Eczacının ve eczacılık örgütlerinin ana ve öncelikli işlevi, her ne ad altında olursa olsun “ilaca sahip çıkmak” olmalı... Eczanede satılabilen ilaç dışı ürünler başrole çıkarılmamalı, tüm açık ve zımni yönlendirme çabalarına karşın bu ağırlık noktasını korumaya çaba gösterilmelidir.
İşler ve mesleklerde geçişkenlik yaşanan bir dönemden geçiyoruz. Herkes neredeyse her şeye talip, her şeyi yapıyor, her şeyi biliyor!..
Eczacıların da eczanede her şeyin satılabileceği konusunda yaygın bir eksen kaymasına zorlandığı gözüküyor. Bu eksen kayması girişimi başarılı olursa, eczane sağlık kuruluşu kimliğinden kopacak ve ilaca hakimiyeti kalmayacaktır.
Bu işler basit bir karşılıklılık ilişkisiyle yürür.
İlk anda kulağa hoş gelmesine karşın, eczacılık ve eczane için kurulmuş tuzaklardan en önemlilerinden birisidir. Öyle ki, dimyata pirince giderken evdeki ilaçtan olma riskini yükseltmektedir.
Eczanede her şeyin satılabileceği düşüncesinin köpürtülmesi eczanenin sağlık kuruluşu niteliğini yok etmeye dönüktür. Ticari pazarlama, müşteri manipülasyonu, eczane içi düzenlemelerle müşteri tavlama taktikleri sağlık kuruluşunun önceliği değildir. Bunların bazıları, aynı zamanda ticari bir işletme olan eczane için vardır ve gereklidir. Dikkat edilesi kısmı; önceliği ve ana mecrası olmadığıdır.
Eczane bu kaba ticari düzleme çekildiğinde; sadece eczanede satılanı, yani onun tekelinde olanı, yani ilacı, müdahale edilebilir hale getirdiniz demektir. En azından zihinlerde, bilinci zorlayan yeni bir yapılanmadır bu. Aynı zamanda, ilacın da başka yerlerde satılabileceği düşüncesine meşruiyet kazandırır. Onlar bizim işimizi yapıyorsa, bizim sattığımızı satıyorsa; biz de onların sattığını satarız değirmenine su taşır.
İşin özeti nettir; ilaca, ilacın sahipleri sahip olmalıdır. Tekerleme gibi olan bu cümle; ilacın sahiplerinin eksen kayması tuzağına düşmemesi demektir. Eczanede önce ilaç satılır, önce ilaca hizmet edilir, önce ilaç üzerine kafa yorulur.
Eksen kaydırma manipülasyonunun, en başarılı çalışma alanlarından birisi; “kârlar düşüyor ama…” cümlesinin hemen arkasına sığınmıştır. Sonrasında “O halde…” gelir. Sonrası, büyük başarı, müthiş bir insan kaynakları planlamacılığı, ticari zeka, satış becerisi, satış kanallarının artışı, toplam kalite falan filan olarak yutturulur.
Bir tüketici; hasta, sağlık sigortalısı, vatandaş vb hangi adla anarsanız anın sonuçta ilacı talep eden birisi olarak, eczaneye dışarıdan baktığımda, içine girdiğimde ilaç yapılan ve satılan bir sağlık kuruluşu değil sağlıkla ilgili her şeyin satıldığı bir yer hissine giderek daha fazla kapılıyorum.
Biliyorsunuz artık tıbbi malzeme ve cihazın okulları var, mesul müdürü var, resmi satış yeri var… Gözlükçülerin okulları var, optisyenlik müesseseleri var, mesul müdürleri var… Kozmetik alanı hızla eğitimli ve kurallı satışa doğru yöneliyor, yine bitkisel ürünler kontrol altına alınıyor.
Eczane; aslen ne tıbbi malzeme ve cihaz satış yeridir, ne gözlük satış yeri, ne de isterseniz adının başına “dermo” koyun kozmetik malzeme satış yeridir, eczane öncelikle ve her zaman “ilacın” satış yeri, eczacı da ilacın uzmanıdır.
İster reçeteli, ister reçetesiz ilaç dışında kalan ürünleri abartmamak; asli satış ve yapım yerleri eczaneymiş görünümü vermemek gerekir. Eczanenin sağlık kuruluşu olarak kalabilmesi için ana koşul budur.
Bu yaklaşım biçimi, eczanede bunların satılamayacağı anlamına gelmemelidir. Ölçülü ve sınırları hukuksal ve teknik olarak belirlenmiş şekilde satılabilir. Kimi kez halk sağlığı için olmalıdır da. Sadece ilacı arkaya iterek, kâr uğruna deformasyona yol açılmamalı, öne çıkarılmamalıdır. Çıkarılırsa işte bunun adı eksen kaymasıdır. Şayet her şeyin satılabildiği bir alan isteniyorsa, diğer sağlık ürünlerini satanların da ilacı eczacının elinden alma çalışmalarına hazırlıklı olmak gerekir.
Başka taraflara yönlendirilirken; reçeteli/reçetesiz ilaç, OTC üzerinden eczacılık kazanının yine kaynatılmaya başlandığı bir dönemde, aslolan ağırlık noktasını kaybetmemektir, hepsi bu…