Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
1971 Ekim ayı, elimde yarım dosya kağıdına yazılmış İÜEczacılık Fakültesi çıktı belgesi. On günlük eczacı mıyım neyim, memleketim Denizli deyim. Eczane açabilsem 15. Eczane olacağım. Askerlik, deneyimsizlik, kararsızlık, parasızlık çaresizliklerime, Derman Eczanesi’nde çare arıyorum. Nasıl olduysa 4-5 eczane çalışanı orada beliriverdi. Ne kadar çok iş yapıldığı, ne kadar iskonto yapıldığı, ne kadar hileli iskonto yapıldığı konularında ünlü eczacıları anlatıyorlardı. Üç dört eczacı marifeti anlatımından sonra, birisi bir eczacıyı daha anlatmaya başladı. Bir başkası lafı ağzından aldı: “Bırak onu yav, kitap okumaktan başka bir şey bilmez”.
Günümüzde kitap yazan eczacılar da var; ne mutlu.
Umarım onlar da, “Kitap yazmaktan başka bir şey bilmez” değillerdir.
İki uzun bayram ve aradaki yaz tatilinde, bu sıcağa, bu şişmiş kafalara kitap uyar mı, gider mi?
Süzme Felsefe: Uzm. Ecz. Anooshirvan Miandji.
Kitap eczacılıkla ilgili olsun diye, konu süzülmüş de süzülmüş. Süzme değil süzmenin süzmesi olmuş. Yazar yaşamı, kimya denklemleri yazar gibi birer satırlık sözlere indirgemiş.
“Ya kendine gel ya kendine git… İki taraftan biri akıllıysa kavga çıkmaz… Uyanıklığı zeka sananlarbedelini öder... Evrendeki en mükemmel sistem elimizin altında, milyonlarca molekül hizmetimizde, biz ise ne yapıyoruz?...Sorumluluğu başkasına atmak sadece çözümü erteler…”demiş. Daha bunlar gibi neler neler demiş.
Bu havada buzlu gazoz gibi gelecek. ‘Ne kadar az imiş, ne zaman bitti’ dedirtecek.
Fiyatı:Bir paket sigara parası.
Bu Devirde Eczacılık 1-11: Uzm. Ecz.Sinem Güngör.
İşlevsizlikten, yapılmaz bu iş söylemlerinden sıkılan eczacı,“Eczacı eczanede ne yapmalı?” sorusunun peşine takılmış. Kendi kendine çaba ile, inatla, eğitim ala ala, eğitim vere vere koşmuşda koşmuş. Eczanede yapılan bitmez, tükenmez işler arasında eczacının yapacaklarını yakalamış, sarılmış, bırakmamış. Edindiği bilgilerin pratiğini deyapmış. Yapılacak çok iş olduğunu anlamış, görmüş, yapmış. Kimse duymasın, görmesin diye sarıp, sarmalayıp saklamamış. Şimdilik iki kitaplaisteyen herkese anlatmış. Kör gidişata iki mum yakmış. Şeytanın bacağını kırmaya çalışmış. Eczacıya, eczacılığı sevdirme aşısı yapmış.
Özetle, “Arabaya, arsaya, borsaya, boyaya değil, kendinize yatırım yapın” demiş.
Fiyatı: Bir esnaf lokantasında bir kişilik öğle yemeği parası.
Majistral Makaleler: Uzm. Ecz.AhmetNezihi Pekcan.
Sayın Pekcan sanki eczacılığın maden mühendisi, arkeoloğu.
Eczacılığın merkezine, çekirdeğine iniyor, kalbine, ruhuna giriyor, geçmişinde, halinde geleceğinde geziniyor. Günlük vıdı vıdılara, aldı-sattı-yuttu-kaçtılara nanik yapıyor.
Ne kadar bunalsa, sıkılsa işinin anasını satmıyor.İşinden keyifalıyor. İşinin keyfini sürüyor.
Çalışmayı,öğrenmeyi, öğretmeyi ibadet sayan bilge.
Kitap,yüz yıl önce sevgiliye işlenmiş oya gibi.
Kalben “Ben Eczacıyım” diyen varsa, “Mesleğim Namusum” diyen varsa, “Eczacılığa Meraklı” varsa, “Gerçek Eczacı Kalp Atışı”nı dinlemek isteyen varsa dikkatle takip etsin.
Fiyatı: Bir Büyük Rakı parası bile değil.
Tam Şifa: Prof. Dr. Canfeza Sezgin.
Bir bayan yakınım, Norveç’in ıssız, sessiz, soğuk, karlı, buzlu, beyaz gecesinde otobüs durağında beklerken karşıdan görünen, sallandıkça sallanan bay sarhoşa, şerrinden uzak olmak için “İyi geceler… Merhaba…” diye el sallamış. Toparlanıp kendine gelen sarhoş “Biri bana merhaba dedi… Biri bana merhaba dedi… Biri bana merhaba dedi..” diye sevinç naraları ata ata uzaklaşmış.
İç Hastalıkları, Tıbbi Onkoloji Uzmanı. Fitoterapi, Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları, Hipnoz meraklısı, araştırmacısı yazar,“Tam Şifa” kitabını Türk Eczacıları’na ithaf etmiş. Kitabı görünce "Bir doktor bana kitap ithaf etti… Bir doktor bana kitap ithaf etti…” diye içimde sesler yankılandı.
Kerpiç gibi bir kitap yazmış, yazar. Kerpiç’i de gençler bilmez ki. Bir yere yığılmış toprağa su ve saman katılarak çamur hazırlanır. Bu çamur kalıplara, oradan da toprağa alınıp güneşte kurutularak kerpiç elde edilir. İki iki dizilmiş dört tuğla büyüklüğünde yapı elemanıdır. Beton gibi donuk, soğuk değildir; mütevazı, düşük maliyetli, yazın serin, kışın sıcaktır.(Konu kaydı.)
“Tam Şifa”, tam şifa’mıdır bilemem ama,“Arkadaş” gibi bir kitap. Güven, sırtını daya, sırrını aç-ver, çat kapı git kapısına, otur sofrasına. Bir şey gerektiğinde, kafadan atma, şarlatandan duyma, kulaktan dolma, babadan kalma, baştan savma bilgiler yerine, ık kök etmek yerine hemen aç oku.
Tanı, bulgu, belirti, tedavi, beslenme, yaşam biçimi, bitkisel takviye... İkisi, üçü bir arada değil, hepsi bir arada.
Yeni arkadaşım gibi, yanımdan hiç ayırmıyorum.
Fiyatı: Ucuz şarap parası.
Eczacılara da, bir kitap yazıp doktorlara ithaf etme yükümlülüğü oluştu; haberleri ola…
Dinozorların Sessiz Gecesi: Prof. Dr. Hoimar Von Ditfurth.
Meslek sorunlarından, ilaçtan, kendimidinlemekten sıkıldım, havamı, havasızlığımı değiştirmek istiyorum; gidip, hücreye, böceğe, çekirdeğe, çekirgeye, çiçeğe, dünyaya, evrene bir “Merhaba” diyeyim diyenlere, Alman Psikiyatri, Nöroloji hocasının altı ciltlik“Dinozorların Sessiz Gecesi” kitabı umarım iyi gelecektir.
Gazetecilik ve televizyon sunuculuğu da yapan profesör, yazdıklarını bilimsel sorumluluğu göz ardı etmeden, televizyonda “Kesitler” adı altında sunmuş. “Öyle Bir Geçer Zamanki”den daha sürükleyici, daha gerilimliolmuş.
-On dört milyar yıllık serüvende hayat rastlantı mı yoksa zorunluluk mu?
-Bilim’inyaşamdaki anlamı, sınırları,sırları.
-Canlıların ayakta kalabilme maceraları.
-Yeryüzü, gökyüzü, evren, hücre devinimleri, serüvenleri.
-Evrendeki yerimiz, işlevimiz, öz görevimiz,misyonumuz.
Gibi konulara, hoca, nefesinin bittiği Kasım 1989’a kadar kafa yormuş.
Fiyatı: Altı cildi toplam, sıradan bir balık restoranında bir balık parası.
Altı ciltlik kitap, kerpiç gibi kitap, bir sürü kitap, işin mi yok be kardeşim. “Yok mu bu işin bir kolayı, kısa yolu? Ne ise cezası, bedeli ödeyelim; işi bitirelim.” Diyenlere…
Bu cennet ülkemizde olmaz olur mu hiç. Yeter ki ara!…
Parasız, küçücük, bir çikolata paketi kadar, büyükçe bir ilaç kutusukadar.
Kadir gecesinde sabahlamadan, iki namaz arasında, bir nefeste bitecek bir kitap.
Bu kitap 28-30 Kasım 2014 tarihinde, Haliç Kongre Merkezinde, İVEK’in Uluslararası İlaç ve Eczacılık Kongresi’nde dağıtıldı.
Hastalar Risalesi: Müellifi Bediüzzaman Said Nursi. (25 Devadır)
Tanıtım broşüründen aynen:
Ey ahiretini düşünen hasta! Hastalık sabun gibi, günahların kirlerini yıkar; temizler. Hastalıklar günahlara kefaret olduğu, hadisle sabittir.
Her hastalık için rahatlıkla kullanılabilecek “geniş spektrumlu” bir ilaç, harika bir “manevi reçete” sadece okumayı bekliyor.
Kitaptan aynen:
İkinci Deva:Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü; ibadet iki kısımdır:
Biri, müsbet ibadettir ki; namaz, niyaz gibi malum ibadetlerdir.
Diğeri, menfi ibadetlerdir ki; hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede, aczini, zaafını hisseder. (Sayfa 7, satır 8-17)
Altıncı Deva: Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken kardeşim! Hastalık bahanesi ile ağlama; bilakis hatalıktaki manevi ibadet ve uhrevi sevap cihetini düşün, zevk almaya çalış. (Sayfa 14, satır 19-21)
Fiyatı: Sizdenim diye gözlerine baksanız yada “Allah razı olsun, Allah kabul etsin” deseniz kafi.
(Dikkat: Süzme Felsefe Kitabı’na itibar edecekseniz, içinde, “Bedavadan uzak durun” der.)
Günaha girecek insan… Hasta olacak insan…
Dedem rahmetli, söyleyecek sözü bitince“Allah müstehakınızı versin” derdi.
Kitapsız kalmayın, kitapsız olmayın. Kendinize kitapla iyi bakın.
Ramazanlar, bayramlar insanlara, en azından birbirlerini öldürmeyecek kadar ahlak, akıl, vicdan kazandırsa…. Umutlarıyla…