Ecz. Özlem DEMİR 

                             

                              "İki şey ruhunuzu karartır: Konuşacakken susmak,                                               susacakken konuşmak."

 

 

Bu nedenle, iki hikaye var bugün. Yılların deneyimlerinden süzülüp gelmiş ve birçok şeyi kolaycacık anlatıveren...

 

 

Birincisi: Büyükler  için...

İnançlı ve oldukça merhametli bir adam bir yılanın kaya kovuğundaki hâline acır ona yiyecek ve içecek götürür, yılan da ona bir altın verir. Karşılıklı bir dostluk kurulur her seferinde adam yiyecek götürür yılan bir altın verir bu böyle yıllar sürer.

Günlerden bir gün adam çok hastalanır ve günlerce hasta yatar. Yattığı sürece de yılanın yemeksiz kaldığını düşünerek oğluna durumu anlatır ve yılana yiyecek götürüp bir altın almasını söyler. Oğlu ise hemen babasının sözüne uyarak yiyecekleri yılana verir yılan da yuvasından bir altın getirir. Bunu gören delikanlı demek ki “yılanın yuvasında altın dolu her gün gelip altın alana kadar yılanı öldürür altınların hepsini alırım” der ve yerden bir taş alıp yılana fırlatır. Yılanın kuyruğu kopar yılan da atılıp oğlanı sokup öldürür.

Baba oğlunun gelmediğini görüp bir şeyler olduğunu hisseder. Hasta yatağından kalkarak yılanın yanına gider ve sorar

-Yılan kardeş burada neler oldu ?

Yılan da olup biteni anlatır;

O zaman adam oğlunun suçlu olduğunu anlar yılandan özür diler.

-Yılan kardeş olan olmuş, gel yine eskisi gibi dost olalım.

Yılansa;

-Olmaz artık; “sende evlat, bende kuyruk acısı” olduktan sonra asla eski dostluk olamaz, der..

Her tür acısı olanın düşünme zamanıdır. Kangren olan yerleri kesip atma, kurtulma saatidir. Doğru taraf ve doğru safları seçme zamanıdır. 
 

 

 

Ve ikincisi: Biz “gençler” için...

 

Aksak Timur, Nasreddin Hocanın köyüne uğrar. Köylü padişahı layıkıyla ağırlar.

Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık; "Köyünüze bir fil hediyem olsun" der ve gider.

Fil bu! Zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder. Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz. Hocaya:

-Hocam perişan olduk bizi kurtar. Biz bu file bişey yapsak padişah kellemizi alır derler.

Hoca:
-Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim.
Gidip şikâyet edelim Filini.

Şikâyet de bir müessesedir. Derdini söylemeyen derman bulamaz.

Köylüyü arkasına alır, söylenenlerle,  az yürür, uz yürür. huzura çıkar.

Timur:
-Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.

Hoca:
-Padişahım, bu filiniz derken bi bakar korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.

Padişah:
-Eeeee ne olmuş file?

Hoca:
-Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık. Ne var ki yalnız kalıyor.
Bir tane daha gönderseniz köylü çok sevinir.

Biz  SES etmezsek , biz irdelemezsek, biz müdahil olmazsak, biz mücadele etmezsek, daha çook FİL gelir bu köye...

 

 

 

o.demir@eczacininsesi.com

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat