Ecz. Tuncay SAYILKAN
İzmir Eczacı Odası Başkanı
Şanlıurfa’da gerçekleşen bölgelerarası toplantıda Eczacı Odalarınca , eczanelerde yaşanan sıkıntılar ve artık harekete geçilmesi gerektiği önerisinin TEB Merkez Heyeti tarafından kabul görmesi sonrası, eylemlilik sürecine ve hak arama mücadelesine başlandı.
Ülkemizin dört bir yanında özveriyle görev yapan meslektaşlarımız büyük bir umut ve coşkuyla kendilerine düşenleri yerine getirmeye başladılar.
21 Aralık 2008 Pazar günü ise; belleklerimizden uzun süre silinmeyecek , tarihimizin en büyük ve görkemli mitingini hep birlikte gerçekleştirdik.
Sonrasını ise herkes biliyor. Basın açıklamaları, Bakanlara sunulacak dilekçeler, imza kampanyaları ve içimizde “bu kez başaracağız” umudu. Diğer yanda ise ‘’ 16 Aralık’a kadar sözleşme imzalanmazsanız vatandaşı ilaçsız bırakmayız, eczanelerle birebir anlaşırız’’ söylemi.Ve 19 Ocak 2008 Pazartesi sabahı provizyon sistemine düşen tehdit mesajı.
Ancak 12/09/2008 tarihli yazımızda uyardığımız gibi ortada imzalanmış bir protokol var iken ,Eylül 2008’de geri adım atarak ek protokolü imzalayan kadrolar bu kez de 19 Ocak 2008 Pazartesi gecesi ekranlardan sözleşmenin imzalandığını kamuoyuna müjdelediler(?)
*Bir meslek örgütünde yöneticiler hata yapabilir ,yanlış kararlar alabilir , buna bağlı olarak para da kaybettirecek sonuçlar ortaya çıkabilir,bunların hepsi telafi edilebilir şeylerdir.Ancak altında imzası olan ve bir çok meslektaşımızın emeği , desteği olan bir protokole sahip çıkamayıp iki ay sonra kurumun istediği ek protokole imza atacak bir politika izleyerek kaybedilen itibarı kazanmak kolay olmayacaktır.TEB 2009 yılında kurumun karşısına bu yıpranmışlıkla daha da güçsüz çıkacaktır.İşte asıl sorun da budur. (T.Sayılkan’ın 12.Eylül.2008 tarihli ‘’ elde var güven ve umut kaybı’’ başlıklı yazısından)
Sözleşme ile ilgili bilgilendirme ise TEB Merkez Heyeti tarafından ancak 20 Aralık 2008 Salı günü akşam saatlerinde yapılabildi. Sözleşmenin içeriğini İzmir Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak tüm ayrıntıları ile değerlendirip sizlerle paylaştık.
Ancak , asıl sorun bir tepe yönetiminin üyesinin desteğini böylesine arkasına almışken (üstelik daha 4 ay önce acı bir deneyim yaşamış iken) böyle bir sözleşmeyi imzalamayı nasıl bir bakış açısı ile ve hangi koşullarda kabullendiğidir.
* Özetle , Eczacı tabanı miting ve sonrasında tam anlamıyla üzerin düşenleri yerine getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir. Bundan sonra önemli görev meslek örgütü yöneticilerindedir. Yaşanan sıkıntıların son bulması ve aydınlık günler , izlenecek doğru politikalar ve kararlı karşı duruş sonrasında gelecektir.(T.Sayılkan’ın 05.Ocak.2009 tarihli ‘’hak arama süreci ‘’başlıklı yazısından)
Eczacılar arasında ciddi ölçüde hayal kırıklığı yaratan bir gelişmenin üyelere duyurulmuş biçimi ise kabul edilebilir türden değildi. Varlık sebebi üyeleri olan bir meslek örgütünün hiçbir koşulda bu denli samimiyetsiz ve gerçekleri saklayan bir açıklama yapmaya hakkı yoktur. Tüm meslektaşlarımız yasalara göre zaten var olan bazı haklarımızın ve prestij anlamındaki bazı kazanımların yayınlanan Sağlık Uygulama Tebliğleri aracılığı ile önce alınıp sonra geri verilen kazanımları olduğunun farkındadırlar.
Eczanelerin ekonomik sıkıntılarını çözecek hiçbir ciddi gelişme içermeyen protokolü meslektaşlarımızın bu haliyle onaylaması mümkün değildir.Kazanım olarak değerlendirilen İlaç Fiyat Kararnamesi’ndeki değişikliğin ise eczanelere ne kazandırdığını önümüzdeki günlerde örnekleri ile sizlerle paylaşacağız.
Basın açıklamalarında vurgulanan sorunlarımız ve mitingdeki alkış alan söylemler ile bugün gelinen nokta ortadadır. Meslektaşlarımızdan böylesine büyük destek gören hak arama ve ekmek kavgamız bu şekilde hüsranla noktalanmamalıydı.
Örtülü , yumuşatılmış ve net olmayan kısmi açıklamalarla bu gerçekleri eczacının gözünden uzak tutmak mümkün değildir. Eczacılar , dönüm noktası olabilecek bu süreçte üzerine düşenleri yerine getirmenin iç huzuru içinde , ancak ne yazık ki yaşadıkları hayal kırıklığı nedeniyle de umutlarını ve güvenlerini kaybetmiş durumdadırlar.
Sadece bizler değil ; bizlere bu süreçte desteklerini esirgemeyen,bu denli haklı ve örgütlü olduğumuz bir mücadeleden başarı ile çıkmamızın ülkemizdeki sivil toplum ve demokrasiye katkı koyacağını düşünen sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri de hayal kırıklığı yaşamaktadırlar.
Sadece şunu söyleyebiliriz ; yöneticilerimize ve yaptıkları yanlışlara kızabilir , aldıkları kararlara katılmayabiliriz .Ancak , hiçbirimizin meslek örgütümüze küsme ,uzak durma lüksümüz yoktur.Yılgınlığa kapılmadan mücadeleye devam etmek zorundayız. Örgüt ile üye arasında oluşan güven sorununun aşılması için biraz süreye ve artık umutları yeşertecek gelişmelere gerek vardır…
Saygılarımla,