TEB kongresi ile ilgili düşüncelerim…
TEB tarafından imzalanan ilaç alım-satım protokollerinin hepsi yolsuzluğa teşvik edici hükümlerle doludur.
Sonuçta başta büyük sermayeli uluslararası ilaç tekelleri olmak üzere ilaç firmalarının kutu bazında sattığı ilaçların sayısı artmaktadır. Bu artış SSK ve yeşil kartında dahil olduğu protokollerin başladığı son 3 yılda daha fazla artmıştır.
İlaç alım-satım protokollerinin saçma sapan kuralları ile hükümet IMF ye 2004 yılında verdiği tasarruf sözünü eczacıya fatura keserek yerine getirdi.
İlaç firmaları ne kadar fiyat düşürdüyse de kutu bazında ilaç satışlarını artırarak, sürümden kazandılar.
Sağlık hizmetinin satın alındığı özel hastanelerin AKP’ye yakınlığı bilinenler ise kârlılıklarını arttırdılar.
Ülkedeki eczanelerin %5’i kadarı ilaç pazarının %50’si kadar cirolar yaparak ciddi para kazandılar. Bu ciroların büyük kısmı sanal reçeteler ile verilen ilaçlardan elde edildi. Kupürü kesik ilaçlar ise tekrar değerlendirildi.
Eczanelerin %60’ının ciroları eskisine göre arttı, ancak kârlılıkları azaldığından, masrafları arttığından faizle borç para ve banka kredisi kullanmaktan kağıt üzerinde kazandıkları paraları bir türlü ceplerine atamadılar.
Fakat bu sınıfın yüksek ciro potansiyelinde olup köşeyi dönme umudunda ki büyük çoğunluğunun etkilediği ve yönlendirdiği eczacı odaları seçimleri ve seçilen delegeler TEB yönetiminde de belirleyici olarak teslimiyetçi ve ne olursa olsun hükümetle iyi geçinerek mutlaka protokol yapılmasını isteyerek bizleri bu günlere getirdiler.
Geri kalan %35 civarında ki küçük cirolu semt eczaneleri ise, cirolarının yetersizliği ve az kârlılık nedeniyle ya resmen battılar ya da borç harçla can çekişerek teslim olmamaya çalışıyorlar.
*
Bu en alt tabakada ki eczacılar ile orta tabakadaki aklı selim dürüst eczacılar bilhassa Anadolu oda seçimlerinde bir türlü birleşip etkinleşerek iktidara aday olamıyorlar.
Aday olanlara ise kazandırılmamak için sistem elinden geleni esirgemiyor. Sistemin eli ayağı uzun, çeşitli provakatif yöntemleri var.
Böyle olunca da delege yapısı ağırlıklı olarak kaymak tabakayı ve kaymak tabakaya yükselme potansiyeline sahip eczacıları temsil eden bir yapı görünümü kazanıyor.
Bu yapı içersinde, eczacıların ve eczacılık mesleğinin sorunlarına çare üretecek, teslimiyetçilikten uzak, hükümetin ve bürokrasinin baskılarına direnebilecek, tüm eczacıları adaletli bir şekilde kapsayacak kamu reçetesi karşılama kuralları için diretebilecek, siyasi otoriteyle içli dışlı olmayan, toplumsal muhalefeti benimsemiş, ulusal çıkarları gözeten, çalışkan, samimi, eczacıların sıkıntılarını birebir bilen ve yaşayan TEB Merkez Heyeti oluşturabilmek çok zordur.
Bu zorluğa ilaveten bu şekilde çalışmayı benimsemiş aday sayısının azlığı da işin cabasıdır.
*
Yarın TEB kongresi başlıyor.
İlk gün vekiller gelir, bakan gelir, misafir meslek oda başkanları gelir. Nutuklar atılır.
Sonra merkez heyeti çalışma raporları okunur. Sözde bu raporlar hakkında olan konuşmaları oda başkanları sırayla 3 gün boyunca kongrenin son günü Cumartesi akşamına kadar yaparlar.
Her odanın delegeleri başkanları konuşunca salonu koşarak gelirler, başkanları ne söylerse söylesin ezbere alkışlarlar.
Kürsüden inen her konuşmacı ister iktidardaki heyetin taraftarı olsun, ister yönetime muhalif olsun etrafına göz süzerek bakar ve “nasıl konuştum ama” der gibi tebrikleri kabul eder.
İşte TEB kongresi bundan ibarettir.
Dışarıda yani otelin lobilerinde oy getirici delege tavlamaları için kulisler yapılır, özel tutulan suit otel odalarında seçime gireceklerin ileri gelenleri listelerine yazacak ve oy getirecek adayların pazarlıklarını yaparlar.
Kongrenin son Cumartesi gününün akşam saatlerinin son yarım saatine sığdırılan seçilecek yeni heyete pusula olacak, yön gösterecek büyük kongre kararı alınması yönündeki önergelerin görüşülmesi Divan başkanının maharetiyle yalap şap geçiştirilir.
Kongrenin en can alıcı, en önemli bölümü yıllardır es geçilir. Seçilecek her heyet önünde arzusu dışında getirilmiş kendilerini bağlayıcı ve uyulması mecburi büyük kongre kararı görmek istemez.
Divan heyeti ve seçilen tasnif komisyonları bir grubun oylarıyla seçilmiş ise, o grubun önergeleri kongrede görüşülür ve oylanarak kabul edilir. Azınlıkta olan diğer grubun kongre kararı önergeleri daha işin başında komisyonlara verilen direktif ile “komisyonca gündeme alınmasına gerek görülmemiştir” gibi hukuk dışı faşist bir kararla kongrenin gündemine bile alınmaz.
3 gün süren ve 4 üncü gününün oy kullanmak olduğu bir kongre daha, akılda seçilebilmek için yapılan delege tavlama dışında bir şey kalmadan böylece biter. Hiç kimsede yahu oy kullanmak dışında kalıcı bir şey yapmayı önemsemeyen ve de önemsemesi için hiç bilgi birikimi olmayan ve derdi de olmayan bu delegelerden oluşacak heyet ne iş yapabilir ki demez.
İşte son yıllarda 2 yılda bir yapılan kongreler hep bu düzeyde oluyor. 2 yıl önce O Cumartesi günü yarım saate sığdırılan kongre kararı önerileri görüşmesini 3 saate çıkardık. Yemek saati çoktan geçmişti. Hatta sıkışan Domaç’ın ekibi yemek yiyen yandaş delegelerini toplantı salonuna çağırmak zorunda kaldılar.
Divan başkanının tüm engellemelerine rağmen ve komisyonların verdiğim 14 kongre kararı önerisini “gündeme alınmasına gerek yoktur” gibi aptalca kuru bir açıklamayla red etmesine itiraz ederek, bu yönde salonda olanların onayını arkadaşlarımla bağıra çağıra alarak, divan heyetini yaptığı son derece hukuksuz iş için baskı altına alarak tüm önerilerimin görüşülmesini sağladık.
Ancak sadece 4 tanesini kabul ettirebildik. Geri kalanlarda tüm eczacıların işine gelen öneriler olmasına rağmen Domaç ekibinin baskılarıyla kabul görmedi.
Bu dört kongre kararı hala geçerlidir ve seçilecek yeni heyete de görev vermektedir. Kongre kararları kabul edildiği kongre ile sınırlı değildir, devamlılıkları vardır.
Bağrış çağrış aldırdığımız bağlayıcı büyük kongre kararları şunlardır;
Dilekçemizin giriş kısmında gerekçelerini izah ederek, sonuç bölümünde de öneriler somutlaştırılmıştır.
Sonuç bölümü;
1-İlaç fiyatlarını tespit eden bakanlar kurulu kararı yani ilaç fiyat kararnamesi diye dillendirilen kararnamenin ilaç fiyatlarını tespit eden maddelerinin ülkemizin sosyo-ekonomik kriterlerine göre yeniden düzenlenmesi,
2-Serbest eczane eczacılarının ticari denecek kâr oranlarının kademeli sistemden çıkarılarak ülke gerçekleri doğrultusunda yükseltilmesi ve,
3-Bu kârın yanında en az %10’luk bir meslek hakkı adı altında ayrı bir kârın yine ilaç fiyat kararnamesi içine konarak yasal hale getirilmesi,
4-Olası ilaç fiyat düşüşlerinde serbest eczanelerin stok zararlarının karşılanması için kuralların yine ilaç fiyat kararnamesi içersinde düzenlenmesi,
Konularında çalışmalar yapması için yeni seçilecek 35.dönem TEB Merkez Heyetine görev verilmesi talebimizin heyetinizce kongremizin onayına sunularak, uyulması mecburi Büyük Kongre Kararı haline getirilmesini 6643 sayılı yasamızın 53.maddesinin (k) şıkkı ve sair maddeler gereği arz ve talep ederiz. 16-12-2005
Saygılarımızla.
Bu 4 öneri kabul edilmiştir.
Son iki yılda TEB heyeti bu kongre kararları için doyurucu ve samimi ne gibi çalışma yapmıştır? Yarın başlayacak kongrede bunun hesabını vermelidir. İnandırıcı hesap vermeyen yönetimin bazı üyeleri yine aday olurlarsa delegeler “ayıp yahu, bir de utanmadan aday oluyorsunuz, hadi oradan utanmazlar” diyecek midir?
Mümkün değil bir şey diyemiyeceklerdir. Çoğunun umurunda bile olmayacaktır ve bir çoğu da ne kararı diye birbirlerine soracaklardır.
Yani eczacılık mesleğinin ve eczacıların sıkıntılarını yüreğinde duymayan gelişmelerden bi haber delegelerin seçeceği 36 ıncı dönem merkez heyetiniz hayırlı olsun…
Saygılarımla.
Ecz. Can Yetişen
Eski 28. ve 29/30. dönem
Merkez Heyeti üyesi ve eski delege
Not:
Meraklısına…
Kabul edilmeyen kongre kararı önerilerimiz (özetle);
1- İlaç firmalarının yaptığı kamu indiriminin 2006 yılından itibaren eczaneler üzerinden yapılmaması,
2- Sanayi tarafından “nihai kamu indirimi” adı altında indirimlere ve BUT, ilaç fiyat kararnamesi, yönetmelik gibi mevzuatla eczacıyı zarara uğratan uygulamalara son verilmesi,
3- İlaç firmalarının yaptığı kamu indiriminin bankalar gibi özel kuruluşlara hiçbir surette yansıtılmaması,
4- Endikasyona dayalı ilaç verme kuralının eczacıyı ilgilendirmeyerek reçeteyi yazma hakkı olan doktorun sorumluluğunda olması,
5- e-reçeteye geçilmesi ve reçete yazma ve ilaç yazılma kurallarının eczacıyı bağlamayacak surette reçeteyi yazan doktorun sorumluluğunda olması şeklinde eczacının doktoru kontrol etme sorumluluğundan kurtarılması,
6- Geri ödemelerin süresinde hükümetin anlaşacağı bir banka marifetiyle tamamının(avans olmadan) eczacıya külfet getirmeden ödenmesi,
7- Eczacının kurumlarla yapacağı ilaç alım-satım anlaşmalarında iskonto adı altında bir indirim yapmaması,
8- TEB merkez heyetinin eczacılara satacağı sözleşme bedellerinin 2006 ve 2007 yılları için 20,00YTL olması,
9- Söz konusu 20 YTL lik tutarın %50’sinin bölge eczacı odalarına verilmesi,
10- Büyük kongreye delegeler tarafından sunulan önergelerin hiçbir surette komisyonlar tarafından engellenmemesi yönünde 6643 sayılı yasamızın yönetmeliğinde gerekli değişikliğin yapılması(değişiklik metni de dilekçemde belirtilmiştir),
11- Türk eczacıları vakıf senedinin değiştirilerek, vakıf senedinde olmayan genel kurul ve denetleme kurulu gibi organların senede ilave edilmesi ve vakfın genel kurulunun büyük kongre genel kurulu olarak belirlenmesi( bu önerge sözlü olarak tarafımdan kürsüden okunarak kayıtlara alınmıştır),
Konularında çalışmalar yapması için yeni seçilecek 35.dönem TEB Merkez Heyetine görev verilmesi talebimizin heyetinizce kongremizin onayına sunularak, uyulması mecburi Büyük Kongre Kararı haline getirilmesini 6643 sayılı yasamızın 53.maddesinin (k) şıkkı ve sair maddeler gereği arz ve talep ederiz. 16-12-2005
Saygılarımızla.
Ecz. Can Yetişen
Bu kongre kararlarını genel kurulda görüşme mücadelemizin iyi bir tarafı da Domaç’ın kongre kararı çıkartılması için verdirdiği inşaat kararları da bu arada red edilmiştir.