Ecz. Oğuz EKİNCİOĞLU
2. Bölge Ankara Eczacı Odası Başkanı
Değerli Meslektaşlarım;
6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu’nun 1. Maddesi’nde Birliğimizin kuruluş amacı ve görevleri tanımlanmıştır.
Öncelikli görevi, üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak olan TEB ne yazık ki, bugün bunun farkında değilmiş gibi davranmakta, üzerinde bulunan atalet halini meşrulaştırmak adına çeşitli söylemler geliştirmektedir.
Bir taraftan, seferberlik söylemleri politik kaygılarla dile getirilirken diğer taraftan ortak akıl kullanmayı kabul etmeyen “ben yaptım oldu” anlayışı yönetime hakim olmuş ve eczacının sorunlarından uzaklaşılmıştır.
Öylesine uzaklaşılmıştır ki;
Stok zararlarımız unutturulmuştur. Stok zararlarımızın üretici ve ithalatçı firmalarca karşılanacağı hükmünün, İlaç Fiyat Kararnamesine girmesini kendi başarıları olarak gösterenler, zararlarımızın ödenmemesi karşısında suskun kalmayı tercih etmişlerdir.
Suskun kalmak bir yana dursun bu konuyu muhalefet görevini yapan eczacı odalarına ihale etme çabası içine girmişlerdir.
Bu gün geldiğimiz noktada ise Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapılan Protokol görüşmeleri Bölge Eczacı Odalarından “gizlenerek” yürütülmeye devam etmektedir.
Diğer yandan; 6308 sayılı yasanın yönetmeliği kasım ayı sonunda çıkması gerekirken halen çıkmamıştır.
Yönetmelik metni hem sözlü hem yazılı olarak defalarca tarafımızca TEB’ den istenmiş ancak herhangi bir sonuç alınamamıştır.
TEB Genel Sekreterimizin Zonguldak’ta yapılan Bölgeler arası toplantıda yaptığı sunum sırasında söylediğine göre TİTCK yetkilileri yönetmelik taslağının eczacı odalarıyla paylaşılmasını uygun görmemektedir.
Görünen o ki; Merkez Heyetimiz TİTCK’ nın bu talebini olumlu karşılamakta ve meslek örgütümüz içindeki demokrasi kanallarını sıkıca kapatarak geleceğimiz için son derece önemli olan bu yönetmelik taslağını tartışmaktan bizleri mahrum bırakmaktadır.
Oysa başta Genel Sekreterimiz olmak üzere tüm Merkez Heyetimizin, TİTCK ’nın bu talebine şiddetle karşı çıkması gerekirdi. Örgüt bilincine sahip olanların göstermesi gereken tavır bu olmalıydı.
Düşünün, bir taraftan seferberlik çağrısını her fırsatta dile getiren ve TEB’ i demokrasinin gerektiği şekilde yönettiğini ifade eden bir TEB Merkez Heyeti,
Diğer tarafta ise yönetmelik taslağını kendi örgütü ile paylaşmayan, SGK protokolünü meslek örgütü içinde tartıştırmaktan imtina eden bir TEB Merkez Heyeti…
Sizce de bu yaman bir çelişki değil mi?
Daha da üzücü olan başka bir konu ise bazı eczacı odalarımızın yönetmelik ve protokol konusu hiç yokmuş gibi davranıyor olmalarıdır. Merkez Heyetini destekliyor olmaları yapılan yanlışları görmezden gelmelerini gerektirmez.
Yönetmelik ve protokol yayınlandığında içerdiği maddelerden bazıları eczacıların büyük bir çoğunluğunu rahatsız edecek hükümler içerirse, bu odalarımızın üyelerine verecek cevapları şimdiden hazırdır diye umuyorum.
Biz kendi adımıza, detaylı fikir sahibi olamadığımız yönetmelik taslağı ve SGK protokolü resmileştiğinde üyelerimizin hakkını korumamız gereken bir durum oluşursa hukuk mücadelesini sonuna kadar verme kararlılığındayız.
Değerli Meslektaşlarım,
Ortak akıldan uzak durmak, dayatmacı anlayışıyla kararlar vermek, örgütlülük bilincinden yoksun olmak insanları yalnızlaştırır. Elbette meslek örgütümüzün tamamının bir arada hareket edebilme kabiliyeti en üst düzeyde olmalıdır.
Mesleğimiz ve meslektaşlarımız tarihin en zor koşulları altında eziliyorken seferberlik çağrısını sadece örgüt içi politika kaygılarıyla yapmak yarardan çok zarar getirmektedir.
Değerli TEB yöneticileri;
Gelin sizde meslektaşlarımızın içinde bulunduğu bu durumun farkına varın ve çare olmaya bakın,
Bizim haklarımızı samimiyetle ve cesaretle savunun,
Gerçek ve samimi bir şekilde bu örgütü bir araya getirme çabasını herkese gösterin,
Meslek örgütü politikasını bir kenara bırakın,
Sadece seçimleri ( milletvekilliği, belediye, TEB v.s) öncelemeyin,
Üyelerimizin size duyduğu güvensizliği ortadan kaldıracak adımlar atın,
Türkiye’ de ki eczacıların yarısından fazlasını temsil eden bizlere kulak verin,
Tüm eczacıların meslek örgütü yöneticileri olduğunuzun farkına varın,
Zamanı geldi de geçiyor…
Kısacası;
BİZ olun,
Saygılarımla…