Eczanemi ilk açtığım günlerdi.

Erkek bir hastaya supozituvar kullanımını anlatamıyordum

Rektum diyordum olmuyordu

Anüs ııh!

Makat ııh!

Benden yaşça büyük olan kalfam seslendi adama, azarlar gibi:

Gel buraya! Ben anlatayım!

Kulağına eğilip bir şeyler söyledi.

Paket yapılmasını beklemedi hasta ilacı cebine atıp çıktı eczaneden.

Bravo! İyi anlattın!

Anladığı dilden anlatacaksın!

Sabaha kadar ağrıdan uyuyamayan bir hastam kullandığı analjeziğin hiç işe yaramadığını anlattıktan sonra; ‘Nasıl çıkaracağım lekeyi’ dedi. ‘Domuz yağı gibi yapıştı kaldı örtüye’

Maket( sedir) örtüsünün altına koymuş supozituvarı.

Oral kontraseptifi kocası Rahmi’nin ağzına yerleştiren hanımın şikayeti de ilginçtir.

Köpürmüş Rahmi.

Fıkra gibi

Boyner mağazalarında böyle kullanım hataları olmuyordur tabii. En fazla banal olur insan, kadınsı- erkeksi olur ya da rüküş olur, yanlış kullanırsa bir ürünü.

Köpürmez Rahmi gibi.

İlaç herhangi bir ürün değildir yani

Her önüne gelen ilaçla ilgili bir açıklama yapıyor olsa da ters peristaltik hareketler bunlar.

Aşırı hırs gibi hallerde ortaya çıkar

İlaç, uzmanlık ister normali budur.

Peristaltik hareket

Farmasötik şekiller

Etken madde

Yardımcı maddeler

Geçimsizlik

Stabilizasyon

Miktar tayinleri

Ambalaj malzemesini bilmek yetmez

Kimya, fizik, fizikokimya, farmakognozi, farmakoloji, mikrobiyoloji bilmek de gerekir.

Rektumun ph ı?

Midenin ph ı?

Tablet ne?

Supozituvar ne?

Farmasötik teknoloji laboratuarında supozituvar hazırlıyoruz. Bölüm başkanı Kasım Cemal Güven girdi kapıdan. Laboratuardaki uğultu kesilir kesilmez bizim bankodaki telaşlı çaba duyulur hale geldi. Ahmet’in, supozituvar kalıbını elinden düşürmesiyle hocaya gönderdiğimiz davetiye iadesiz taahütsüz ulaştı adrese. Kasım Cemal Güven davete icabet etti hiç vakit kaybetmeden. Eğilmiş supozituvar arıyorduk hoca yanımıza geldiğinde. İkisini bulduk, sanırım üç tane vardı. İki parçaya ayrılmış kalıpla ve iki adet supozituvarla kalktık ayağa. Üstündeki tozu toprağı üfledik hep beraber

‘Mukavemet tayinine gerek kalmadı’ dedim Ahmet’e.

Kırmızı değil mordu Ahmet’in rengi. Gülmedi esprime.

‘Başını eğince kan hücum etmiş yüzüne’ sonradan öyle açıkladı bu rengin sebebini.

Oysa düpedüz korkudandı.

Bizim rengimiz de ona yakındı aslında.

İçimizden cezalar içinden ceza beğenirken, panik halimizi yatıştırmaya yarayan bir ses tonuyla sordu hoca,

Oğlum sen kullanır mısın bu ilacı?

Ahmet diklendi

Hiçbir kuvvet bunu bana yutturamaz hocam!

Hoca bastı kahkahayı.

Aslında biraz zorlasaydı yutardı Ahmet supozituvarı.

Otoriteye itaat yani.

Sadece otorite yap dedi diye hiç tanımadığı birine -hem de sorulan sorunun cevabını bilemiyor diye- öldürücü dozda elektrik verenlerin oranı % 65 imiş.( Milgram Deneyi)

Çok yüksek bir oran değil mi?

Bu oranı da söyledikten sonra, şunu kesinlikle söyleyebilirim; eğer hoca isteseydi, değil Ahmet, hepimiz yutardık sanırım supozituvarı.

Hap gibi Tablet gibi

Kaynak- muglaeczacilari.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat