Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK

 

ECZACILIK KONGRESİ ve ECZACI ENERJİSİ

Erteleme ile yılın sonuna, yorgunluğuna, yeni yıl telaşına kalmış 13.Türkiye Eczacılık Kongresi, 21-24  Aralık 2016 tarihinde, yaşamın sıkıştırıldığı, trafiğin kilitlendiği, zor ama güzel İstanbul’da, kahreden şehit haberleri baskısı altında yapıldı.
Uluslararası düzeyde başarı ile gerçekleştirildi. Katkı katanlar “başımızın üstündedir”.
Üreticiler, satıcılar, kooperatifler, odalar ve TEB, yüz akı ile kendilerini ele güne karşı iyi sergilediler.

Aklıma Gözüme Kulağıma Takılanlar
1.Simit’in bile saraylarda yendiği ülkemizde, Eczacılık Kongresi’de elbette saray gibi bir yerde yapıldı. Daha öncekilerde omuz yemeden, omuz atmadan, pardon demeden ilerlenemiyordu. Bu defa salına salına, sallana sallana dolaşılabildi. İsteyen rahat rahat arkadaşını, hocasını, hacısını gördü, sarıldı, öptü, gülüştü, kucaklaştı, konuştu, fotoğraflaştı.
2.Salonlarda boş koltuklar dolulardan daha çoktu. Bir sunum hariç. En dolu salona çalışan, herhalde çok kazanan Gani Müjde oldu. Gülmeye hasret kalmışız.
Gani Müjde, çok yorgun, çok gergin, en tedirgin TEB Başkanı Sayın Erdoğan Çolak’ı bile güldürdü.
3. Formundan birşey yitirmemiş Sayın Mehmet Domaç, her zamankinden daha da kendinden emin ve rahattı. Yıllardır soru sorulan yerlerde olan Domaç bu defa soru soran yerde idi. “Biyoteknolojik ve Biyobenzer Ürünler” bilimsel oturumunda hocaları terletecek, herkesi düşündürecek sorular sordu.
4. “Medya ve İlaç Oturumu”nda sağlık muhabirlerinin hazırlamış olduğu on, on iki maddelik “Sağlık Haber Kaynakları” listesinde eczacı ve eczaneler yoktu. Olsun, yine de oturum çok keyifli idi.
TEB Eczacılık Akademisi Başkanı Prof.Dr.Tayfun Uzbay çok ciddi bir ders verdi.
Küresel ve yerel popülerlere isim de vererek yüksek sesle seslendi.
-Popülerlik ayıp değil, popüler olun ama bilim kisvesi ile popülistlik yapmayın .
-Elde avuçta, uzun vadede bilimden başka bir şey kalmaz.
-İlaç, olmazsa olmaz üründür. Küresel güçler ilacı ticari güç olarak ortaya koyuyorlar.
-Halkın ve bilim insanlarının sağlık okur yazarlığı üzerinde durup düşünmeli.
-Kanser ve kalp en sömürülen alan.
-Antidepresan ilaçlarda ABD ve AB deki gibi uyarı bizde neden olmaz.
-Kaynaksız, karalayıcı,bilgilendirme adına yapılan felaket tellallığı ortalığı sardı.
-Ortak paydamız “Güçlü Üniversite” olmalı, gibi güncel, önemli olaylara açık seçik, dobra dobra dokundu.
5.”Meslek Hakkına Giden Yol: Smart Eczane” oturumu, en şaşaalı oturum idi. Bazı odalar boy gösterdi, hava attı.
İki bin kadar havalı eczane için düşünülmüş sanki. Aman dikkat! O kelime “akıllı” demekmiş, ama, ”anasının gözü”, ”uyanık” olarak da kullanılıyormuş.
En çok alkış alan, en çarpıcı sözler ise “Eczane Ticarethane Değildir, Sağlık Merkezi’dir” oldu. Haydi hayırlısı, pansuman yapmanın, tansiyona bakmanın yasak olduğu eczanelerden Sağlık Merkezi’ne...
6. “Reçetesiz İlaçlar” konusu,çok baş ağrıtacak, çok konuşulacak, çok tartışılacak, çok kavga çıkacak, çok oyun içinde oyun oynanacak bir konu.
Reklamla sepet sepet ilaç sattıracaklar, avuç avuç hap yutturacaklar.
Prof.Dr. Ersin Yarış:
-İlaç reçeteden çıkartılıyor, ilaç olmayanlar reçeteye giriyor, niçin?
-Bilimsel olmayan reçeteye niye girsin?
-Koşuşturuyoruz, soru sormuyoruz, felsefi tarafını tartışmıyoruz.Yan etkisi varsa ilaçtır, yoksa değildir.
-Reçetesiz ilacın doğal süreci reklamdır. Fiyatlar yükselecek. Bir milyar dolar ek yük gelecek, dedi.

Hangisine katılmalı kararsızlığı, telaşı ile birbirinden değerli, birbirinden keyifli geçen oturumlarda dört gün “eczane sıkıntısı”nı unuttuk. Her şey belli, güzel, yakınımızda; elimizi uzatıversek tutacağız. Bilime sağlam tutunabilsek, korkup, sinip, küçülmeyi bırak uçabiliriz bile, gibi geldi bana.

Kongre Yerine Kurultay Deseydik
“Kongre” yi söylemek, yazmak zor. “Kurultay” daha kolay, daha anlamlı.
1.”Ulusal veya uluslararası bilimsel toplantı.”
2.”Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı.”
3.”Bir kuruluşun gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belli sürelerde veya gerektikçe yapılan genel toplantı”, diye tarif ediyor sözlük.
Toplantının esas amacı üçüncü madde olsa gerek.
Her zaman olduğu gibi uç,
uçuk konuları konuşmaktan,tartışmaktan konunun anasına, temeline, sıra gelmiyor, zaman yetmiyor, “yıkılırsa üzerime kalır” endişesiyle kimse temele yaklaşmıyor.

Konunun Temeli
Türk Eczacıları Birliği’nin toplam enerjisi, yirmi beş bin eczane eczacısı, beş bin akademisyen, kamu ve sektör eczacısı, on bin kapıdaki eczacı olmak üzere yaklaşık kırk bin eczacı enerjileri toplamıdır. Bu toplam enerjinin büyük çoğunluğu iş görmeden toprağa, havaya kaçıyor.
İkinci eczacı, uzman eczacı, kamu eczacısı, sektör eczacısı, akademik eczacı diye ne kadar zorlarsak zorlayalım,gençleri girişte, çıkışta ne kadar oyalarsak oyalayalım,  “eczacıya seçenek çok, size de çıkabilir” diyene kadar umut dağıtırsak dağıtalım, bu oran, toplamın yaklaşık yüzde 10’unu geçmez. Şimdilik, Türk eczacılarının yüzde doksanının sahası serbest eczane olmak zorunda.

Serbest eczanelerde eczacılar bilimle elde ettikleri bilgileri aktarma, kullanma, yorumlama, süreci kayıt altına alma, sonucu geri bildirme ciddiyetinden uzaklaştı. Kendini, ilaç tedarikçisi konumuna indirgedi. Bu durum garipsenmediği gibi benimsendi, kabullenildi de.
Yasal boşluklar, hasta hakkı aranmaması, eczacı katkısı yapan ile yapmayan, doğru yapan ile yanlış yapan ayırt edilmemesi,eczacının sekiz saat çalışma sürecinde katkıda bulunabileceği reçete sayısı sınırlanmaması, eczanedeki eczacının reçeteye katkısını tanımlayıp, zorunlu hale getirilmemesi, en önemlisi de, taksiye, dolmuşa verilen indi bindi parası kadar bir “Eczacı Hakkı” olmaması gibi nedenler bu durumu oluşturdu, kökleştirdi, yerleştirdi.

Eczane, ilacın uygun korunduğu, hastaya eksiksiz, fazlalıksız dozda, zamanında  sunulduğu, sürecin takip ve kayıt edildiği, geri bildirimde bulunulduğu bilimsel, ciddi, sağlam  bir bilim bayisi, sağlık kurumu olamadı.
Eczacı, ilacı tek ve en önemli sahibi ve en bileni olarak dört elle kavramadı; elinin ucu ile sattı, sattırdı. Diplomanın gölgesinde “ne güzel hayat” yaşarken, bir insan ömründen kısa bir sürede çöküntü yaşadı.
Hala, yasa zorlanarak, yönetmelik evirip çevirip baştan savularak, hayal kurarak, efelenerek, artık yanımıza kimse yanaşamayacak diye avuç ovuşturarak, köhne eczanelere razı olunarak, çıkmaz sokaklarda durum sürdürülmek isteniyor. Hem yazık, hem de çok zor.

Sonuç
1.Cumhuriyet Gazetesi ülkemiz silahlanıyor dedi. Ülkemiz ilaçlanıyor da.Dünyanın 16. büyük ilaç pazarıyız. Reklam, kargo, posta, TV kanalları, internet kanalları, robotlar, ilaç matikler ve üretim odaklarını kapatıp pazarlama kurumu kuran, özenen, gönenen, işin suyunu çıkaran SGK, eczacının derisini yüzecek, tırnağını sökecek, seyrekleşmiş tüyünü de yolacak.
2.Tıp bilgilerinin yarılama ömrünün 2-3 yıl olduğu dünyada, ülkemizdeki eczacılık enerjisinin toplanıp dağıtılacağı,sonucun, çıktının alınacağı eczaneler, bilime dayalı temel bir fikir ile temellendirilmeden yapılan atışmalar, çalışmalar, tartışmalar amaçsız, çıktısız, ölçüsüz, sonuçsuz kalacak.
3.Dünyanın en iyi eğitimini versek, en yurtsever eczacısını yetiştirsek, çok özel yetenekler hariç büyük çoğunluk nereye gidecek. Bu sistemde hangi eczanede, kaçıncı eczacı olarak, ne yapacak?
4.Kongrede en çok alkışlanan, en çok arzu edilen “Sağlık Merkezi” olmak için, sağlık profesyoneli eczacılar ve para babasının bulaşmadığı, ilaç satıcısının gizli kahraman, saklı sahip olmadığı eczaneler gerekir. Silgili kurşun kalem ile, veresiye defteri ile, kaçak enjeksiyon, pansuman, tansiyon ile, bilgiyi, fiyatı, hesabı kafadan atmak ile olmaz.
Kurumsallaşmak gerekir.

Özetin Özeti
Ülkemizde ciddi eczane eczacılığı, baygın, dalgın, ölgün doğan bu yasamız ile, kendine gelemeyen yönetmeliğimiz ile topallar durur; özürlü olur. Ömrünü SGK dan, devletten yardım beklemekle geçirir.
“Sat Gitsin”e, tüketişe, birbirini yiyişe koşan, vahşi kapitalin değirmenine su taşıyan bu sistem eczacıyı sessizleştirecek, sıradanlaştıracak, pasifleştirecek.


Yasaya ve yönetmeliğe temel olacak, mihenk taşı, temel taşı, köşe taşı olacak, anlaşılır, açık, net, dört şart, bütün dağınıklığı, bütün kaçamaklığı, bütün savrukluğu toplayıverecek.
1. Sağlık bileşenleri ile uzlaşarak açılabilecek, “Eczacıların Sağlık Merkezi Eczanesi”.
2. Eczacının, eczanedeki görevi tanımlanarak katkı katabileceği reçete sayısının sınırlanması.
3. Eczacının çalışabileceği alanın belirlenmesi.
4. Reçeteye, ilaca bilgi katan eczacıya “Eczacı Hakkı”.
Bir alt yapı, bir temel, bir doğru yol yapılırsa geliştirmek, yenilemek hatta değiştirmek kolay.

Bu Güzelim Ülkeye:
Diplomayı duvara, kendinden yüksek yere asan değil, alnına, kalbine, gönlüne, yakasına takan, 30 bin “Aktif Eczane Eczacısı”.
İçi, özgür akıl, bilimsel bilgi, geniş gönül, huzur verici eczacı ruhu, güven verici takım ruhu, güvenli ve yeterli ürün ile doldurulmuş,içine edep ile, güven ile, umut ile, saygı ile girilip çıkılan, sağlık ve umut aşılanan, 10 bin “Sağlık Merkezi Eczane”.
Enerjisini birdenbire uluslararası düzeyde artıracak, havası, hevesi, morali, umudu yenileyecek Türk Eczacılarına bu durum çok yakışacak.

2023’e beş yıl kaldı. Bir şey kalmadı. Gene geç kalırsak, umursamazsak, eczacıyı “Allah Korusun!”

Silah ile donanmamış, terör ile anılmamış, ilaç ile sıvanmamış bir ülke isterim...
Allah adı ile, bilim kılıfı ile aldatılmamış, akıllı, sağduyulu, sağlıklı yurttaşlar ile yeni bir yıl dilerim.


 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat