Ecz. Sedat Güçlü
CEMİYETİ ECZACIYAN DER ASİTANE-İ ALİYE’DEN
ÇAĞDAŞ ECZACILAR DERNEĞİNE
Ülkemizde ilk Eczacı örgütlenmesi; Osmanlı imparatorluğu döneminde, Societe de Pharmacie Constentinople ‘Cemiyeti eczaciyan der Asitane-i aliye’ İstanbul’daki Eczane sahipleri tarafından 9-Haziran-1876 tarihinde İstanbul da kurulmuştur. İlk başkanı Charles Bonkowki’dir ve185 üyesi vardır. Kadehten içen yılan figürü cemiyetin amblemi olarak kabul edilmiş ve cemiyet mühründe de bulunması da kararlaştırılmıştır. Baskıcı ortamın cemiyet çalışmalarına uygun olmaması nedeniyle 18-Eylül-1882 tarihinde cemiyet çalışmalarına 10 yıl ara vermiştir. 1892 den sonra dernek tekrar faaliyete geçmiştir.
Ancak bazı kaynaklar, ilk örgütlenme nin 6-Mayıs-1864 tarihinde Eczacı Giorgi Della Sudda (Fayk Paşa) öncülüğünde aynı isimle (Cemiyet-i Eczacıyan der Asithane-i Aliye) kurulduğunu söylerler. Azaları yabancı uyruklu ve azınlığa mensup eczacılardı. Resmi dili Fransızca olan derneğin 1868 den itibaren çalışmalarına ara verdiği belirtilmiştir.
9-Haziran-1876 tarihinde kurulan Cemiyetin merkezi Beyoğlu, Pera hanı (cit’e de P’era) nın 2.katında bulunan Cemiyet-i Tibbiye-i Şahane lokalidir. Cemiyet uzun yıllar çok verimli çalışmalar yapmıştır. Revue Mediko- pharmaceutique adlı dergisini de muntazaman yayınlamıştır.
Türkiye’de ilk Eczacılık öğretimi, Sultan II. Mahmut tarafından Galatasaray’da bulunan Mekteb-i Tıbbıye-i Adliye-i Şahane de 14-Mayıs-1839 tarihinde Eczacı sınıfı açılmasıyla başlamıştır.
1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra Hamdi, Ethem Pertev, Beşir Kemal, Hasan Rauf adlı eczacıların önderliğin de bu dernekten ayrılanlar ile birlikte Haliç fenerinde bir açık hava gazinosunda 250 eczacının katıldığı (ki bu sayı hemen hemen İstanbul’ un tüm eczacılarıdır) toplantı sonucu ‘Devlet-i Osmaniye Eczacıları Cemiyeti ’ ‘Societe Pharmaceutique de I’ emprime Ottoman’ adıyla bir dernek kurma kararı alınmıştır. Hamdi, Ethem Pertev, Hasan Rauf, Beşir Kemal, Nail Halit gibi Türk eczacılar idare heyetine girdiler. 1909 da cemiyet ruhsatını alıyor. Ancak daha bir yılını doldurmadan iyi çalışmadıkları gerekçesiyle yönetim düşürülerek, yabancı başkanlığında yeni bir dernek kuruluyor.15 eczacı eski dernekte kalırken, geri kalanlar bu yeni derneğe geçiyorlar.
Yabancı eczacı hakimiyetinde ki cemiyet 24-Mart-1911 tarihinde aldığı tüzük değişikliği kararıyla; cemiyetin resmi dilini Türkçe olarak kabul eder, ancak diğer bir dilde kullanılabilir, bu durumda söylenenler Türkçeye çevrilir ve cemiyet başkanının da Osmanlı uyruğunda bir kişi olmasını sağlayan değişikliğini kabul eder.7-Nisan-1911 tarihinde de Eczacı Ahmet Vefik Bey (Uluçay) çoğunlukla başkanlığa getirilir. Bu dönemde İstanbul da eczane sayısı çok artmış (400 civarı) eczaneler mali yönden çok güçsüz duruma düşmüşlerdi. Sağlıksız rekabet sonucu eczaneler halkın gözünde itibar kaybetmekteydi. Cemiyet bu durumun önüne geçebilmek için, eczanelerin tahdidi(sınırlandırılması) meselesini ön plana alarak girişimlerde bulunmuş işe de meydana gelen savaşlar ( 1. Dünya, İstiklal savaşı) nedeniyle sonuç alınamamıştır.
1911 Yılında ecz.Vefik Bey(Uluçay) öncülüğünde İstanbul Yüksek Eczacı Mektebi Cemiyeti kurulmuştur.
Birinci Dünya savaşının sona ermesinden sonra, Devlet-i Osmaniye Eczacıları cemiyetinin bazı üyeleri ecz.Leon Daran’ın (1875-1952) eczanesinde(Güneş Eczanesi-Meşrutiyet cad. no:132) toplanarak, eski cemiyeti tekrar faaliyete geçirmek istediler.
Bu cemiyetin kurucularından Ethem Pertev, Hasan Rauf ve arkadaşları bu birliği cemiyet olarak kabul etmemiş ve cemiyet çalışmalarını tekrar başlatmak için Lozan Antlaşmasının yapılmasını ve yabancı devlet ordularının İstanbul’dan çekilmesini beklemişlerdir.
Cumhuriyet sonrası 13.06.1924 tarihinde Eczacılar Cemiyeti ilk kongresini yapmıştır. 01.12.1926 tarihinde yapmış olduğu kongre ile de Türkiye Eczacıları Cemiyeti adını alarak, tüm Eczacıları bünyesine almıştır. Eczacı Ethem Pertev Bey (Beyoğlu Cumhuriyet Fırkası Cemiyet Reisi) başkanlığa getirilmiştir.
Cemiyet idare heyeti, Kooperatif şirketi kurmayı, Teavun sandığı(yardım sandığı) ve kütüphane tesis etmek gibi mühim işlerle uğraşırken, bir kısım eczacılar sadece eczane sahiplerinden oluşan bir cemiyet haline gelmek istiyorlardı.
1927’de harf devrimi gerçekleştiğinde, karar defterleri eski Türkçe ile yazılırken, bu tarihten sonra yeni Türkçe ile yazılmaya başlanmış olup o dönem genel sekreteri olan Nizamettin Bey, karar defterine şerh düşerek bu tarihten sonra deftere eski Türkçe yazılmamasını, bunun sorumluluğunun yazana ait olacağını karar defterine yazmıştır.
Dernek 1928 yılında İstanbul Eczacıları Cemiyeti adını aldıysa da 1929 da yeniden Türkiye Eczacıları Cemiyeti adına dönüşmüştür. Bu kongrede eczane sahibi olmayan meslektaşların asli azalıktan ihraç edilme kararı alınması, camiada büyük üzüntü yaratıyor.
Tüm eczacıların bir cemiyette toplanmasını isteyenler, eczacı Ziya Nur Aka’nın eczanesinde toplanarak yeni bir cemiyet kurma kararı alıyorlar. ‘Türk Farmakolog Birliği’ adlı cemiyeti kuruyorlar. 23-8-1930 da ilk genel kurulunu yapıyor ve Farmakolog adlı dergiyi çıkarma kararı alıyor. İlk sayısı 1-2-1931 de çıkıyor. Başkanlığa İsmet Muhsin (Somer) ve Genel sekreterliğe Ahmet Hamdi (Sanal) seçiliyor.
26-4-1935 tarihli kongrede dil devrim’inin de etkisiyle cemiyetin adı Türkiye Emgen Kurumu olmasına karar verilse de, iki yıl sonra cemiyetin adı tekrar Türkiye Eczacıları Cemiyeti haline getirilir.
1950 Yılında Eczacı Remzi Kocaer girişimiyle bazı memur ve serbest eczacılar tarafından yalnızca eczane sınırlamasını kaldırmak için ‘Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Cemiyeti’ isimli bir dernek kurulur.18-12-1953 tarihinde eczane sınırlandırmasını kaldıran (6197 Sayılı) kanun’ un kabulü üzerine dernek kurucular tarafından kapatılmıştır.
1950 li yıllar içinde çalışmalarda düşünce ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamış, cemiyet bünyesinde toplanmış bulunanlar farklı işkolundan Eczacılar ayrılarak her biri ayrı birer dernek kurmuşlardır.’İthalatçılar’, ‘Tıbbi Müstahzarat sanayi ve Laboratuar (1951)’ ve ‘Türkiye Ecza Depocuları (1953)’ Cemiyeti adları ile ayrı ayrı dernekler olarak çalışmaya başlamışlardır.
Ayrışmalar sonucu durumu sarsılan Türkiye Eczacılar Cemiyeti de adını değiştirerek 9-Eylül-1954 tarihinde ‘Türkiye Eczane Sahipleri cemiyetini’ oluşturmuşlardır.
Bu arada 1956 yılında Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı odaları yasayla kuruldu. 21-Mayıs-1956 yılında ilk büyük kongresini yaparak Başkanlığa Vahit Demirkan ve Genel Sekreterliğe Selahattin Tandal getirildiler.
Derneğin ismi 1960’lı yılların ortalarında (1965-1966) değiştirilerek ‘Eczane Sahipleri Cemiyeti’ haline getirildi. Bu yıllarda (1967-1968) Pangaltı’da ki kat satın alınıp dernek buraya taşındı.
1968 Yılından, 12-Eylül-1980 ihtilal’ine kadar dernek çeşitli yönetimler tarafından çalışmalarını sürdürdü.
1960 anayasasıyla T.E.Birliği özerk hale getirildi.1960’ lı yılların ortalarından sonra üniversitelerde, meslek örgütlerinde ve Eczacılar arasında yabancı sermayeli ilaç firmalarına ve ilaçta yaşanan sömürüye karşı, anti-emperyalist tavır ve eylemler hayata geçirilmeye başlanmıştı. Bu yıllarda üniversite öğrencilerinin katıldığı “İlaç sömürüsüne hayır” yürüyüşleri yapıldı.
1970 li yıllara gelindiğinde ise İlaç firmaları bu dönemde ilaçlara yeni haksız zamlar alabilmek amacıyla suni ilaç yoklukları yarattılar. Eczaneler büyük sıkıntılar yaşadılar… Bu dönemde Eczacılar yabancı ilaçlara karşı yerli eşdeğerlerin vererek, eczane kapatma eylemleri ilaç yoklarına karşı eylemler hayata geçirildi. Çağdaş eczacı kadroları büyük bir özveri ile Ecza Kooperatiflerini hayata geçirdiler. Bu uğurda ekonomik varlıklarını, sağlıklarını ve hayatlarını dahi kaybettiler.
İlk çağdaş eczacılık dergisi Eczane Sahipleri Derneği yayın organı olarak Temmuz-1976 yılında çıkarmıştır, sekiz sayı devam eden dergi, son sayısını Mayıs-1979 yayınlamıştır.
12 Eylül 1980 sonrası hukuk demokrasi ve örgütlenme üzerindeki baskılar, Eczane sahipleri derneğini de etkilemiştir. Diğer meslek örgütleri gibi Eczane Sahipleri Derneğinin de faaliyetleri durduruldu.
1976 yılında Alkol karnesi ve produit etiketi dağıtmak, nöbet cetveli hazırlamak gibi işlemlerin Eczacı Odası tarafından elinden alınması derneğin önem ve etkinliğini azaltmıştır.
80 li yılların ortalarında İstanbul Çağdaş eczacıları, dernek çatısı altında örgütlenerek oda seçimlerine hazırlandılar. ‘Havan Eczacılık’ gazetesi adı altında bir yayın gerçekleştirdiler.
86 yılında oda seçimlerinin kazanılması sonucu, Çağdaş kadrolar oda yönetimine geçtiler. Dernek tekrar işlevsiz haline döndü.
Ancak işlevsiz olmasına rağmen eczacılık anlamında tarihi değeri yüksek evrak ve kitaplara sahipti. Ayrıca dernek binası kendine aitti.
Uzun yıllar işlevsiz ve suskun kalan bu dernek, Çağdaş kadrolardaki bir iki arkadaşın şahsi gayretleri, ceplerinden verdikleri paralar ve kanunen yapılması gereken işleri yürütmeleri sayesinde derneğin ayakta kalması sağlamıştır.
1997-1998 yılında toplanan İstanbul çağdaş eczacı kadroları, derneğin geleceğini tartışmış; kapatılıp dernek binasının satılma isteğine prim vermeyip, derneğin aktif hale getirilmesine karar vermişlerdir.
Benim de içinde bulunduğum yönetimler bir dizi kongrelerle tüzük değişiklikleri yaparak, 27/4/1999 da ismini TÜM ECZACILAR DERNEĞİ şeklinde değiştirerek isteyen her eczacının üye olabileceği hale getirmiştir. Daha sonra 13/12/2001 tarihinde ismi ÇAĞDAŞ ECZACILAR DERNEĞİ olarak değiştirildi. Bu kongrede ayrıca, çağdaş eczacılık hareketinin ülke çapında yaygınlaştırılması, etkinleştirilmesi için şubeleşmeye olanak veren tüzük değişiklikleri de yapıldı.
TEB, Eczacı Odaları ve kooperatifler varken neden bu tür örgütlenmeye gerek duyuldu denirse;
a)TEB ve Eczacı Odaları, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal güvenlik bakanlığı başta olmak üzere devletle çalışmak zorunlulukları vardır. Bu kurumların bir takım gelir kaynakları onların onayıyla mümkün olmaktaydı. Nitekim birtakım eylemlerin ardından geri adım atmak zorunda kalmışlardır.
b)Kooperatif yönetimleri ilaç sanayi ile ticari ilişki içindedirler. Konumu itibariyle onlarla iyi geçinme zorunlulukları vardır.
c)Bu her iki örgütlenme de her türlü dünya görüşüne sahip tüm eczacıları üye yapmak durumundaydılar.
d)Çağdaş eczacılar derneği, programını benimseyen hukukun üstülüğünü temel alan, demokrasi ve insan haklarına saygılı, dil, din, ırk farkı gözetmeksizin herkesi eşit sayan emekten yana eczacıları bir araya getiren bir örgütlenme modeliydi.
e)Devlete ve ilaç sanayine hoş görünme gibi bir dertleri de yoktu.
Bu düşüncelerle önce dernek binası yeniden onarılarak yaşanır hale getirildi ve derneğe ait web sayfasını hayata geçirmek, sürekli dergi yayını yapmak ve şubeleşme için çalışmalara başlandı.
Kısa sürede İzmir ve Bursa şubeleri hayata geçirildi. Ankara’da var olan Çağdaş Eczacılar Derneği ile Ankaralı Çağdaş kadrolar ve Üniversite üyeleriyle görüşmeler yapıldı ancak çabalar yeterli olmadı ve dolayısıyla Ankara Derneği; Ç.E.Derneği merkez yapılanması içine alınamadı. Ankaralı bazı çağdaş eczacılar İstanbul şubesine üye oldular
Antalya, Trabzon, Kocaeli, Gaziantep, Kastamonu, Sakarya, Düzce ve Hatay gibi yerlere temsilciler atandı. Diyarbakır’da şubeleşme için yoğun çaba harcandı, ancak başarılı olunamadı.
Genel merkezin oluşturulmasından sonra her ay yoğun gündemli, tartışmalı yönetim kurulu toplantıları gerçekleştirildi. Şube yöneticileri de bu toplantılara katılabilmekteydiler. İstanbul dışından gelen üyeler yol ve konaklama paralarını kendi ceplerinden vermekteydiler.
Büyük uğraşlar sonucu Çağdaş eczacılar web sitesi hayata geçirildi.
Güncel ilaç halk sağlığı, ülke sorunlarıyla ilgili basın toplantıları yapıldı. Farklı görüşleri yansıtan bu toplantılar büyük ilgi gördü. Kamuoyunda ses getirdi.
C.E. Derneğini tanıtan ve 2004 ilaç fiyat kararnamesini her yönüyle irdeleyen kitapçıklar bastırıldı.
Nisan 2006 da ‘ÇAĞDAŞ ECZACI ‘ adlı dergimiz yayın hayatına başladı.2008 yılına kadar çeşitli aralıklarla yayınlandı. Aynı dönemde Bursa Çağdaş Eczacılar Şubesi de, Aralık 2005 tarihinde ‘ÇAĞDAŞ YORUM’ adı altında kapsamlı bir dergiyi yayın hayatına soktu. Bursa’da2008 yılına kadar bu yayınları sürdürdü.
Her iki yayın da büyük imkansızlıklar içinde ülke genelinde Çağdaş Eczacı Odaları, Yurt genelindeki temsilcilerimiz ve bireysel çağdaş eczacılar tarafından kendi imkanlarıyla dağıtılmaktaydı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
TEB, Oda kongreleri ve fuarlarda bu yayınlar eczacı tabanına ulaştırılıyordu.
İzmir şubesi ise genç eczacı ağırlıklı yönetsel kadrolarıyla paneller düzenliyor ve üye tabanını sağlıklı bir şekilde genişletiyordu.
Dernek olarak Büyük Eczacı Mitingine katıldık, Savaşa Hayır etkinliğine, Filistinli çocuklara iletilmek üzere mamanı al konsere gel adlı açık havada ki etkinliğe katkı verdik. Telekom işçilerinin grevine katılıp destek verdik. 1Mayıs’lara katılarak destek verdik.
Tüm bu çalışmalardan amaç; siyasi ve ekonomik olarak iktidarlardan bağımsız Demokrasi, halk sağlığı, ilaç ve eczacılık adına çağdaş ilerici, eczacı tabanına ve yurt geneline yayılmış üyelere sahip bir dernek haline getirmekti.
Bu amaç uğruna beklentisiz emekler verilmiştir. Bireysel çıkarlar bir yana bırakılarak bu ülkü hayata geçirilmeye çalışılmıştır.
Ne yazık ki; bu dönemde dernekte ayrışmalar yaşanmaya başlandı. İstanbul’daki bazı arkadaşlar, Bursa ve İzmirli arkadaşları ulusalcı buluyor ve merkez yönetiminde istemiyorlardı.
Bizler de bu derneğin her türlü demokratik düşünceye açık olmasını, tüm yurtta birleştirici örgütlülüğün sağlanmasını ve bunun ülke demokrasisi için çok önemli olduğunu belirtiyorduk.
Ayrışma, Osmanlı monarşisi özlemi çeken, A.B.Devletleri güdümündeki A.K.P’ yi demokrat gören, Anayasa referandumunda ‘yetmez ama evet’ diyerek, sivil diktaya yol veren kadrolarla, Atatürk’ün anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşı sonrası gelen, aydınlanmacı modern yaşamı ve demokrasiyi öne çıkaran, 68 kuşağıyla sola evrilen, sömürüsüz tam bağımsız Türkiye özlemindeki insanların ülkedeki ayrışmanın eczacılara yansımasıdır.
Süreçte İzmir ve Bursa genel merkez yönetiminden dışlandı. Şube kongreleri yıllarını bu derneğe vermiş üyelerden kaçırıldı. Kongreler kendilerini destekleyecek üyeler tek tek aranarak yapıldı.
Şimdiki İstanbul Oda Başkanı da o dönemde bu dernekle uğraşmanın gereksiz olduğunu asıl hedefin ve uğraş yerinin Eczacı Odası ve TEB yönetimi olduğunu açık açık söylüyordu zaten…
Derneğin parasal hiçbir imkanı olmadığı gibi, burada yöneticiler ceplerinden harcamak zorundaydılar. Buda derneği, bazı kişiler gözünde cazip olmaktan çıkarıyordu.
Derneği işlevsiz haldeyken devir alınan ECZANE SAHİPLERİ’ den;
Üç şubeli genel merkez haline gelmiş, birçok temsilciliğe sahip yurt çapında örgütlenen, çeşitli basın bildirileri, basın toplantıları ile kamu oyunu bilgilendirmeye çalışan, web sayfasını merkez ve şubede hayata geçirip iletişim ağı kuran, gerek Çağdaş Eczacı dergisi gerekse Bursa şubesinin çıkardığı Çağdaş Yorumla 2002-2008 yılları arasında emeklerle Türkiye eczacılık hareketine damgasını vuran Çağdaş Eczacılar Derneği ne yazıktır ki dar kadrocu zihniyetler elinde başlangıç noktası Eczane Sahipleri Derneği gibi işlevsiz hale getirilmiştir.
İmkansızlık içinde büyük emeklerle canlandırılmaya çalışılan bu hareket; ne yazık ki Bursa şubesini kapanma aşamasına getirmiştir. İstanbul’un ise varlığı ile yokluğu belli değildir. İzmir şubesi ise tüm yoksunluklara karşın, genç dinamik kadrolarının çabalarıyla sesini duyurmaya çalışmaktadır. Her geçen gün daha da gelişerek Eczacılar arasında etkinliğini arttırmaktadır.
Son günlerde belki de oda seçimleri yaklaştığı için yıllardır dernek yönetiminde olan bütün bu gelişmeleri bilen ve yaşayan ama ne yazık ki hiç sesini çıkartmayan hiçbir müdahalede bulunmayan bu arkadaşlar, çağdaş eczacılık hareketinin tarihçesini yazıp birleşme çağrıları yapmaktadır.
‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ diye bir atasözü vardır. Var olan birliği koruyamayan, yaşatmak büyütmek ve geliştirmek yerine dışlayan kadroların, seçimler yaklaşınca birlik çağrıları yapmaları hiç inandırıcı değildir.19- Mayıs-2013
Kaynaklar:
1-Baylav Naşit Eczacılık Tarihi İstanbul 1968
2-Baytop Turan Türk Eczacılık Tarihi İstanbul 2001
3-Türk Eczacıları Birliği (1956-2006) Ankara 2007