23 Nisan 2016’da ECZACILIKTA YASA, YÖNETMELİK, PROTOKOL, DEKANLAR ve ÖĞRENCİLER

 

Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK


 

Tartışması azalmayan, çözdükçe düğümlenen yasa ve yönetmelikten sonra; umutsuz, umutlu  beklenen SGK protokolü de, sonsuz yetkililer ile onların peşinden koşan elleri güçsüz, yüzleri yumuşak heyet arasında son dakikada imzalandı.
Evli evine, köylü köyüne varmadan, yönetmeliğin kırkı çıkmadan, protokolden siftah yapmadan, emeği geçenlerin teri soğumadan, derin ve masum uykudaki öğrenciler uyanmadan; eczacı milletvekilleri ile eczacılık fakültesi dekanları, TEB başkanı, YÖK başkan danışmanı, sağlık ve eğitim ile ilgili genel müdürler TBMM de toplantı yapmışlar. Eczacılık fakültesi giriş kapısına ‘Taban Sınırlama’ çıkış kapısına ‘Eczacılık Yeterlilik Sınavı’ yerleştirmeyi ve ‘Nasıl Bir Eğitim’i konuşmuşlar.
68 Kuşağıolarak, 1968 baharında tam bağımsız ülke, özerk üniversite için fakültemizi işgal ettik. İşgalde, eczacılık eğitimi dünya ve ülke koşullarına, özel eczacılık yüksek okulları anayasaya uygun değil diye vurguladık. Politikacılar, yöneticiler ne vurguyu, ne yasayı dinliyorlardı; ‘Bizden iyi mi bileceksiniz’ diye bıyık altından gülüyorlardı. Birkaç düzenleme, birkaç yuvarlak vaat ile işgal sonlandı. Meydanlarda tam bağımsız ülke, diploma alırken de etik meslek için yemin verdik. Sonuna kadar direnen, ipe kadar gidenlerimiz oldu. Diplomayı kapan büyük çoğunluk ‘Bozuk Düzen Denizi’ne atladık.

Hangi Derdimize Yanalım?
Bu yasa, bu yönetmelik, bu protokol:
1.Ülkeyi tam bağımsızlığa, eğitimi, eczacıyı kaliteye yönlendirdi mi?
2. Açık, adaletli, anlaşılır, kısa, öz, herkese eşit mesafede mi?
3. Uzman eczacı, ikinci eczacı, yardımcı eczacı ne kadar çok konuşuldu? Binlerce öğrenci nefes almadan ne kadar sessiz, heyecanlı dinledi?Allah aşkına, uzun uzun anlatılan bu konular, kaç eczacıya, kaç öğrenciye ilaçolacak?
4. Öğrenciler gerçekle karşılaşınca,“Allahım Neydi Günahım” demeyecekler mi?”
5. Yirmi bin eczacı, nüfusa göre eczane sınırlaması geldi diye bir oh çekebildi mi? Ahları, endişeleri çoğalmadı mı?
6. Şu kadar cirodan sonra ‘İkinci Eczacı” ne demek? Küçücük eczanede
ilacı koliyle satan, okus pokus ile, al ver ile, ha hı ile, göz kaş ile, selam sabah ile binlerce reçeteyi şip şak,al kaç
ayakta yapan, sır olması gerekirken dünyaya ilan edilen, bilmem ne kadar ciro yapan eczanedenbana ne, yönetmeliğe ne, işsiz, deneyimsiz, moralsiz eczacı gence ne? Üç beş eczacıya lütuf, sığıntı yeri ayarlamak değil mi bu?
7.‘Yardımcı Eczacı’ ne demek? Yardımcı doktor, yardımcı veteriner, yardımcı noter var mı? Kaç metrekare alanda, hangi ayak altında, hangi para ile,kim yardımcı eczacı arayacak, isteyecek? Oyalama, yapılmayan stajı uzatma, genç enerjiyi boşa saçma değil mi bu?
8. ‘Nüfusa Göre’,hangi nüfusa göre? Bodrum, Kuşadası yazın sıcaktan sayılmaz, kışın insan bulunmaz. Çemişgezek, Varto nüfuslarıkışın kar altında, aylarca uykuda, saysan ne olacak, saymasan ne olacak?
Ağaç, ot, böcek, fare, karınca, kuş, bit, pire, sinek de ilaç ister; onlar nereye kaydolacak?
9.Bir devlet, aynı protokol ile, aynı hizmete, aynı anda, bitişik mekanda, birisine 0.30TL, birisine 3.00TLödeyebilir mi? Aynı devlet, aynı protokol ile,aynı hizmeti,ikizkardeşin birisinden 2.75 TL daha fazlaya satın alabilir mi?
10. Yirmi beş bini sahada, yirmi beş bini kapıdaolan elli bin eczacıyı bu sistem, buyasa, bu yönetmelik, bu protokol taşıyabilir mi?

K
imKarşı Duracak, Kim Tavır Koyacak?
-Kavganın, naranın ozanı, sazıyla, sesiyle dağları inleten Dadaloğlu yok.
-Adam asan, baş kesen, karın deşen, köylüden aldığı iki bin lira verginin sadece dört yüz lirasını hazineye veren Bolu Beyi’ne kafa tutan Köroğlu yok.
-İçerde de, dışarda da iyi iş çıkaran, üreten, can, doğa, dünya, evren tutkunu, çok hakkı yense de, çok hasrete düşse de, insan, gönül ve memleket sevdalısı Nazım Hikmet yok.

-Ayıpsız, dobra, direk, canı gönülden, istediğini şiir gibi söyleyen Can Yücel yok.
-Olumsuz insanı, kirli çamaşırı, dandik olayı silkeledikçe silkeleyen, ‘Güle güle öldük’ dedirten, her türlü zorbaya kafa tutan, abidik gubidiklere, zübüklere kafa atan Aziz Nesin yok.
-Bir cümle ile dünya turu attıran, kapalı gözleri açan, büyüleri bozanİlhan Selçuk yok.
-Sorgulayan, açıkça yazan, tehditle susmayan, cesur yürekle konuşan, yiğit Uğur Mumcu yok.

Sevgili Öğrenciler:
Size fakültenizi işgal edin diyemem…
1.Ülkemizde eczacılık ilaç satmaya indirgenmiştir. Dünyada 18. ilaç tüketici devletiz. 2020 de 15. olacakmışız. Eczacı ilaç tedarik ticareti ile geçinsin, birbirini yesin deniyor, isteniyor.
2.Silah ve petrolden sonra en çok para, ilaç ve gıdada dönüyor. Korkmayın, mızmızlanmayın, bilginize, kendinize güvenin. Daha sağlıklı, daha keyifli yaşam için dünyada ve ülkemizde para o kadar çok ki, sadece görmesi, bulması biraz zor.
3. Sadece satışta kalmayın; öğrenen, öğreten; yeni hizmet, yeni ürünüreten olun. Bunu yapmazsanız yolunuz gittikçe daralacak, karşınıza yeni yeni barikatlar konulacak. Temelsiz, omurgasız yasa, iyiniyetsiz yönetmelik ve boyundan büyük işe soyunarak yasa ve yönetmelik açıklarını örtmeye çalışan, adaletsiz, hesapsız, tutarsız bir protokol var. Bu olumsuzluklar üzerine, devamında yeni barikatlar yapılırsa ki büyük ihtimalle öyle olur,düşünce ne kadar iyi niyetli olursa olsun, şimdiki aklımla öğrenci olsam EYVAH EYVAH!!! derdim.
4. Dekanlarınızdan çokşey istemeyin. Size onur, gurur, dik baş, rahat kafa, zengin gönül kazandıracak tek bir şeyi ısrarla, taviz vermeden isteyin. Biz “Alman, Amerikan, Çin, İran, Japon, Kore eczacısıile yarışacak,aynı eczanede, aynı laboratuvarda, aynı ücret,  aynı şartla yan yana çalışacak Türk Eczacısı olmak istiyoruz” deyin.
5. Görev ve sorumluluğu belli, kuralı, hakemi, denetimi olan, rekabete açık iş ve her diplomaya bir eczane değil ama kendinize ait eczaneisteyin, tasarlayın.
6. Her İlkbaharda, mesela 14 Mayısta, eş zamanlı olarak, 54 Eczacı Odasını, yoklama varmış gibi tam kadro sazlı, sözlü, şiirli kuşatın. Oda yönetimine neler yaptıklarını, neler yapacaklarını hiç sormayın, sonu gelmez. Yazılı yanıt isteyerek sadece bir soru sorun:
“Vatanımız için, vatandaşımız için, eczacı için, eğitim için yönetiminiz nasıl bir yasa,nasıl bir yönetmelik, nasıl bir eczane, nasıl bir protokol öngörüyor, savunuyor?”

Sevgili, Sayın, Saygıdeğer Dekanlarım:
1.Eczane eczacısı reçete umar. “Eczacı, eczanede reçeteye bilimsel olarak nasıl bir çalışma yapmalı?” Toplanıp,uzlaşıp madde madde yazsanız. Laboratuvardaki pratik notları gibi önümüze alıp her reçeteye uygulasak. TEB, SGK, Sağlık Bakanlığı eczacıları denetlese. Görevini yapmayan, yapamayan, yanlış yapan, eksik yapan,hile yapan, ekmek gibi öpülüp baş üstüne konması gereken ilaca haram katan, gerekirse, laboratuvardan attığınız öğrenci gibi eczaneden atılsa.
2.Bu işlerin ortalama ne kadar zaman alacağını, bir eczacısekiz saatte ortalama kaç reçete ile kaynaşabileceğini bir not düşseniz.
3. Bağımsız bir eksper kuruluşu bu işin kaça yapılabilirliğini raporlasa.
4. Bu verilere göre “Bir eczacı sekiz saatte en fazla şu kadar reçete yapar. Reçete başına, bölgeye, nöbete, bayrama, rapora, taze hazırlamaya, anında hazırlamaya, yarına hazırlamaya göre eczacı hakkı alır. Eczacının eczane sahibi olması en doğal ve hiçbir yasa ile elinden alınamaz hakkıdır. Her diplomaya bir eczane, akılcı, ekonomik, sağlıklı değildir. Reçeteli, reçetesiz verilecek ilaçlar kesinlikle ayrılır. İlacı eczacı verir. İlacın canlıdave atıkta geçireceğiserüveni kontrol altında tutmak görevve sorumluluğu eczacınındır.  vb. bir rapor- görüş yayınlasanız .”

Kim Yapabilir?
Bu işleri, gün gün, saat saat değişen memleket sorunları, seçmen istekleri, karşı parti atışmaları, parti içi hır gürü, eczacılardan, eczanelerinden gelen ıvır zıvır sinyaller ile başı şişen üç beş eczacı milletvekili, protokolden başını kaldıramayan, kaşıyamayan, vıdı vıdıdan kulakları çınlayan TEB yönetimi yapamaz.
Odalar, bu işe yarın değil bugün soyunursa, o bir gün geldi hemen kavga kurulursa, atışma ile değil, çalışma, çatışma, çakışma ve çak ile,akıl, bilim eşliğinde, 3-5 yıl toplu uğraş olursa olur.
Odalar Deyince:
A-1.TEB’e sekreterlik yapılan yer,
    2.‘Kaç delegesi var, hangi tarafta, kimden yana’ soruları ilk akla gelen yer,
    3.Alicengiz oyun kurucu, düzenbaz, hilebaz, kurnaz, kumarbaz, parmak atıcı, parmak kaldırıcı, parmak oynatıcı, parmak yalayıcı, tırnakçı barındıran yer… Akla gelmemeli.
B- 1. Fikir, iş, kültür üretme odaklı bölge mutfağı, SAĞLIK ARGE merkezi olan.
     2. Değişmeyen gündemi “STRATEJi, HEDEF, PLAN” olan.
     3. Ekranlara, meydanlaraçıkınca, kepenk kapatmaya kalkışınca PARA değil, mesleğin kök hücresi, su alan çürük temeli ve vatandaşın yanan ciğeri konuşulan yerler…
Akla gelmeli.
Dekanlar  öğrencilere yeni barikatlar kurmak için değil
, oyun içindeki oyunları bozmak, korkuyu yok etmek için toplanmalı, memleket için, meslek için “ÇÖKÜNTÜ AŞISI” bulmalı.
 xxx
Bu gün 23 Nisan!.. Tam işe başlanacak an!..
Yol yokuş da olsa, meslekler rayına otursa, memleket fıkır fıkır, kıkır kıkır, tıkır tıkır yürüyüşe,  yükselişe geçecek…

23 Nisan 2016 KUŞADASI

Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK




Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat