK sıkıntısı”sardı.
Sağ kolu Samsun’da, sol kolu Mersin’de,sol ayağı İzmir’de, sağ ayağı Gaziantep’de zeybek oynayan delikanlı EDAK, görkemli, parıltılı bir genelkurul yapıyordu; konuşmuştum.
“Bu kadar büyük olmaktan korkuyorum. EDAK bütün ülkeye el, kol,kanat atıp, ‘En Büyük’mü olmalı, yoksa edindiğimiz bu deneyimlerle bölgeler teşvik edilerek her bölgede EDAK boyunda koooperatifler kurulması ve tüm ülkemizde TEKB olarak güçlü olunması mı hedeflenmeli? Önce bu yol ayrımı belirlenmeli, konuşulmalı, tartışılmalı. Büyük konu, büyük soru, büyük sorun budur.”
Son toplantıda da tekrarladım:
“O zamanki konu, soru, sorun ortada duruyor. Her eczacı kooperatifi ülkede en büyük olmak için mi koşmalı, her bölgede birbirine denk kooperatifler kurup TEKBmi güçlendirilmeli?”.
Eczacı kooperatifleri kurulmuş, kurulacak kardeş kooperatifler ile birbirine düşerse, eczacı kooperatiflerini ne on bin TL ler kurtarabilir, ne de TEB kurtarabilir. Bütüne yönelik bir yön belirleyip yürümedikçe, çıkış yolu zor. TEB’de de çok ve büyük kardeş kavgaları başlar; Allah korusun.
EDAK’ın kuruluş amacı çok para kazanmak değildi.
EDAK ve diğer eczacı kooperatifleri sadece para kazanma kaynağı değil, eczacının motivasyon ve kendini tanımlama kaynağıdır. Yaşamın anlamını, yaşama keyfini, yaşama sanatını arama alanıdır.
Ne Yapmalı?
Önemli işler, önemli başarılar geçici heveslerle, aceleci, kestirmeci, kolaycı yollarla olmaz, kuruşa kurşun atan, matematik bildiğini sanan hesapçılarla olmaz. Uzağa bakan, uzağı düşünen, uzağı gören, bütüne yönelen, bütüne yürüyen irade ile olur.
Çalışkan, insancıl, ileriyi düşünen, ileriyi gören, sakin Şenol Güneş, Almanya’da, Beşiktaş’ın Leibzig zaferinden sonra: “Biz zaaflarımızı gördük ve onların üzerine gittik. Şimdi bulunduğumuz yere geldik. Büyükken de, küçükken de aceleci, aşırı hırslı olmamalı, yoksa yarı yolda kalırsınız” dedi.
EDAK olarak hata yaptık, hasta olduk. Kurnazlık, telaş, panik, uyanıklık bizi tuzaklara götürür, pınarımızı kurutur. İçimizdeki sızıya derman arayıp bulacağız. Hasta kucağımızda iken “doktor, ilaç bedeliçok değil mi?” diye zaman kaybetmeyeceğiz, bedeli ne ise ödeyeceğiz.
Aklımız başında. Gerekli bilgi, birikim, cesaret, deneyimvar.
Daha, çok kazanacak paraları, çok yapılacak işleri, çok gidilecek, yürünecek yolları olan genç eczacılar, iki arkadaş artı iki arkadaş ile iki günlüğüne kaçamak yapsaharcayacakları on bin TL’ lerin hikmeti ileuğraşırken, az mı idi, çok mu idi diye tartışırkenEDAK sağlıksız hale gelirse, sadece EDAKdeğil, bütün eczacı kooperatifleri, bütün eczacılar kan kaybeder.
Ancak kökünü unutmayanlar geleceği kurgulayabilir, yaratabilirmiş.
Eczacı Kooperatiflerimiz ekonomik kanımız, eczacı odalarımız da demokratik beynimizdir. Buralar savunma alanımızdır, dinlenme, düşünme, hazırlanma limanımızdır. Üç beşkuruşun kavgası ile oyalanırsak, tutunamazsak, eften püften eczanelerimizi de üfürüverirler. “Size çok reçete gelecek, çok kazanacaksınız” dedikleri gibi, “size kazancınızdan çok ücret vereceğiz” deyiverirler.
Yarımızı şamar oğlanı,yarımızı da saftirik kız yaparlar.
Aman dikkat...!