Ecz. Özlem DEMİR
" Yeni protokolden sonra biz Eczacılar için “mayıs sıkıntısı” sadece bir film adı değil.
Ve biz büyüdüğümüz için artık vize yada final sınavlarının dönem adı da değil. "
Hafta sonu şehiriçi ve şehirdışından gelen dostlarımızla birlikteydik.
Eczacı ve hekimler biraraya gelince ister istemez sağlık politiklarından söz açılır. Tercih edilmese bile, hasta ve hastalıklardan konuşulur. Uygulamadaki sorunlar dile getirirlir. Paylaşılır.
Konuşulanlar şöyleydi:
-1 Nisan da uygulamaya girecek olan aynı branşta 10 gün içinde birden fazla muayene olunamaması mümkün mü? Ne olacak şimdi?
SGK Başkanı’nın açıklaması net; “hasta bedeli kendi cebinden ödeyecek!”
“1 Nisan 2009’dan itibaren, 10 gün içinde aynı branşta birden fazla muayene olunamayacak. Hastanelerin acil servislerine yapılacak başvurular bundan ayrı tutulacak. Hasta aynı branşta 10 gün dolmadan hastaneye gitmişse, hastane görevlileri, hastaya daha önce aynı branşta muayene olduğunu, üzerinden 10 gün geçmediğini, bu nedenle bedeli kendi cebinden ödemek zorunda olacağını bildirecek.”
Hasta, dermatolojiye gitti, mantar teşhisi kondu ve kullandığı ilaç allerji yaptı ya da hasta dahiliyeye gitti, ÜSYE teşhisi kondu ama 5 gün sonra pnömoni oldu...Ortopediye gitti, miyalji dendi bir hafta sonra da kas yırtılması yaşadı...
Olacak şudur; aciller dolup taşacak , doktor ile hasta karşı karşıya kalacak!
Uygulamanın tarihi dikkat çekici!
Herhalde size 1 Nisan şakası yaptık demeyecekler.
29 Mart yerel seçimlerinin hemen sonrasına planlandığı çok açık.
-Esas çok sorun yaratacak ve çok tehlikeli olan bir eşdeğer uygulaması var ki, dillere destan... Bu uygulama “muassır medeniyet seviyesini yakalayan devletlerde” olsa, yanlış ilaç kullanımına sebep vermekten ve yanlış yönlendirmekten, yanlış bilgilendirmek ve yanlış tedavi seçeneklerinden herhangi birinden dolayı, vatandaşına epey yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalabilir.
Düşünsenize, bir tansiyon ilacı kullanıyor hastanız ve ilacın adının sonu “...plus” ile bitiyor olsun. Reçeteyi sisteme girdiğinizde ciddi bir fiyat farkı çıkıyor ve hasta “devletim bana hangisini ödüyorsa onu kullanırım , devletimden daha mı iyi bileceksiniz, ben ona güvenirim” dediği an...
Ne yapabileceksiniz? Tansiyonunun kontrolsüz yükselebileceğini, o ilacın yetersiz kalacağını ve felç risklerini nasıl anlatacaksınız?
Ya bunun vebali gerçekten kimin olacak?
İşte eczacı ve hasta karşı karşıya...
(Bir film vardı, "Kramer Kramere Karşı" diye ...Onu sonra bir ara anlatırım..)
Sağlık alanında çok fazla “ciddiyetsiz ve sorumsuz” uygulamalar var.
Erk sahibinin herşeyi para ve oy ile örtüştürerek hesapladığı çok açık.
Ve bizim üzerimizden yapılan hesaplar için bizde hesaplı davranmalıyız.
Bu ay (şubat ayı) içinde aldığımız ve sattığımız ilaca çok dikkat etmeliyiz.
Şubat sonunda faturalandırdığımız ve 15 Mart’a kadar teslim ettiğimiz reçetelerimizin tutarını, son protokole göre 60. gün yani 15 mayıs ta alacağız.
Şimdiye kadar bize 45 denirken (yani her ayın 1. günü gelmesi gereken ödemeler) , her ayın 6,7,8 gibi yani ortalama 53-55 günde ödendi. Demekki ortalama 10 günlük bir gecikmeyi hep yaşadık.
Şimdi söylenen 60 gün sizce kaç gün gecikebilir?
Belki sanayi ve depoların baskısı ile 70 gün civarında. Yani Mayıs ayı sonuna doğru ancak ödeme alabileceğiz görünüyor.
Bu arada depolar da verdikleri artı vadeleri ortalama bir 15 gün geri çektiler.
Şimdiden başladı “ mayıs sıkıntısı!”
Hesap fazla ortada, çok açık. Bir aylık açık oluşacak!
Her bir eczane bir aylık cirosu kadar sermayeyi yine eczanesine koymak zorunda. Bu kadar kredi kullandığını bildiği üyelerine bunun yapılmasına bu örgüt nasıl izin verir? Her bir eczacının vebali altına nasıl girer?
Kim, kendi parasıymış gibi nasıl olurda tamam “daha geç ödeyin” diyebilir?
Sorular burda başlamadı.
“Söz de sararır” diyip şimdilik ara verelim...
..............
Hayat bir bisiklete binmek gibidir.
Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.