“Eczacıbaşı!” diyerek girdi bugün bir hastam...
Eczacıbaşı’nın bir ilacını isteyecek diye, merakla bekledim.
Kırmızı mercimek gibi ya da pembe düğme kadar diye tarif edecekti az sonra ve ben de hemen bilecektim.
Roche, Supradyn’dir ya hani;
Alcon, Flarex
Ya da Novartis, Efemolin...
Onun gibi.
Yanılmışım.
Sana diyorum “eczacıbaşı!” dedi bana.
Şaşırdım tabii.
“Bayan eczacı” diyen olmuştu, “eczacım”, “kardeşim”, “bacım”...
Hatta saçlarım kısayken “birader” diyen bile olmuştu!
“Eczacıbaşı” diyen ise ilk kez oluyordu.
Yazlık yer,
Mevsimler beklenen gibi gelmez buraya...
Kış mesela yağmurla karla değil, terkedilmiş köpeklerle gelir.
Yaz ise çeşit çeşit insanlarla...
“Buyurun!” dedim
“Ne istemiştiniz?”
“Neden hayır diyecekmişsiniz referanduma, yoksa şu ilaçlarla birlikte verdikleri hediyeleri vermiyorlar mı size?”
Bir önceki hastamla sohbet ediyorduk,
Neden hayır demek gerektiğiyle ilgili...
Yargıyı vesayet altına almak,
Yüce divandan kurtulmak falan...
Beyefendi sigara içiyordu kapıda,
Dinlemiş bizi.
Yeşil kart karnesi vardı elinde
“Buyurun oturun biz işleminizi yapalım” dedim.
“Uzun sürer mi?”
“Sistem yavaş çalışıyor zaman alır biraz”
“Ben arabayı parkedeyim o zaman” dedi.
Eczanenin önünde duran arabayı karşı kaldırıma park etti.
Markası ne bunun dedim kalfama. Şık bir şeydi. Anlamam ben markadan falan.
‘Neden mi hayır demek gerekir?’ dedim durup dururken.
Gelip oturmuştu üç kişilik oturağa tek başına.
Başka biri ayakta bekliyordu.
“İşte tam da bu yüzden!”
Anlamadı tabii...
“Eğitiminiz ne?”
“Yok, çok şükür!”
“İşte bu yüzden” dedim yine...
İşlem uzadı. Ayakta bekleyenler çoğaldı.
“Ne zaman biter” dedi,” acelem var!”
“Deniyoruz beyefendi” dedim.
“Sistemde hata var!”
“Bizim orda tıkır tıkır işliyor” dedi.
“Gidiyoruz bizim eczacıya, veriyor ilaçlarımızı...
Muayene ücreti falan da almıyor bizden!”
(İşte bu yüzden)
“Çok iyidir aramız, eczacı başı diye takılırım ona”
“Üzülmez mi hani pek şık bir hitap değil de!”
“Yok valla, adamın dini imanı para”
“Dedikodusunu yapmayalım meslektaşımın”
“O, evet diyor referanduma!”
(İşte bu yüzden)
“Sen neden hayır diyorsun ?” dedi damdan düşer gibi
Paldır küldür.
“Farkında mısınız bilmem?”
Değildi!
“İki kişi ayaktayken üç kişilik yer kaplıyorsunuz.”
Toparlandı.
“Farkında mısınız?”
“Sizden yaşça büyüğüm ve bayanım.”
“Eğitimimi bir yana bıraksak bile, kendi mekanımda size hizmet veriyorum.
Ve yaklaşık bir saattir size ısrarla siz diye hitap ediyorum.”
“Ben şimdi size neden [HAYIR] dediğimi,
Nasıl anlatsam acaba?
“Ayaklar baş oldu desem mesela...
At izi it izine karıştı desem.”
Öfkeyle baktı gözlerimin içine.
Bir hışımla aldı hazırlanmış ilaçları.
“İşte bu yüzden” dedim kendi kendime.
Bu yüzden işte!