Ecz. Sedat GÜÇLÜ

 

Sayın Başkan, Sayın Divan, Sayın Merkez Heyeti’nin değerli üyeleri, değerli katılımcılar, Merkez Heyeti’nin çalışan emekçileri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

 

Emek tabi ki çok yüce bir değerdir arkadaşlar, emeğe hepimiz saygılı olmalıyız. Merkez Heyeti’nde bulunan arkadaşlarım, bugün görevde bulunan arkadaşlarım, bugüne kadar hizmet eden arkadaşlar hepsi az veya çok bu mesleğe hizmet etmişlerdir. Hepsini hizmetlerinden dolayı saygı ve sevgiyle anıyorum.

 

Sayın Divan Başkanı’mızın da olduğu bir merkez heyetinde beraberce çalıştık. Aynı dönem içerisinde Erkal Alphan arkadaşımız da zannederim 4 dönem saymanlık yaptı. Merkez Heyeti bugün böyle bir mali büyüklüğe kavuşmuşsa öyle düşünüyorsak bunda sevgili Erkan Alpan’ın da büyük emekleri vardır. Kendisini sevgi ve rahmetle anıyorum.

 

Değerli arkadaşlar, sevgi ve rahmet önemli bir kavramlardır. Bizim eczacılar olarak örgütlü olarak yaptığımız çalışmalardan en büyük eserlerden biri de kooperatiflerimizdir. Kooperatiflerimiz çok kolay kurulmadı, rahmetten ve emekten bahsetmişken sevgili Neşe Gülersoy kooperatifleri ilk kuran arkadaşımızdır ve kendisi o dönemdeki terör ortamında eczanesinde vurularak öldürülmüştür. Işık Boyalıgiller de kooperatifleri kurumlaştıran arkadaşımızdır, o da sağlığını kooperatifi kurumlaştırmak için yaptığı çalışmalarda kaybetmiştir. Kendilerine de rahmet, sevgiyle anıyor ve emekleri için çok teşekkür ediyorum.

 

Değerli arkadaşlar, ben her yerde söylüyorum burada da söyleyeceğim. Kooperatiflerimiz çok önemli ekonomik örgütlerimizdir. Her konuda örgütlülük çok önemlidir ve her alanda çok önemlidir. Kooperatifler kurulduğu 1978-79’lu yıllardan bugünlere kadar gelmiştir. Pazar payları 30’lara çıkmış, bugün 18’lerdedir. Karlılıkları yüzde 10’larda, 7’ler den bugün çok daha düşüktür. O günlerde kooperatiflerin ekonomik şartları daha iyiydi, bugün daha kötüdür. Ama bizi kurtaracak örgütlülük kooperatif örgütlenmesidir arkadaşlar. Hiçbir zaman için kooperatif yöneticilerini değerlendirerek ya da onların çalışıp, çalışmadıklarını ölçerek değil, kooperatiflere destek vererek bu mesleği kurtarmak mümkündür. Bunu öncelikle söylüyorum. Tabi bu mesleği kurtarmak bugün konuşuluyor, dünkü toplantılarda da konuşulmuş ben geç geldim bilemiyorum. Sadece ve sadece yöneticilere düşen bir olay değildir.

 

Bugün ki dünyaya bakmamız lazım arkadaşlar, ülkeye bakmamız lazım. Dünyada şu var, Dünya tek kutuplu olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri bu dünyada en büyük organizatör durumundadır. Bizim bölgede Amerika bugün ne yapmaktadır? Ortadoğu’yu dizayn  etmektedir, neden dizayn etmektedir? Çünkü enerji kaynakları buradadır. Bu enerji kaynaklarını güvenli haline getirmektedir, neye rağmen güvenli hale getirmektedir? Irak halkının katline, Suriye halkının katline, Arap ülkelerinin katline rağmen bu çalışmasını sürdürmektedir. Bizim ülkemizde de iktidar büyük Ortadoğu projesi adında bir projenin ben eş başkanıyım deyip, Amerika’nın taşeronluğunu yapmaktadır, bunları bilmemiz lazım. 

 

Şimdi Türkiye’de bir hareketlilik var bir şeyler oluyor, neler oluyor? Öncelikle Türkiye’de 1923 yılında kurulan cumhuriyetin ortadan kaldırılmasına, onun kazanımlarının ortadan kaldırılması ile ilgili iktidarın yaptığı büyük bir çalışma var.

 

Değerli arkadaşlarım, Eczacı odaları ve Türk Eczacıları Birliği sivil toplum örgütleridirler. Sivil toplum örgütleri, sendikalar sadece demokratik ülkelerde bulunur. Bunlar örgütlü yapılar olarak tabanın sesini dinleyerek bu tabandaki sesi alıp, geliştirerek bunlarla ilgili projeler yaparak, siyasi otoriteye ve halk kitlelerine ulaştırmak ve bunlara çözüm yolu bulmakla görevlidirler. Bu görevlerini yerine getirirlerken halkın çıkarlarıyla, mesleğin çıkarlarına birbirine birleştirmek zorundadırlar. Bu bizim örgütlerimize yasayla verilen bir görevdir.

 

Daha önceki dönemlerde Türk Eczacıları Birliği diğer meslek odalarıyla, meslek örgütleriyle birlikte hareket ederdi. Bunlar sağlık meslek birlikleri adı adında hem Tabipler Birliği hem Diş Hekimleri Birliği ve diğer sağlık organizasyonuyla birlikte hareket eder, hatta zaman zaman da onun başkanlığını yapardı. Emek platformunun da aktif üyesiydi.

 

Şimdi AKP Hükümetinin uyguladığı politikalar sonucunda artık ülkemizde Osmanlı özentisinde olan bir devlet yapısına çevrilmektedir, eğitim, yargı sistemleri siyasallaştırılmaktadır. İnsanların yaşam alanı ve tarzlarına müdahale edilmiştir. Basın üzerinde baskılar uygulanarak yandaş medya yaratılmış,dinlemeyenler büyük miktarda vergilerle cezalandırılmıştır.Devlet bankalarından verilen kredilerle TMSF ye aktarılan medya kuruluşları yandaşlara verilmiştir.Bunlar hükümetin borazanı haline getirilmiştir.

 

Bunlara karşı Türkiye’de her kesimden insanlar yan yana gelerek tepki gösterdiler.

 

Bunu nasıl hayata geçirdiler?

 

Bazı alanlarda çadırlar kurdular o çadırlarda kendilerini ifade etmeye çalıştılar. Solun en ucundan sağın en ucuna muhafazakâr ev kadınlarından antikapitalist Müslümanlara kadar her renkten, her cinsten ve toplumun her kesiminden insanlar günlerce omuz omuza direniş sergilediler. Orada para geçerli değildi arkadaşlar, orada herkes her şeyini paylaşıyordu. Herkes birbirinin hayat tarzına saygı gösteriyordu.

 

Neye karşı geliyorlardı?

 

Yaşam tarzlarına müdahaleye karşı geliyorlardı ve bunların çoğunluğunu 20’li yaşlardaki olan gençler teşkil ediyorlardı. Biz bunlara ‘depolitize’diyorduk gençlerimiz için hayır, öyle değil. Bunlar da kendi yaşam tarzlarıyla ilgili mücadelenin içinde oldular.

 

Bu insanlar ülkenin tabiat varlıklarının yok edilmesine, doğanın dengelerinin bozulmasına, su kaynaklarının, ormanların yok edilerek her yere, her şeye rant gözüyle bakarak ve hukuk tanımaz bir şekilde buraları yandaşlarına vermelerine karşı çıkıyorlardı.

 

İşte en doğal demokratik tepkilerini gösteren bu insanların üzerlerine Hükümet;  ki kendi aralarında farklı yorumlara sahip olsalar bile, Başbakan‘ın direktifiyle polisler biber gazları, tazyikli sular sıkarak, coplarla bu insanlara karşı orantısız güç kullandılar. Buralarda fidan gibi çok gencimiz hayatını kaybetti, onların mahkemesini bile yapamıyoruz bugün.

 

İşte bu dönemde bu ortam içeresinde Türk Mimar Mühendisleri Odası Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Barolar Birliği aktif olarak bu direnen halkın yanında ve içinde yer almışlardır. Maalesef bizim örgütümüz bu kadar aktif bir şekilde işin içinde olmamıştır. Birkaç odamızın dışında bu halkın çeşitli kesimlerinin en demokratik olarak tepkimelerine karşı bizim örgütlerimiz yeteri kadar destek vermemişlerdir.

 

Peki, TMMOB ne yapmıştır?

Orada çadır kurmuştur.

Türk Tabipler Birliği ne yapmıştır?

Orada çadır kurmuştur.

Barolar ne yapmıştır?

Orada bir fiil bulunmuştur.

 

Mayıs’ın sonundan orası yakılıp, yıkılana kadar bu destekler devam etmiştir. Türk Tabipler Birliği bu insanlara revir hizmeti vermiştir, polis saldırısı sonucu insanlar buradan Divan Oteli’ne kaçmışlardır. Divan Oteli bunlara kucak açmıştır. Burayı da Türk Tabipler Birliği’ne bağlı doktorlar revir haline getirmişlerdir. Burada insanlara ilk yardım hizmeti sundular.

 

Barolar Birliği’ne bağlı avukatlar burada tutuklanıp götürülen çocukların her biriyle tek tek ilgilenmişler, onların polis elinde ve tutuklandıkları anlarda ki sıkıntılarını gidermeye çalışmışlardır. İstanbul’da da birkaç eczacı arkadaşım gezi parkında ilaç için çadır kurmuşlar ve onlar da o hizmetleri orada vermeye çalışmışlardır, ama bunlar çok sınırlı bir çalışma olmuştur.

 

Değerli arkadaşlarım, hiçbir hak kimseye altın tepsiyle verilmez. Eğer bir mesleğin, bir halk kitlesinin, bir çalışanın bir arzusu varsa bu mutlaka mücadeleyle alınır. Elbette ki mücadelenin bir bedeli olacaktır, bedelsiz bir mücadele olmaz. Geçenlerde meclisten bir torba yasası içinde TMMOB’nin tasdik yetkilerini kısıtlayan, yani odalarını ekonomik olarak zarara uğratan bir yasa geçirildi.

 

Bir arkadaşım burada bahsetti, zannediyorum Eskişehir Oda Başkanı Yücel Almanya’daki papaz örneğini verdi, o da çok kullanılır. Şimdi eğer biz bu Türk Mimar Mühendisler Odaları Birliği’ne yapılan zulme karşı onlara destek olmayıp, siz kendi başınızın çaresine bakın dersek yarın-öbür gün bizimde başımıza gelebilir. Bize de bir sürü konuda yaptırım uygulamaya kalktılar, eczacıların örgütlü direnişleri karşısında bunlar gerçekleşmedi. Bizim Ankara’da yaptığımız büyük miting zannetmeyin ki hafızalarından silindi. Her an eczacılar bunu yapabilirler anlamında Hükümetin hafızasında durmaktadır. Zannediyorum TMMOB önümüzdeki günlerde bazı etkinliklerde bulunacak. Bunlara başta Türk Eczacıları Birliği olmak üzere, eczacı odalarının mutlaka ve mutlaka destek vermeleri gerekir.

 

Değerli arkadaşlarım, şunu iyi bilmek gerekir: Eczacılarda sonun başlangıcı sağlıkta dönüşüm programıyla bu Hükümet tarafından hayata geçirilmiştir. Bu Dünya Bankası’nın sağlıkta özelleştirme programıdır. Dünya Bankası bu programını Amerika Birleşik Devletleri’nin direktifleriyle yapmıştır.

 

Burada arkadaşlar anlattılar, SGK ilaç’ta global bütçeler yaparak tasarruf sağlamaya çalışmaktadır. Bu global bütçelerle eczacılara aktarılan para miktarında değişme olmuyor, ama aynı SGK yandaş özel hastanelere sağlık hizmetleri karşılığı vermiş olduğu para miktarı 17 kat artmış. Yani tasarruf eczacının üzerinden yapılmaktadır, eczacı bunu görmeli, bunu da Hükümet’in yaptığını bilmelidir.    

 

SGK gittikçe borç batağına batmaktadır. Arkadaşlarım burada anlattılar birtakım yeni sigorta poliçeleri çıkartıp, insanların birde bunlara para vermesi gündeme geldi. Halkın cebinden çıkan para miktarı yeni eklemelerle,10 çeşitten 12 çeşit’e çıkarıldı. SGK’nın eli halkın cebindedir. Halk bu ödemeleri karşılayamaz hale gelmiştir.

 

Eczacılar AKP’nin çıkardığı yasalarla, sağlıkta özelleştirme sonucu geldiği durumdan kurtuluşu, yine bu yasaların ortadan kaldırılmasıyla olur. Bu Hükümet’e ya baskı yapılarak ya da bu Hükümet değiştirilerek bizim için uygun olacak yasaları hayata geçirecek bir hükümetle olması mümkündür.

 

Meslek örgütleri, sendikalar demokrasilerde vardır, demokrasinin değişmez yapı taşlarıdır. Bu örgütler refahı tabana yaymakla ilgili de bir görevleri vardır. Bunun için biz sadece eczacı ya da eczaneleri kurtarma dışında, diğer meslek örgütleriyle beraber hareket etmeliyiz. Eskiden bunları yapıyorduk yeniden bunları yapılmasını istiyorum, yapmamız gerekir.

 

Türk Eczacıları Birliği bugüne kadar çağdaş eczacılar denen bir yapılanmayla bir yerlere kadar gelmiştir. Demokratik mücadele her yerde olabilir. Şimdi duyuyorum işte tek liste yapılacak bazı arkadaşlar da yönetime; işte listeyi siz yapın, ama genel temayüllere bakın, herkesi kucaklayın falan demişler. Arkadaşlar böyle olmaz, eğer yönetime karşı aynı düşüncedeyseniz ülkeyle meslekle ilgili fikriniz varsa, yan yana gelip burada az veya çok kendinizi de ifade edebilecek bir listeyi hayata geçirmeniz gerekir.

 

Teşekkür ediyorum.

  

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat